Güncelleme Tarihi:
Dijital Darvinizm aslında yeni bir terim değil. Özetlemek gerekirse; “değişime zamanında ayak uyduramayan yok olur” anlamı taşıyor. Bu sebeple de pek çok sektörde işletmeler, markalar çağı yakalamaya çalışıyor. Bu süreçte markaların pazarlama, reklam ve konumlanma stratejileri eskiden olduğundan çok daha hızlı değişirken, yayınların gelir modelleri ise henüz yeni yeni farklılaşmaya başladı.
Son yılların revaçta reklam modeli programatik, Google sayesinde hızla yayıldı. Programatik markalara daha ucuz ve hedeflemeli reklamlar olanağı sunarken yayıncıların gelirlerini de aşağı çekti. Geliri gerek programatik gerekse sosyal medya ile sekteye uğrayan yayınlar giderek küçüldü. Öte yandansa Google, yayıncıdan özgün, iyi, doğru içerik istiyor. Dengeler ise 5G’nin ardından daha hızlı oturacak gibi görünüyor. Teknolojiyi yakalayan, içeriğe yatırım yapabilenler hayatta kalırken geri kalanlar için bu durum zorlayıcı olabilir. Ancak yatırım yapabilmek için önce kazanmak gerekiyor. Ne yazık ki programatik ile bunun şu anki şartlarda olabilmesi pek mümkün görünmüyor.
Diğer taraftan programatik reklamlarda hâlâ şeffaflık, güvenirlik sorunları da çözülebilmiş değil. Kötü niyetli reklam verenler her an reklamlarınızı manipüle edebilir. Bu reklamların pek çoğunun da reklam engelleyici programlar sayesinde engellenebildiğini biliyoruz. Tüm bu sorunları yapay zekâ ile çözmeyi planlayan dünya devi şirketler ne gibi çözümler sunacaklar ve ne kadar işe yarayacak göreceğiz. Hâlâ sahte haberleri, sanal zorbalığı, sahte videoları engellemeyi tam başaramayan sistem sahte reklamları kısa sürede çözüme kavuşturabilir mi tartışılır. Yine de ileride dijital pazarlama, tanıtım ve reklamcılık hatta yayıncılık alanlarında daha fazla yapay zekâdan yararlanacağımıza kesin gözüyle bakılıyor.
Reklamlara yapay zekâ etkisi
Bugün dijital ortamlarda reklam verirken kriterlerimize uygun bireyleri hedefleyebiliyoruz. Yine reklamcıların iyi bildiği A/B testleri, yayına aldığınız reklam tasarımları arasında hangilerinin daha fazla ilgi çekeceğini, daha fazla etkileşim alabileceğini bize gösteriyor. Yapay zekâ ise bunun milyonlarca varyasyonunu test edebiliyor. Bu testler sonucunda en çok ilgi çeken ve etkileşim sağlayan reklam tasarımını oluşturmak mümkün olabiliyor. Fakat iletişimin tek amacı reklam oluşturmak ve ürün satmak değil. İletişim, toplumun can damarlarından biridir ve siyasetten toplum sağlığına, huzurundan güvenliğine kadar pek çok farklı alanı etkileyebilir.
Yapay zekâ ile reklamlarda ileri seviye hedefleme yapabiliyorsak bunu sadece reklam değil farklı alanlarda da yapabiliriz demektir. “Yapay Zekânın Olgunluk Çağı” kitabında yazar Amir Husain, “Yakın zaman önce yaşanan Cambridge Analytica örneğinde olduğu gibi A/B tarzı optimize ediciler insanların zihinlerini etkileyen tek yapay zekâ türü değil.” diyor. Yazar, yapay zekânın toplum mühendisliği alanını ve kitlesel manipülasyonu nasıl değiştirdiğinden de söz ediyor. İletişimde yapay zekâ kullanımının yaratabileceği yeni dünya düzenine de değindiği kitabın bir bölümünde “Yalan haber stratejileri inanılmaz derecede etkili çünkü doğrudan mantık yürütme becerimizi hedef alıyorlar. Göçebeliğin ve sıkı bağların söz konusu olduğu kabile hayatının psikolojik yapımızda bıraktığı iz, mantığımızda bir güvenlik açığına sebep oluyor. İnsan beyni ‘rasyonalite saldırısı’ karşısında ideolojiyi korumak için kilitleniyor. Gerçeğin, kabile bağlılığımıza zarar vermesindense yalanları tercih ediyoruz. Hatta medya bu alternatif gerçekleri ne zaman düzeltmeye çalışsa kitle yabancılaşıyor.” deniyor.
Yaşanan tüm olumsuzluklar bu alanda faaliyet gösteren gerek teknoloji gerekse içerik sağlayıcıları yeni çözümler bulmaya zorluyor. 2020 yılının, dijital medya açısından güvenilirliğin ve kalitenin ön plana çıkacağı bir yıl olacağını düşünüyorum.