LEVEL
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 11, 2018 07:20
Bu büyülü şehirden sadece tek bir çıkış var. Peki o çıkışı bulana kadar tekrar tekrar ölmeye hazır mısın?
Bioshock’un eski geliştiricilerinden oluşan bir ekibin elinden çıkan City of Brass, zorlayıcı oyun unsurlarını sevenler için biçilmiş kaftan olarak ön plana çıkıyor. Aksiyon-FPS özelliğini, Rogue-like elementleriyle başarıyla harmanlayan City of Brass, en zorunu ben istiyorum diyen oyuncuları bile zorlayacak kalitede.
City of Brass, birçok Rogue-like oyununda olduğu gibi basit bir hikaye üzerine kurulu. Fakat oldukça ilgi çekici. Zamanında hazinelerle dolu olan bir şehir, altından gözü dönmüş üç büyük cin tarafından ele geçirilerek lanetlenir. Kim bu şehre girmeye çalışırsa, aynı lanetten muzdarip olup onlardan biri haline gelir. İsimsiz ana karakterimiz ise bu Binbir Gece Masalları’ndan fırlama şehre dalıp hazineyle beraber çıkışı bulmaya çalışıyor.
Oyun bazı oynanış mekaniklerinin üzerine sağlamca oturtulmuş. Zaten oyunu oynarken, yer yer Bioshock’un bir modunu oynuyormuş gibi hissediyorsunuz. Elimizdeki bir adet kılıç ve kamçıyla, bu büyülü şehirdeki hazineleri toplayarak, üzerimize üzerimize peydahlanan cibiliyetsiz iskelet ve zombi ordularını alt etmemiz gerekiyor.
Alt etmek belli bir noktaya kadar kolay ama City of Brass’ı bitirmek için tek bir seferde kusursuz oynamanız gerekiyor. Öldüğünüz anda şehrin laneti yüzünden tekrar başa dönüyor ve çıkışı bulmak için çaresiz mücadelenize yeniden başlıyorsunuz.
12 bölümden oluşan City of Brass’ı tek seferde bitirmek öyle her yiğidin harcı değil. Oyun keyifli mekaniklerin üzerine oturtulmuş olsa da kılıç ve kamçı özellikleri bazen hantal kaçıyor. Doğru zamanda kamçınızla nokta atışı saldırılar yapmanız bekleniyor. Her bir oyuna sıfırdan başladığınız için daha önceden edindiğiniz tüm güçlendirme özelliklerini de kaybetmiş oluyorsunuz. Bu sebeple zoru seven oyuncuları doyuracaktır. Fakat bu zorluk unsurları bazen yeteri kadar doyurucu olmuyor.
Tüm şehir bize düşman kesilmişken sadece üzerimize yağan ölü ordusundan değil, sağa sola serpiştirilmiş tuzaklardan da kaçınmanız gerekiyor. Yerden çıkan mızraklar, üzerimize ateş püskürten lambalar, çukur tuzakları derken peşimizdeki yürüyen tabutlarla mücadele etmektense kaçmak en mantıklısı gibi gözüküyor. Yine de kaçarken şehirdeki irili ufaklı hazineleri de gözden kaçırmamak lazım. Topladığımız altınlarla oyun içerisinde karşılaşacağımız iyi niyetli cinlerle (O nasıl bir söz oldu öyle ya?) anlaşma yapıp karakteri güçlendirebiliyoruz.
Unreal Engine 4 ile geliştirilen City of Brass, bağımsız bir firmanın elinden çıkmasına karşın görsel olarak tam bir şölen. Demiştim ya şehir Binbir Gece Masalları’nı andırıyor diye. İşte bazı yerlerde kendimi Prince of Persia’yı birincil şahıs kamerasından oynar gibi hissettim. Bizim kültürümüze de yakın bir kültür olduğundan dolayı, mekan tasarımları hiç göze batmıyor. Keşke o zombilerin bazılarına fes giydirmeseydiniz diye söylenmeden edemedim gerçi.
City of Brass, fiyat-performans olarak iyi bir çizgi sergiliyor. Ufak bir oyun olmasına karşın çok uzun süre oynama imkanınız olabilir. Yine de City of Brass’ın her kalemden oyuncuya hitap etmediğini belirtmeliyim. Oyunun zorlayıcı aşamaları, yeri geldiğinde doyurucu olmuyor. Oyunu daha kolay hale getirmek için Bless adı verilen özellikleri aktif hale getirebilirsiniz. Yok ben daha fazlasını, daha zorunu istiyorum diyorsanız, aynı başlık altındaki Burdens seçeneklerini aktif hale getirerek, şehri tam bir kaos alanına çevirmeniz de mümkün.
Ufak tefek dövüş mekanikleri sorunları yaşatsa ve zorlayıcılık konusunda su kaynatsa da yakın markaja alınabilecek bir oyun. Şimdi önümüz yaz. Bir sürü oyun indirimi olacak. Bu sıralarda City of Brass’ı kaparsanız, size uzun süreli bir oyun deneyimi yaşatabilir.