Güncelleme Tarihi:
beni kırdılar artık küsüm
yağmurlar yağmıyor ağaçlarıma
sularından içemiyorum susadım ama
Atilla Ä°lhan                                                              Â
Grafikteki kırmızı eğri 1900 ve 2000 seneleri arasında nehirlerden, yer altı sularından ve diğer kaynaklarından tüm dünyanın çektiği su miktarındaki artışı
Tüm medeniyetler nehir veya deniz kenarlarında kurulmuştur. Mısır Nil’siz, Anadolu ve Mezopotamya Fırat ve Diclesiz düşünülemez. Ülkemizde yapılan ve gerçekçi sinemanın öncüsü sayılan ‘Yılanların öcü’ filmi suyun Anadolu insanı için ne anlama geldiğinin hikâyesidir. Bilim tarihçileri uygarlıkların suyu kontrol altına alabilme çabası sonucu meydana geldiğini ileri sürerler. Göçebe avcı toplumdan tarım toplumuna geçiş insanlara, suyun yaşam için önemini kavratmıştır. Sulama kanalları inşa eden ilk uygarlıkların, daha bol ürün elde etmeleri ve daha uzun süreli hasat mevsimleri yaşamaları, su ile yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi ortaya çıkartmıştır. Günümüzde de aynı ilişki devam etmektedir. 5000 sene önce insanlar İndus vadisinde su kanaları ve suyu depolayan hendekler kazmayı akıl edebilmişlerdir. İstanbul’da ise, 21’inci yüzyılda belediyeler su havzaları üzerindeki yapılaşmalara göz yumarak ne kadar uygar olduklarını göstermişlerdir. Bir dereyi dahi kontrol edememekte ve insanların ölümüne neden olmaktadırlar. Bizans su sarnıçlarından, yere batan sarayından alınacak çok ders vardır. Bunlar tarih bilincine sahip elit yönetimler için geçerlidir.
Su insan aklını her devirde meşgul etmiştir. Bilim ve teknolojinin gelişmesi ile yerküre üzerindeki su kaynaklarını düzene sokma başarılmış olsa bile, özellikle gelişmekte olan ülkelerde tatlı su kaynaklarının kısıtlı olması, yeni anlaşmazlıkların habercisi olacaktır. Çok sayıda uzman yakın bir gelecekte suyun petrolden daha değerli bir madde haline geleceğini iddia etmektedir. Türkiye su kaynakları çok kısıtlı olan ülkelere komşu olması bakımından ilerde su paylaşımı nedeni ile meydana gelecek anlaşmazlıklarda daima taraf olacaktır.
18, 19 ve 20 ‘inci yüzyılın ilk yarısında yaşanan endüstriyel devrim ve hızlı nüfus artışı suya olan talebi dramatik şekilde artırmıştır. Grafikteki kırmızı eğri bu gerçeği göstermektedir. Bu dönemde su baskınlarından kurtulmak, elektrik enerjisi elde etmek ve suyu kontrol altına almak için eşi görülmemiş mühendislik örnekleri olan dev barajlar inşa edilmiştir. Günümüzde Dünya enerjisinin yaklaşık %20’sini hidrolik santralardan elde etmektedir. Suyun kontrol altına alınması ve kentlerde düzenli ve hijyenik koşullar altında dağıtımı kolera, tifo gibi salgın hastalıkları endüstrileşmiş toplumların dışına itmiştir. Büyük şehirler yakınlarındaki kaynakların yetersizliğinden ötürü karşılayamadıkları su taleplerini 100 lerce kilometre uzaklıktaki kaynaklardan su kanalları açarak karşılamayı başarabilmişlerdir. Sulama tekniklerindeki gelişmeler tarımsal üretimdeki arz talep dengesini sağlayacak boyutlara ulaşmıştır. Bu dengenin sürdürülebilirliğinin bir garantisi olmadığını değişen dünya koşulları ortaya koymuştur. Gelişmeler su ile ilgili çekilen fotoğrafın parlak olmadığını göstermektedir. Dünya nüfusunun önemli bir bölümü, Romalıların 2000 sene önce sahip olduğu temiz su olanaklarına sahip değildir. Birleşmiş milletler raporlarına göre bir milyar insan temiz su içememektedir.2,5 milyar insan hijyenik ortamlarda yaşamamaktadır. Her gün 10000-20000 çocuk sadece yeterli temizlik imkânları bulunmayan bölgelerde doğdukları için ölmektedirler.
Küresel olarak nehirlerden yer altı sularından ve diğer kaynaklardan çekilen su miktarı 100 sene önce çekilenin dokuz katına çıkmıştır. Bu artışın ilginç yanı, aynı dönemde kişi başına kullanılan suyun sadece iki katı artmış olmasıdır. Bir insanın temel gereksinimlerini karşılayacak su miktarı günde 50 litre senede yaklaşık 18,25 metre küp olarak kabul edilir. Bunun 2-5 litresi içmede, 20 litresi sağlıkta, 15 litresi banyo ve temizlikte, 10 litresi mutfaklarda kullanılır. Kişi başına su kullanımı grafikte mavi eğri ile gösterilmiştir.  Su paylaşımının hızla artan nüfus nedeni ile problemine dönüşeceğini açıktır. Bu günkü halin devamı senaryolarına göre 2025 yılında dünya nüfusunun %40 su sıkıntısı çekecektir. 21’inci yüzyılın sonlarına kadar küresel ısınmaya karşı önlem alınmaz ise 4 milyar insan su sıkıntısı çeker hale gelecektir. Su darlığı nedeni ile günümüzde de öncelikli bir problem olan sağlık sorunları Dünyanın başına dert olacaktır. Su uluslar arası politik problemlerin nedeni olacaktır.
  Â