Güncelleme Tarihi:
İnsan anatomisi, her yönüyle büyüleyici. Peki ama mükemmel mi? Milyonlarca yıllık evrim vücudumuzda bazı kusurlar ve ufak tefek teknik hatalar miras bıraktı.
Kulaklarımız sağır olabiliyor, kendi boğazımız bizi boğabiliyor, derimiz yaşlandıkça hasar görüyor…
Peki hayvanlar krallığındaki diğer canlılar derdimize deva olabilir mi?
Hayal ettiğimiz ağrısız sırt maymunlarda, arzuladığımız kusursuz görüş de ahtapotlarda mı? Doğum hakkında bir kangurudan neler öğrenebiliriz?
Bana kalırsa çok uzun süre önce insan vücudunu iyice bir elden geçirmek gerekiyordu. Bu konuda uzun süredir yazıp çizdiklerim karşılık buldu. Londra'daki Bilim Müzesi Dış İlişkiler Direktörü Roger Highfield beni göreve çağırdı ve şöyle dedi:
"Alice, uzun süredir insan vücudundan şikayet ediyorsun, sızlanıp duruyorsun. Lafı bırakıp icraate bakmanı istiyorum senden. Kendi bedenindeki kusurları bul, 'Mükemmel Alice'i yarat. Gerçek boyutlarda bir maket ortaya çıkar ve 'Mükemmel sen', burada milyonlarca kişiye sergilensin."
Bu iddialı görevi kabul ettim! 'Alice 2.0' yaratmak için sadece 3 ayım var. Ama kendimi hayal dünyamda tamamen özgür bırakmayacağım. Doğal yaşamda bana ilham verecek o kadar çok alternatif var ki. Hayvanlarda bulunan en iyi tasarımları kullanacak, dünyanın en iyi anatomi sanatçıları ve görsel efekt uzmanlarının yardımlarıyla kendimi baştan yaratacağım.
İlk durağım anatomi sanatçısı Scott Eaton'ın tasarım atölyesi. Scott sanat projeleri ve CGI (Bilgisayar üretimli imgeleme) film endüstrisi için sanal maketler tasarlıyor. İlk iş, 100'den fazla kamerayla çevrili bir platformda, 3 farklı boyutta fotoğrafım çekiliyor. Ardından hastanenin yolunu tutuyor, MR ve röntgenlerle vücudumun detaylı bir fotoğrafını çekiyorum.
İşte vücudumdaki kusurlardan ilkini de keşfediyorum: Omurgamda disk kayması başlangıcı…
Sırt ağrılarından kurtulmak mümkün mü? En yakın akrabamız şempanzeler bize fikir verebilir. On milyonlarca yıl önce atalarımız maymunların omurgası yataydı. Evrimleşen vücutları önce büyüdü ve ağırlaştı, bedenleri dikleşti, iki ayak üzerinde tırmanacak hale geldi. Yaklaşık 7 milyon yıl önce ise atalarımız tırmanmaktan iki ayak üzerinde daha çok yürümeye geçti. Bu sırada omurga zayıfladı, uzadı, kıvrım oluştu.
Şempanzelerin bel omuru bizden çok daha düz ve kısa, leğen kemiği de daha kavrayıcı olduğu için omurga daha sabit. İlk adaptasyonumuz hazır: Şempanzeden ilhamla düz ve güçlü bir omurga
Evrimle beraber atalarımız 4 ayaktan 2 ayak üzerine geçtiğinde, vücudun tüm ağırlığını diz eklemlerimize verir hale geldik.
Dize uygulanan güç büyük ve diz yapımız çok karmaşık. 45 yaşından sonra yüzde 20'mizde 70'li yaşlardan başlayarak da çeyreğimizde, kıkırdak dokunun zarar görmesi sonucu kireçlenme oluyor.
İki ayaklı devekuşları ise bizden farklı olarak çok iyi koşucular çünkü hem kasları ayakların hareketini hafifleştirip kolaylaştıracak kadar vücudun merkezine yakın, hem de şoku gideren büyük tendonları var.
Deve kuşu ayaklarını da kendime adapte ettiğimde ayaklarımın tırmanmama yarayan hareketliliğini kaybedeceğim. Yine de dizimdeki yükü azaltacak ve uzun yıllar hareketli kalabileceğim.
İskelet sistemimiz tek kusurumuz değil. Kalbimiz en aktif kasımız ama diğer kaslardan farklı olarak hiç yorulmuyor. 90 yaşına gelene kadar 4 milyar kez atıyor. Çoğumuz ise bunu görecek kadar yaşamıyor.
Kardiyolog Alex Lyon'a göre kalbin en büyük sorunu, ona oksijen pompalayan arter damarlar:
"Kalp krizinin en önemli nedeni damar tıkanıklıkları. Kalbimize ulaşan ana damar, iki arter damara ayrılıyor. Kalbimize kan pompalayan 3 büyük damar var. Bizim sorunumuz şu: Kalpteki tüm kaslara kan tek damardan pompalanıyor. Bu büyük 3 damardan biri tıkandığında büyük bir kalp kriziyle sonuçlanabiliyor."
Çok garip değil mi? Ama Alex'e göre köpeklerin kalp anatomisi bizimkinden çok daha etkin. Çünkü kalplerine kan pompalayan damarlar kollateral denilen tonlarca ince damar aracılığıyla bağlantı kuruyor. "Koroner kollateraller" denilen bu damarlar, ana damarlarda bir tıkanıklık olduğunda kalp krizi riskini önlüyor.
Ancak kalbi köpeğinkiyle değiştirmek vücutta çok daha fazlasını değiştirmek demek. Özellikle de bacaklardaki damarları. Biz yaşlandıkça dolaşım sistemi yer çekimine karşı koyamaz hale geliyor, kan bacaktaki toplar damarlarda toplanıyor ve varisler baş gösteriyor.
Peki ya bacaklardan geçen toplardamarın içindeki duvarlara kaslar yerleştirirsek? Bu duvara iki kapakçık ve pompa koyarak, damarlara ek küçük kalpler daha yaratmış olur, tasarım halindeki modelin scarpa üçgenine, yani uyluk kemiğinin ön belgesinde yer alan üçgensel alana bunları ekleriz.
Karın bölgemdeki fıtık, vücudumun doğal bir mekanik eylemi kaldırmamasının sonucuydu: Hamileliğin. Ölümcül değil ama rahatsız ve bazen de ağrılı. Doğum belki de doğal süreçler arasındaki en tehlikelisi. Göbek fıtığı gebeliklerde çok sık görülen bir komplikasyon türü.
Bebeklerimizin büyük kafaları pelvisteki küçük aralığa sığmak zorunda. Ama kadınlar buna katlanmak zorunda değil çünkü "kuzenimiz" olan keseli memeliler büyüleyici bir alternatif.
Kanguru plasentalı memelilerden farklı olarak fasulye büyüklüğünde bir bebek doğuruyor. 7 haftalık bir insan embriyosu boyutundaki bu yenidoğan, gelişimini tamamlamamış gibi görünse de kemikleri gelişmiş. Kokuyu takip ederek kesenin içine tırmanıyor, memeye asılıyor, aylarca bırakmadan buradan besleniyor.
Yeni ben, artık bir keseye sahip. Yalnız göğüslerimden vazgeçmem gerekecek çünkü memeler keseye yakın olmalı. Rahat bir doğum, iyi bir fikir değil mi? Ama yeni karnımın görünüşü beni biraz endişelendiriyor.
Akciğerlerimizden sadece tek yönlü solunum yapıyoruz, yani hava aynı şekilde giriyor ve çıkıyor. Kuşlardaki sistem ise farklı: Karın ve göğüs bölgesindeki hava keselerine doğru nefes alır ve akciğer yollarından tek yönlü olarak havayı verirler. Karbondioksitten kurtulmak ve kana oksijen toplamak için daha etkin bir yol. Ben de yeni 'ben' için bu fikri çalıyorum.
Yemek borusu ile soluk borusunun yutakta birleşiyor olması, insan vücudunun başlıca kusurlarından. Bu yemeğin nefes alırken yanlışlıkla solunum borusuna kaçması sonucu boğulmamıza bile neden olabiliyor. En iyisi yemek borusunu bu kanaldan tamamen ayıralım.
Baykuş - ahtapot karışımı gözler
Göz retinamızın yönü arkaya dönükken sinir hücrelerimizin ışık kaynağına bakması nedeniyle, kör noktalar oluşur. Beyinlerimiz kendiliğinden boşlukları doldurduğu için bu kör noktaları fark etmeyiz bile. Ben de ahtapotları kendime örnek alıyor, onların göz anatomilerini kopyalıyorum. Baykuşlarda olduğu gibi göz bebeklerimi büyüterek de görüşümü iyileştiriyorum.
Yaşlandıkça yüksek frekanslı sesleri duyamaz oluyoruz çünkü kulağımızın içindeki ufak tüy hücreleri, yani işitme kılları yenilenemez hale geliyor. Kediler gibi büyük, esnek ve kıvrak kulaklarımız olsa, harika olmaz mıydı?
Özellikle açık tenliler güneş yanmalarına meyilli ve deri kanserine yakalanmaları daha kolay. Daha koyu bir ten rengiyle değiştirebilirim ama o zaman da düşük seviyeli güneş ışığında D vitaminini çok daha etkin bir şekilde üreten açık tenin avantajları elimden kaçmış olur. Eğer açıktan koyuya, koyudan açığa geçebilen bir derim olursa, yeterince D vitamini üretebilir, yazın aşırı sıcak ve güneşli bir yere gidersem de koyu tene geçiş yapabilirim.
Kurbağalar tam da bu anatomiye sahip. Bazen çiftleşmek için bazen gizlenmek için deri değiştiriyorlar. Kurbağalar zararlı güneş ışınlarından bizim gibi melanin pigmentlerini kullanarak korunuyor ama bizden farklı olarak, melanofor denilen hücrelerde bunları koruyorlar. Melanofor bazı kurbağaların derilerindeki siyah noktalarda bulunuyor. İhtiyaç duyduğum numara, tam da bu.
3 ay bitti ve beklenen an geldi. Bilim kurgu filmleri için karakterler yaratan Sangeet Prabhaker, SFX teknolojisiyle yarattığı insan boyundaki heykeli hazırladı. Alice 2.0 Bilim Müzesi'nde beni bekliyor, yüzlerce seyirci de orada.
Perdenin arkasındaki 'yeni beni' görmek için sabırsızlanıyorum.
Perde kalkıyor ve işte, tam karşımda duruyor.
Aman allahım. Ona bakamıyorum bile. Çok garip, çok farklı ama aynı zamanda çok gerçekçi. En garip olan da yüzü çünkü geometrisi gözler büyüyünce çok değişmiş.
Durun bir dakika en tuhafı o değil, en tuhafı kesinlikle bu bebek!
Alice 2.0 muhteşem çünkü onun ayakta kalmasını sağlayan sağlam bir şempanze omurgası, koşucu devekuşlarının şoku emen bacakları, köpeğin güvenilir kalbi, kuşların zarif akciğerleri, çok daha gelişmiş bir dolaşım sistemi için uyluklarında ufak pompalar var. Acısız bir doğum için de kangurudan ilham alan bir kesesi olduğunu unutmayalım.
Ben mükemmelliği yakalamaya çalıştıkça bir şey ekledim, başka bir şeyden vazgeçtim. Anladım ki çeşitli unsurları yenileyip geri koyduğunda çalışmayabilir çünkü o kendi içinde dört dörtlük.
Bu muhteşem yolculukta çok daha sağlam ve zamana dayanıklı bir insan vücudu yarattım ama göğüslerimden, tırmanmamı sağlayan omurgamdan fedakarlık ettim. Çalışan bir vücudun nefes kesen karmaşıklığı beni daha da etkiledi.
BBC Four'un Bilim Müzesi ve anatomi uzmanı Alice Roberts'ın katkılarıyla hazırladığı belgeselden metne çevrilmiştir.