Güncelleme Tarihi:
ABD, Huawei'nin Çin hükümeti ile ilişkileri ve yeni nesil mobil teknoloji olan 5G piyasasına küresel ölçekte egemen olması nedeniyle Batılı ülke vatandaşları, kurumları ve devletleri hakkında bilgi toplayabileceğini savunuyor.
Washington, Huawei'yi bir "ulusal güvenlik tehdidi" olarak görüyor ve federal hükümet tarafından açılan ihalelere katılmasını yasaklıyor.
ABD ayrıca, müttefiklerine de 5G mobil şebeke için açılan ihale sürecinden Huawei'yi uzak tutmaları baskısı yapıyor ve hatta bu teknolojiye geçiş planlarında "güvenilmeyen servis sağlayıcıları" kullanan ülkelerle veri paylaşımını durdurabileceğini söylüyor.
Peki ama Huawei'ye yönelik bu kaygılar ne kadar haklı? Şirket, Çin hükümeti tarafından veri toplaması konusunda baskı altında olduğu iddialarını reddediyor.
Şirketin kurucusu Ren Zhengfei, CNN televizyonuna yaptığı açıklamada, ABD hükümetinin Huawei'ye yönelik kaygılarını haklı çıkaracak kanıtlar olmadığını ifade etti.
Huawei'ye yönelik tartışmaları beş başlıkta mercek altına aldık:
Huawei, Çin'in en büyük teknoloji şirketleri arasında yer alıyor ve dünyanın en büyük ikinci akıllı telefon üretici olma unvanını taşıyor. Geçen yıl dünya genelinde 200 milyon cep telefonu satış rakamına ulaştı.
Ancak, ABD'de en fazla rahatsızlığı yaratan konu Çin ordusu ile olan ilişkileri.
Kurucusu Ren Zhengfei, hem Çin Komünist Partisi üyesi hem de Çin ordusunda görev yapan bir mühendis. Her ne kadar bu, Çin için pek rastlanılmamış bir durum olmasa da ABD ve Batı'da kaygı yaratan bir özellik.
Amerikalılar, Çin'in Çinli bir teknoloji şirketinden diğer ülkelerde elde ettiği bilgileri vermesini talep etmesi halinde şirketin de bu bilgileri vermek zorunda kalacağını savunuyor.
Amerikalılar, Çinli şirketlerin ABD'deki rakipleriyle özel hayatın gizliliğine dair aynı düzenlemelere tabi olmadıklarını söylüyor.
ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi, 2012 yılında hazırladığı raporda, telekom şirketleri Huawei ve ZTE'nin ABD'de faaliyet göstermesine izin verilmesi halinde haberleşmeyi izleyebileceklerini ve hatta elektrik şebekesi gibi ABD'deki altyapı tesislerine yönelik siber saldırılar düzenleyebileceklerini öne sürdü.
ABD'de FBI ve CIA de dahil altı istihbarat kurumunun başkanları da geçen yıl Kongre'de yaptıkları konuşmalarda, Amerikan halkını Huawei cihaz ve ürünleri kullanmamaları konusunda uyardı.
Uzmanlar, teknoloji şirketlerinin uygulamalarına koydukları "arka kapılar" sayesinde donanımın kontrolünü ele geçirebileceklerini söylüyor. Bu yöntemle, acil durumlarda erişime olanak tanınmasını sağlayan güvenlik protokollerini de baypas edebilirler.
Ancak, normal şartlar altında, cihaz üreticileri, cep telefonu operatörleri tarafından kolaylıkla fark edileceği için bu yönteme başvurmayı tercih etmiyor.
Ren Zhengfei, Çin devletinin şirketinden hiçbir zaman "uygunsuz bilgileri" paylaşmasını istemediğini söylüyor.
Ren Zhengfei, Huawei'nin özel bir şirket olduğunu ve Çin devleti ile tek ilişkisinin vergi ödemek olduğunu belirtiyor.
CNN'in uzmanlara dayandırdığı haberinde, Huawei'nin ABD'nin Montana eyaletinde bulunan baz istasyonlarını "silah gibi kullanarak", o civarda bulunan bir hava üssünde yer alan kıtalararası balistik füzelerin çalışmasına müdahale edebileceğini iddia etti. Çinli uzmanlar ise bu tezi "saçmalık" olarak nitelendirdi.
Her ne kadar bu isim bilimkurgu filmlerinden fırlamış gibi dursa da bu yapı on yıllardır mevcut.
ABD, İngiltere, Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda'nın istihbarat birimlerinin kurduğu uluslararası örgüte Beş Göz İttifakı adı veriliyor.
Bu ittifakın kökleri, İkinci Dünya Savaşı'na kadar uzanıyor. Soğuk Savaş döneminde ise bu ittifakın önceliği Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkelerindeki iletişim faaliyetlerini izlemekti.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından ise ittifakın odağı terörle mücadele faaliyetlerine yöneldi ve şimdi ise odağında Çin ile Çin'in ülke dışındaki faaliyetleri yer alıyor.
Bu ittifak üzerinden ABD'nin Huawei ile ilgili kaygıları başka ülkelere de sıçrıyor.
ABD güvenlik yetkilileri, 5G teknolojisini hayata geçirirken "arz zinciri güvenliğini" güçlendirmeleri konusunda İngiltere ve Almanya üzerinde baskı kuruyor. Bu bir bakıma "Huawei'den uzak durun" anlamına da geliyor.
Çin Komünist Partisi, Haziran 2017'de Ulusal İstihbarat Yasası'nı kabul etti. Yasada istihbarat kavramının tanımının muğlak olduğu ve bunun da her türlü verinin toplanmasının önünü açacağı eleştirileri yapılıyor.
Yasanın 7'nci maddesi ise özellikle Batılı ülkeleri kaygılandırıyor. Bu madde, hem şirketleri hem de vatandaşları, yasalar uyarınca ulusal istihbarat çalışmalarını desteklemek, yardımcı olmak ve işbirliği yapmakla yükümlü kılıyor.
Ancak Çinli hukuk uzmanları, uluslararası medyaya yazdıkları yazılar ve verdikleri beyanlarla bu kanunu savunuyor ve içindeki ifadelerin çarpıtıldığını söylüyor.
Yine de uluslararası alanda Çin'e yönelik güvensizliğin cezasını Huawei çekiyor. Çinli şirketler başka ülkelerde altyapı projeleri yaptıkları zaman genellikle yerel hükümetlerin güvenini kazanmakta zorlanıyor.
Nonetheless, Huawei seems to be bearing the brunt of international mistrust. When Chinese companies build network infrastructure in other countries, they find it difficult to win the trust of the local government.
Tüm bu tartışmalar, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının hızlandığı bir dönemde yaşanıyor.
Aralık ayında ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Cumhurbaşkanı Şi Cinping, Arjantin'deki G20 zirvesinde bu konuyu görüşmek üzere bir araya geldiklerinde Kanada polisi de Huawei'nin CFO'su Meng Şizhou'yu tutukluyordu.
Ren'in kızı olan Meng, ABD'nin İran yaptırımlarını ihlal etmekle suçlandı.
Çinli yorumcular, Meng'in tutuklanmasının "rehin alma" olarak tanımladı.
Huawei meselesi, ABD ile Çin arasında tansiyonun giderek arttığını da ortaya koyuyor.