PROF. DR. CENGİZ YALÇIN / cenyal1934@hotmail.com
Oluşturulma Tarihi: Aralık 08, 2009 11:43
Bu makaleyi okuyan her sorumlu insana, çevre kirliliği ve küresel ısınmanın üzerinde düşünmesini öneriyorum. Önümüzde sadece 20 sene var.
Kopenhag zirvesi, gerçekten ateşi yükselen dünyanın müzminleşen hastalığını nasıl tedavi etmek gündemi ile toplanmaktadır. Esasında bu zirveler genelde sadece toplumun endişelerinin hafifletmek ve problemin çözümünü geçiştirmek için yapılır. Ateşi düşürecek önlemler bellidir. Atmosfere endüstrinin ve termik enerji santarllarının bacalarından yayınlanan CO2 önlersiniz dünyanın ateşi düşer. Atmosferdeki karbon parçacıklarının oranı belli bir kritik değerin üzerine çıkarsa gezegen bir daha geri dönüşü olmayacak bir çevre felaketi ile karşı karşıya kalacaktır. Tehlike sadece CO2 miktarı ile sınırlı değildir. Denizlerdeki asit oranı yükselmekte, kimyasal kirleticiler hemen her yerde kol gezmekte, güzelim Karadeniz çöplüğe dönmüş, bu gidişe kim dur diyecek. Bu makalede son ve iklim modellerinin tahminleri aktarılacaktır.
İklim değişikliklerinin en önemli belirleyicisi atmosferdeki CO2 oranıdır. Ölçülen değerler göz önüne alınarak kurgulanan iklim modelleri, atmosferdeki karbon oranının zamanla nasıl bir değişim göstereceği tahmin eder. Ekrana yansıtılan grafik gezegenin ne gibi bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Grafiğin düşey ekseninde gösterilen ppm atmosferdeki her bir milyon parçacık içersinde bulunan karbon parçacıklarının yani kömür tozlarının sayısını ifade etmektedir. Bu sayı 2008 itibariyle 387 ppm. İklim bilimcilerin yaptıkları hesaplara göre, bu oran 350 ppm’yi geçtikten sonra tehlike başlar, 450 ppm geçerse dünya bir daha dönüşü olmayan bir yola girmiş olur. Bu günkü halin devamında atmosferdeki karbon oranı dönüşü olmayacak kritik eşik değere 2030 yıllarında yaklaşmış olacaktır. Yerküre iklimi doğal süreçler ile belli değişimler gösterebilir. Bu durum karşısında insanlığın elinde yapacak hiçbir şey yoktur. Ancak bu kirlenme insan eliyle yapılıyorsa çocuklarının, torunlarının sorumluluğunu düşünen her insanın bu gidişe bir dur demesi gerekir. Bu makale dur deme zamanın geldiğini
haber vermek için yazılmıştır. Torunlarına soluyacak atmosfer bırakmayacak bir kuşağın içinde yaşmış olmaktan utanç duyuyorum.
Bu makaleyi okuyan her sorumlu insana, çevre kirliliği ve küresel ısınmanın üzerinde düşünmesini öneriyorum. Genç anne ve babalar veya benim gibi torun sahibi olanlar, önümüzde sadece 20 sene var. Grafiğe dikkatle bakınız, bilim insanlarına güveniniz, onların bu bağlamda hiçbir çıkarları yoktur.
Sanayi tesislerinin bacalarından çıkan duman ile belediye otobüslerinin ekzoslarından yayılan zehir her geçen gün ciğerlerimizi ki
rletmektedir. Resimde bu kirlenmenin boyutunu gösteren bir resim verilmiştir. Çin’de Hindistan’da ABD 10 binlerce benzer işletme atmosferi böylesine insafsızcasına kirletmektedirler. Bu duman sizlerin sağlığını tehdit etmektedir. Bacalardan sadece CO2 değil SO2 ve NOx gibi her türlü zehirli gazlar salınmaktadır. Havadaki su buharı ile sülfürik asit ve nitrik aside dönüşen bu baca gazları çevreyi kirletmekte canlılığın çeşitliliğini yok etmekte ve gezegeni bir daha dönüşü olmayan bir felaketin içine taşımaktadır. Kopenhag zirvesinden insanlık çok şey beklemektedir. Umarım beklentiler boşa çıkmaz. Bu havayı kim solumak ister. Önlem alınmaz ise gezegeni bir büyük tehlike beklemektedir. Kömür tozları atmosferi kirletmenin ötesinde gezegenin iklimini bozan en önemli insan faaliyetidir. Şimdi küresel ısınmaya neden olan sera olayı grafikler ile açıklanacaktır. Sera gazları başta CO2 ve diğerleri atmosferin dış tabakalarında toplanır. Güneşten gelen ışınların bir kısmı yerküre tarafından soğurulur bir kısmı yansır. Yansıyan ışınlar sera gazı tabakalarına çarparak tekrar atmosfere geri dönerler. Tabak ne kadar kalınsa atmosfere geri dönen ışınların miktarı da o kadar artar. Çeşitli nedenler fosil yakıtların (kömür, petrol ve doğal gaz) kullanılması nedeni ile salıverilen sera gazları tabakanın kalınlaşmasına, dolayısıyla güneş ışınlarının tekrar yerküreye geri dönmesine, bu da küresel ısınmaya neden olur.
Sera gazları, atmosferin dış kısımlarında yerküreyi bir yorgan gibi sarar. Bu yorgan kalınlaştıkça yansıyarak atmosfer de kalan ışınları artar. Resimde tabaka beyaz renkte gösterilmiştir. Kırmızı dalgalı eğriler yerküreden yansıyan güneş ışınlarını temsil etmektedir. Görüldüğü gibi yansıyan ışınların iki tanesi tekrara uzaya geri dönmekte iki tanesi sera gazı tabakasından yansıyarak yerküre atmosferi içinde kalmaktadır. Tabaka kalınlaştıkça yansıyarak yerküreye geri dönen güneş ışınlarının miktarı artmakta;
Dünya’nın ateşini yükseltmektedir
Havadaki karbon dioksit miktarının çoğalması, özellikle kömür yakarak elektrik enerjisi üretme, yani termik tesisiler, küresel ısınmanın başlıca nedeni olmaktadır. Çin Hindistan ve ABD kömür yakarak elektrik üretme yarışına girmiş gibidir. Elektrik çağdaş yaşamın vazgeçilmez bir gereksinimidir. Ancak çevreye zarar vermeden ve tüketim çılgınlığına kapılmadan elektrik üretmek mümkündür. CO2 gazını katılaştırarak atmosfere yayılmasını önlemek ve temiz kömür teknolojilerini kullanarak elektrik üretimi yapmak, maliyeti bir miktar artırır fakat dünyanın ateşini yükseltmez. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak bizlerin sorumluluğudur. Kyoto protokolü başta ABD, ÇİN ve HİNDİSTAN tarafından göz ardı edilmiştir. Umarız uluslar arası siyaset Kopenhag toplantısında ciddi kararlar alır ve uygular.