Aşık olan robot

Güncelleme Tarihi:

Aşık olan robot
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 29, 2009 11:28

IBM’in ürettiği Derin Mavi (çok özel bir bilgisayar) 1997’de dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov’u üst üste altı kere yenince, yer yerinden oynadı.

Haberin Devamı

Bilgisayar donanımcıları, programcılar,  fizikçiler, elektrik mühendisleri, makine mühendisleri,  düşünürler, hatta anlı şanlı filozoflar, toplumun elit kesimleri, bir yapay zekâ kavramı (Artificial İnetelligence) üretiverdiler. Derin Mavi,  kasparov’dan daha iyi satranç oynuyorsa, başka alanlarda da şampiyonları yenen veya uzmanlardan daha ayrıntılı düşünen makineler yapılabilir. Dikkat ederseniz,  son yirmi sene içinde, statik hesap yapan mühendislik bürolarının yerini ufacık disketler aldı ve bürolar yok olup gitti. Ne kadar demir ne kadar çimento gerektiğini, hangi kolona kaçlık demir koyacağını hesap edip veriyor. Programı kim yazdı ise yazsın, bilgisayarın yaptığı iş zekâ değil de nedir? Şimdi aklıma şöyle bir soru geliyor ve beni çok rahatsız ediyor. Karşımda duran plastikten, metalden, silikon malzemeden yapılmış bu makine gerçekten benden daha akıllı olabilir mi??

Sizi rahatlatacak bir sır vereceğim. Siz veya ben veya dört yaşındaki bir çocuk hatta iyi eğitilmiş bir köpek, bir odaya girdiğinde neyin koltuk neyin sandalye neyin pencere neyin kapı olduğunu hemen anlar. Ancak bir robot aynı odaya girdiğinde, sadece sensörüne düşen ışıklardan oluşan çok sayıda doğru, daire, oval, spiral benzeri geometrik şekillerden oluşan bir orman görür. Neyin sandalye neyin kapı neyin masa olduğunu anlayamaz, şaşırır kalır. Gözleri bizden daha kekindir her şeyi görür fakat gördüklerinin ne olduğunu bilemez. Kulakları bizden daha iyi duyar, 20 Hertz frekansında bir fısıltıdan 120 desibel şiddetinde bir patlamaya kadar her sesi duyar, fakat ne fısıltının bir fısıltı ne de patlamanın bir patlama olduğunu fark edemez.  Ne gördüklerine nede işittiklerine bir anlam veremez. Sevgili köpeğim Şirin, otomobilin korna sesinden benim geldiğimi anlar ve kuyruk sallamaya başlardı, ne yazık ki öldü, bir bilgisayar Kasparow’u yener, ancak benim sevgili Köpeğim şirinin yaptığı gibi kuyruğunu sallayamaz, sallayabilmesi için ise bazı koşulların yerine getirilmesi gerekir, şimdi kısaca onlara değineceğim.

Haberin Devamı

Bütün bu güçlüklere rağmen, üniversiteler robot araştırma laboratuarları kurmakta, büyük şirketler ve devlet robot araştırmalarına ciddi kaynak aktarmaktadırlar. ABD savunma bakanlığı DARPA (Defense Advance Research Project Agency), 2 milyon dolar ile Mojave çölünde belirlenmiş 200 km uzunluğunda bir parkurda sürücüsüz bir araç üretme projesine destek vereceğini açıklamış. Dört gurup bu işi başarabilmişlerdir. Bana göre,  siyasi gündemi sarsan mayınları, eğer istenirse, yeterli bilgi verilirse, robotlar ve uzmanlardan kurulu bir ekip temizleyebilir.  Bilim insanları veya kendisini öğle sananlar, Darwin ile uğraşacaklarına, böyle bir robotik sistemi geliştirebilirlerse, makam sahibi olmanın ötesine bir değer sahibi olurlar.

Haberin Devamı

Bu yazımda sizlere, robot konusunda neler olup bitiğine dair ufak tefek bilgiler vereceğim. Yukarıda belirttiğim gibi robotların en önemli eksikliği, bir desene bir şekle bir sese anlam verememesidir, yani İngilizce tabiri ile ‘Pattern Recognition’  yapamamasıdır. Şimdi iddialı yazılımcılar, gördüklerine duyduklarına, işlemcinin anlam verebilmesi için gerekli tüm kuralları bir CD kazıyıp robotun beynine sürüyorlar. Böylece bilgisayar yapay zekâ ile tanışıyor. Yani robot köpeğe sahibinin sesini tanımlayacak bir program yüklerseniz, o da korno sesini duyunca kuyruğunu sallar. Gol gol diye bağıran Beşiktaşlı kartal, yaşa Fenerbahçe öten sarı lacivert kanarya, cim bom diye kükreyen aslan veya kolbastı oynayan Trabzonlu robotları yapmak mümkündür.

Haberin Devamı

DARPA örneğinde verdiğim sürücüsüz araçlar,   parkuru programlanmayan bir arazide yol alırlarsa, karşılarına çıkan nesneleri anlayamazlar, çünkü en genel şartları içeren bir algılama yazılımı henüz yapılamamıştır. Ancak güney Anadolu’da mayınların nerede oldukları bellidir, çünkü krokileri vardır, desen bellidir. Sadece robota veya robotlara krokideki konumu bulma programı yüklenerek, gerçekten orada mayın var mı yok mu kontrol edilir, varsa etkisiz hale getirilir.  Eğer bilimi ve teknolojiyi hafife alırsanız, ufacık bir mayın temizleme işinde bile böyle yaya kalırsınız. Uzaktan kumandalı patlamalarla şehitler veriyoruz. Buna mani olacak bir teknolojiyi geliştiremeden, şehitler ölmez vatan bölünmez diye bağırıp duruyoruz. Kurda sormuşlar neden boynun kalın diye ‘Kendi işimi kendim yaparım diye’ yanıt vermiş

Haberin Devamı

 Askerliğimi yaparken bana verilen görev bomba çukurlarının analizini yapmaktı.  Demokan paşayı rahmetle anıyorum. Şimdi paralara resmini bastığımız değerli hocam Profesör Cahit Arf bu kuruma danışmanlık yapıyordu. Kurumun kütüphanesinde o zaman göre değerli modası geçmemiş bilim ve teknoloji kitaplar yer alıyordu. Bilemiyorum hala böyle bir daire varlığını sürdürüyor mu? Kanımca genelkurmay bünyesinde sadece liyakatleri ile tanınmış bilim adamlarından ve mühendislerden oluşan bir kurul görev yapmalıdır; yoksa bile kurulmalıdır. Bilimi ve teknolojiyi kendimiz üretmeden diğer ülkelerden satın alarak başarılı olamayız. Kendi uçağını kendin yap, kendi mayınını kendin temizle,  TV ekranlarında boy gösteren sayın milletvekilleri gerisi laf.

Haberin Devamı

Bill Gates’e göre robotlar 30 sene önce kişisel bilgisayarların toplumda yaptıkları değişeme benzer bir büyük değişimin aktörleri olmaya namzettir. 20 sene içinde robot sanayi mali yapısı çok güçlü şirketlere sahip olacaktır. Uluslar arası robot federasyonu 2004 yılında 2 milyon olan kişisel robot sayısının 2009 da 7-8 milyona yükseleceğini tahmin etmiştir. Japon robot üreticileri birliği 2004 de 5 milyar dolar ciro yapan sanayinin, cirosunun 2025 yılında 50 milyar dolara yükseleceğini ileri sürmektedir.

 Aklımızı zekâmızı borçlu olduğumuz değerli organımız beyin 100 milyar sinir hücresinden, yani bilimsel adı ile nöron ağından oluşmuştur. Her türlü bilinçli davranışımızı tetikleyen,   bu ağda meydana gelen elektrik akımlarıdır. Bir oda içinde oraya buraya takılıp düşmeden sadece yürüyebilen, bir havuzda, yüzebilen, en gelişmiş bir robotun hareketlerini 100 adet nöron benzeri devre ile kontrol etmek mümkündür. Örneğin en ilkel bir canlı olan solucanın sinir sistemini oluşturan nöron sayısı üç yüz, nöronları birbirine bağlayıp canlının hareket etmesini, ışığı tanımasını, beslenmesi gibi basit fizyolojik işlevlerini görmesini sağlayan bağ sayısı da 7000 tanedir.  Bu üç yüz nöron ve aralarındaki 7000 bağdan oluşan sitem solucanın beynidir. Eğer ona beyin derseniz. Bütün basitliğine rağmen en ilksel canlının bile beyni yerine geçebilecek bir donanım yapmak şimdiye değin mümkün olamamıştır.  100 milyar beyin hücresine sahip insanın beynine eşdeğer bir devre yapmak pek mümkün görünmüyor.

 Bütün bu zorluklara rağmen, bundan 35 sene önce kişisel bilgisayarlar toplum yaşamında nasıl köklü bir değişiklik yaptı ise benzer bir değişimi robotlar 20 sene içinde yapacaktır. Özellikle tıp ve mühendislik alanında nanorobotların yapacağı işler hayal sınırlarımın ötesindedir.

Robotlar milyarları milyonlar ile çarpıp binlere bölüp sonucu saniye içinde verebiliyorlar. Çok aklı görünüyorlar, beni bile satrançta hep yeniyorlar. Acaba kıskanan, beğenen veya nefret eden, utanan, dindar, korkak veya cesur veya âşık olan bir robot yapmak mümkün müdür? Adı Romeo sevgilisini adı Juliet olan robot çiftlerini görmemiz veya tasarlamamız bile mümkün olmayacaktır. Gelişen teknoloji bizleri, Matrix filminde anlatıldığı gibi bir devre elemanı durumuna düşüremeyecektir. İnsanlar yine âşık olacak, nefret edecek korkacak duygularını makinelere teslim etmeyecektir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!