Güncelleme Tarihi:
Arınç, Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisi'nde düzenlenen BM İnsan Hakları Konseyi Evrensel Periyodik İnceleme Mekanizması (EPİM) Çalışma Grubu 21. Oturumu'nda, uygulamada eşitliğin sağlanması ve ayrımcılıkla mücadele, farklı dil ve lehçelerde eğitim, azınlık hakları, din ve vicdan hürriyeti alanlarında Türkiye'deki durum ve son gelişmeler hakkında bilgi verdi.
Arınç, daha sonra Ermenistan'ın tavsiyelerine cevaben yaptığı konuşmada, "Ermenistan üzerindeki blokajın kaldırılması" hakkındaki tavsiye ile ilgili, Ermenistan temsilcisinin ifadelerinde geçen "abluka" iddialarının temelsiz olduğunu söyledi. Arınç, "Sahadaki gerçeklerle, insan haklarının durumuyla ilgili bulunmadığını belirtmek zorundayım. Esasen Ermenistan ile üçüncü ülkeler arasındaki transit ulaşım Gürcistan veya İran vasıtasıyla Türkiye üzerinden yapılabilmektedir. Türkiye ve Ermenistan arasında doğrudan uçuşlar da vardır" ifadesini kullandı.
Ermenistan delegasyonun Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgili kapsamlı bir araştırma yapılması tavsiyesine ilişkin olarak ise Arınç, "Hrant Dink ölüm yıl dönümü vesilesiyle bir hafta önce 20 Ocak günü Başbakanımız tarafından yayımlanan mesaj ülkemizin bu davaya verdiği önemi ve insanca bakış açısını göstermektedir. Ermenistan ile ilişkilerimizde ufkumuz dostluk ve barıştır" diye konuştu.
Arınç, Ermenistan heyetinin Suriye ve Irak'taki yabancı savaşçılarla ilgili tavsiyesi üzerine ise "Kurumlarımız bölgede komşu ülkelere geçerek radikal gruplara katılmayı planlayan üçüncü ülke vatandaşlarının ülkemiz üzerinden geçişlerini engellemek amacıyla gerekli tüm önlemleri almaktadır. Benzer önlemlerin kaynak ülkelerce de alınması ve işbirliği yapılması beklentimizdir" dedi.
İfade ve basın özgürlüğü
İfade ve basın özgürlüğü konularında da konuşan Arınç, "Türkiye'de ifade ve basın özgürlüğü demokratik düzenin vazgeçilmez bir öğesi olarak değerlendirilmekte ve geliştirilmesi için sürekli gayret sarf edilmektedir. Gerçekleştirdiğimiz reformların sonucunda hassas addedilen birçok konu artık vatandaşlarımız tarafından açıkça tartışılabilir hale gelmiştir" ifadesini kullandı. Arınç, ifade ve basın özgürlüğü ile ilgili Norveç, Almanya ve İsveç'in yazılı ön sorularına cevaben şu bilgileri verdi:
"Türkiye'de basın organları bakımından tam bir çoğulculuk hakimdir. Gazetecilerin bağımsız şekilde, serbestçe çalışabilecekleri pek çok gazete ve televizyon kanalı bulunmaktadır. Medya sektörümüz, her geçen gün daha da büyümekte olup, içerisinde hem Hükümeti destekleyen hem de Hükümeti eleştiren çok çeşitli basın kuruluşlarını barındırmaktadır."
Arınç, ayrıca, "Türkiye'de 'tutuklu gazeteciler' olarak atıfta bulunulan kişilerin tutukluluk durumlarının gazetecilik faaliyetiyle ilişkisi bulunmamaktadır. 23 Ocak 2015 tarihi itibarıyla gazetecilik mesleğiyle bağlantılı olmaksızın silahlı terör örgütüne üye olmak, anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak, kasten adam öldürmek, zimmet gibi suçlardan ikisi tutuklu, 29'u hükümlü olmak üzere toplam 31 kişi bulunmaktadır" şeklinde konuştu. Arınç, şöyle devam etti:
"Bu arada, bireysel suç duyuruları üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı tarafından 14 Aralık 2014 tarihinde başlatılan soruşturmanın ve soruşturma kapsamındaki gözaltı ve tutuklamaların hiçbirisinin gazetecilik mesleğiyle ve faaliyetiyle ilgisi bulunmadığını bu vesileyle bir kez daha vurgulamak isterim. Bunun bir adli süreç olduğu ve kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği yasama ile yürütmenin bu sürecin dışında kalması gerektiği bilinmektedir."
TWITTER VE YOUTUBE MAHKEME KARARLARINA DUYARSIZ KALDI
Başbakan Yardımcısı Arınç, Twitter ve YouTube'a erişimin engelleri konusunda da "İlgili firmalarla 'uyar-kaldır' yöntemiyle yasa dışı içeriğin çıkarılması konusunda vaktiyle iletişime geçilmiş, fakat iyi niyetle çaba harcamamıza rağmen ilgili firmalar mahkeme kararlarına duyarsız kalmış, içerikler çıkarılmamış ve mahkeme kararları yerine getirilmemişti. Bu nedenle, son çare prensibi olarak erişim engellemesi tedbiri uygulanmak zorunda kalınmıştı. Bununla birlikte, söz konusu tedbir Anayasa Mahkemesi'nin kararları sonrasında kaldırılmıştır" değerlendirmesini yaptı.
Tutukluluk sürelerinin kısaltılması, uygulayıcıların tutuklama konusunda daha özenli davranmaları ve tutuklamaya alternatif koruma tedbirleri oluşturulması amacıyla tutuklu ve hükümlüler lehine yasal düzenlemelerin hayata geçirildiğini aktaran Arınç, şunları söyledi:
"Tutuklama yaygın olarak kullanılan bir koruma tedbiri olmaktan çıkmış, tutukluluk süreleri ve cezaevlerindeki tutukluluk oranlarında önemli ölçüde düşüş sağlanmıştır. 2006 yılında yüzde 49,2 olan cezaevlerindeki tutukluluk oranı, Aralık 2014 itibariyle yüzde 14,1'e gerilemiştir. Bu oran çok sayıda gelişmiş ülke ortalamasının altında bir rakamdır."
Arınç, mevzuat değişikliğiyle sadece arama kararının verilebilmesi için "somut delillere dayalı kuvvetli şüphe" yerine "makul şüphe" kriteri getirildiğini hatırlatarak, değişikliğin pek çok Batılı ülkenin ilgili mevzuatıyla da uyum arz ettiğini söyledi.
Norveç'in yazılı ön sorusuna cevaben konuşan Arınç, güvenlik görevlilerince aşırı güç kullanımı iddialarına ilişkin adli ve idari soruşturmaların titizlikle yürütülmekte olduğunu, sorumluların adalete teslim edildiğini bildirdi. Arınç, "Yapılan idari soruşturmalar neticesinde toplam 149 personel ceza almıştır. Adli soruşturmalar kapsamında, 13 ilde toplam 329 soruşturma açılmış, bu soruşturmalardan 59'unda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, bir kısmında kamu davası açılmıştır. Son olarak, Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21 Ocak 2015 tarihli kararıyla Ali İsmail Korkmaz davasında 2 polis memuru hakkında 10'ar yıl hapis cezasına hükmedilmiştir. Diğer soruşturmalar halen devam etmektedir" bilgisini verdi.
Soru ve tavsiyeler değerlendirilecek
Konuşmasının sonunda Türkiye'nin Evrensel Periyodik İnceleme (EPİM) toplantısına iştirak eden katılımcılara teşekkürlerini sunan Arınç, "Oturum sırasında bize yöneltilen soru ve tavsiyelerin tamamı tarafımızdan kaydedilmiş olup, dikkatle değerlendirilecektir. Hiçbir ülkenin insan hakları sicili mükemmel değildir. Dünyadaki en ileri demokrasilerin dahil olduğu ailenin kurucu bir üyesi olmasına rağmen Türkiye'nin de haliyle gelişme kaydetmesi gereken alanlar bulunabilir" dedi.
Raporun 28 Ocak'ta kabul edilmesi bekleniyor
EPİM Çalışma Grubu'nun 28 Ocak'ta Türkiye ile ilgili raporunu düzenleyerek kabul etmesi bekleniyor. EPİM Çalışma Grubu, Türkiye'nin insan hakları durumunu ikinci defa incelemiş olacak. Türkiye'nin ilk EPİM incelemesi 10 Mayıs 2010'da yapılmıştı.
19 Ocak'ta başlayan BM İnsan Hakları Konseyi EPİM Çalışma Grubu'nun Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 14 ülkenin insan hakları durumunu gözden geçirme oturumu 30 Ocak tarihine kadar devam edecek.
EPİM oturumunda insan hakları durumu incelenmekte olan ülkeler arasında İsveç, Kuveyt, Kırgızistan, Gine, İspanya ve Ermenistan da bulunuyor. BM üyesi 193 devletin tamamının insan hakları durumlarını periyodik olarak inceleyen bir süreç olan EPİM'in birinci döneminde BM'ye üye 193 devletin tümü, ikinci dönemde ise bugüne kadar 112 üye devlet incelendi.