Güncelleme Tarihi:
ABD-Çin ticaret savaşını yeniden tırmandırmasından korkulan tutuklamanın küresel piyasalarda yol açtığı satış dalgasından en fazla ABD borsalarının zarar görmesini "bumerang etkisi" olarak değerlendiren uzmanlar, kimseye yararı olmayan yaptırımların dünya ekonomisini olumsuz etkileyeceğini vurguluyor.
Huawei’nin sahibi Ren Zhengfei’nin kızı ve şirketin CFO'su Mıng Vancou'nun ABD’nin talebiyle Kanada’da tutuklanmasına ilişkin gelişmeler, uluslararası gündemin ilk sıralarında yer almaya devam ediyor.
Mıng'ın dün görülen kefalet duruşmasının bir kez daha hükümsüz sona ermesi, konuyla ilgili belirsizliğin artarak sürmesine yol açarken, kısa süre önce ulaşılan ABD-Çin ateşkesinin bu süreçten nasıl etkileneceği de yatırımcıları endişelendirmeye devam ediyor.
ABD yönetiminin; şiddetini giderek artırdığı yaptırımları, gelecekte başka ülkelere ve şirketlere karşı kullanıp kullanmayacağı ise hemen herkesi tedirgin eden bir başka soru işareti…
"Aynı şeyler AB ile yaşanabilir"
Mıng’ın tutuklanmasına ilişkin gelişmeleri değerlendiren Johns Hopkins Üniversitesi Ekonomi Profesörü ve Cato Enstitüsü Direktörü Steve Hanke, ABD yönetiminin, Mıng’ın tutuklanması ile ticaret müzakerelerini birbirinden ayrı tutma çabalarının sonuç vermeyeceğini söyledi.
Hanke, ilgili tutuklamanın ABD-Çin arasındaki ticaret savaşının barışla sona ermesi ihtimalini zayıflattığını ifade ederek, benzer sorunların gelecekte Avrupa Birliği (AB) ile yaşanabileceğine işaret etti.
Hanke, "Aynı şeyler, ABD’nin İran yaptırımlarının çevresinden dolanmaya çalışan AB ile yaşanabilir. ABD’nin İran ile iş yapması halinde ikincil yaptırımlara tabi tutmakla tehdit ettiği Avrupalı şirketlerin yöneticileri de ansızın tutuklanabilir. Böyle bir durum, AB ile ABD arasında birçok sorunun çıkmasına neden olacaktır." diye konuştu.
ABD yönetiminin, uluslararası finans sistemini kullanarak yaptıklarından hoşlanmadığı herkesi cezalandırabileceğini düşündüğünü ifade eden Hanke, "Yaptırımlar, kaybedenler içindir. Çünkü hiçbir zaman işe yaramazlar. Tek yaptıkları, hedef alınan ülkedeki siyasi yönetimin yerini sağlamlaştırmaktır." dedi.
Washington'ın yaptırımlara başvurduğu zaman küresel piyasalarda dalgalanmalar yaşandığına dikkati çeken Hanke, "ABD borsalarına bakıldığında, yaptırımların bumerang etkisi yarattığı açıkça görülebilir. New York borsası, her yaptırım haberinde sarsıntı geçiriyor. Piyasalar, Huawei CFO’su tutuklandığından beri negatif seyrediyor." şeklinde konuştu.
"ABD’nin, Prens'in Kaşıkçı cinayetindeki rolünü netleştirememesi ilginç"
Steve Hanke, uluslararası gündemde yer edinen Cemal Kaşıkçı cinayetine atıfta bulunurken, "ABD’nin, Huawei’nin İran yaptırımlarını deldiğinden son derece emin olup Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin Kaşıkçı cinayetindeki rolünü netleştirememesi ilginç." ifadesini kullandı.
Hanke, Washington yönetiminin olaylara kendi çıkarları doğrultusunda yaklaşmasını da eleştirdi.
"Çözülmezse bunun küresel ekonomi üzerinde de bir etkisi olacaktır"
Clingendael Hollanda Uluslararası İlişkiler Enstitüsü uzmanlarından Sico Van Der Meer de dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden birinin CFO'sunun yaptırımlar kapsamında tutuklanmasının olağanüstü bir durum olduğunu vurguladı.
Huawei’nin Washington ile Pekin arasındaki teknolojik, jeopolitik ve ekonomik rekabetin kurbanı olduğuna işaret eden Meer, şunları kaydetti:
"Huawei CFO'sunun ABD'nin talebi üzerine Kanada’da tutuklanması oldukça sıra dışı bir durum. Tutuklama, Çin’in talebi üzerine Google, Microsoft ve Facebook gibi ABD’li büyük şirketin CFO’suna yapılsaydı Amerikan kamuoyu çok büyük tepki gösterirdi. Çünkü bu, büyük şirketlerle başa çıkmanın normal yollarından biri değil. Bu bir şirketin politikalarını etkin şekilde etkilemek yerine kabadayılık taslamak."
Meer, ABD ile Çin arasındaki ticaret ihtilaflarının ulaşılan ateşkese rağmen sürdüğünü ifade ederek, "ABD ve Çin arasındaki ticaret sorunları, kısmen de olsa Huawei CFO’sunun tutuklanmasından dolayı çözülmezse bunun küresel ekonomi üzerinde de bir etkisi olacaktır. Serbest ticaret ülkelerin tümüne yarar sağlarken, ticaret savaşlarında ortaya çıkan korumacılık ve jeopolitik rekabetler nihayetinde dünya ekonomisine zarar verecek." diye konuştu.
ABD'nin Huawei’ye yaptıklarının diğer ülkelere örnek olabileceği ihtimaline atıfta bulunan Meer, daha fazla ülkenin, faaliyetlerinden memnun olmadıkları yabancı şirketlere karşı daha saldırgan davranmasının uluslararası iş ilişkilerini daha riskli hale getireceğini savundu.
"Eğer CFO serbest bırakılmazsa Çin, eşit derecede tepki verebilir"
Sico Van Der Meer, Huawei’nin CFO’sunun kısa zamanda serbest bırakılmasını umduğunu ifade ederek, "Eğer CFO serbest bırakılmazsa Çin, eşit derecede tepki verebilir ve ABD’li büyük şirketlerin üst yetkililerini tutuklamaya çalışabilir. Belki de bunu, ABD'nin Kanada ile yaptığı gibi müttefik ülkeler aracılığıyla yapabilir. Bu, ekonomik ihtilaflar açısından bir kısır döngüyü başlatacaktır ve böyle bir durumun kazananı olmaz." şeklinde konuştu.
"Çin, tolere edebilir"
Merkezi Londra'da bulunan Capital Economics'in Kıdemli Çin ekonomisti Julian Evans Pritchard ise Huawei CFO’sunun tutuklanmasının bu zamana kadar ortaya konan çabalara taş koyduğunu belirterek, "Fakat yine de Çin, eğer bu sonuçta bir ticaret anlaşması ile sonuçlanacak ise bu ihlali tolere edebilir." dedi.
Pritchard, asıl meselenin ABD ve Çin arasında devam eden ticaret anlaşması müzakereleri olduğuna işaret ederek, "Halen ticaret ve rekabet konusundaki zorlu yapısal meselelere çözüm bulunması gerekiyor. Öte yandan, iyimser olmak için zemin mevcut." ifadelerini kullandı.
Çin’in planlama departmanının (NDRC) geçen hafta fikri mülkiyet haklarının korunması (IPR) konusunda bu yılın sonunda yürürlüğe girecek 58 sayfalık bir düzenleme hazırladığını hatırlatan Pritchard, "Regülatörler de aynı zamanda yabancı şirketlerin (Çin’de) piyasa erişiminin artırılması için çaba gösteriyor." dedi.
Tüm bu çabalara rağmen ABD Başkanı Donald Trump’ın daha fazlasını talep edebileceğini ifade eden Pritchard, "Trump, artık kişisel olarak anlaşmayı yapacak kişi olarak bu olaya dahil oldu. Huawei’ye karşı sadece ABD’nin değil, diğer gelişmiş ekonomilerin de soğuk tavır takınması nedeniyle ticaret tarafında varılacak bir anlaşma, teknoloji ve ulusal güvenlik alanlarındaki daha büyük çaplı olan gerilimleri çözmeye yetmeyebilir." değerlendirmesinde bulundu.
ABD-Çin ilişkilerini geren tutuklamanın gelişimi
Huawei'nin sahibi Ren Zhengfei’nin kızı ve CFO'su Mıng Vancou, ABD'nin İran yaptırımlarını deldiği gerekçesiyle Washington yönetiminin talebi üzerine 1 Aralık'ta Vancouver kentindeki bir havaalanında uçak değiştirirken tutuklanmıştı.
Mıng’ın talebiyle alınan basın yasağı nedeniyle 5 Aralık Çarşamba gününe kadar kamuoyuna yansımayan tutuklamanın, ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in Arjantin'de düzenlenen G-20 Liderler Zirvesi'nde yaptığı görüşmeyle aynı gün gerçekleşmesi dikkati çekmişti.
Mıng’ın "Amerikalı bankalara, Huawei ile Hong Kong merkezli Skycom firması arasındaki bağlantı konusunda yalan söylemek ve komplo kurmakla" suçlandığı ise 7 Aralık Cuma günü yapılan ilk kefalet duruşmasıyla ortaya çıkmıştı.
Teknoloji devi Huawei'nin iştiraki konumundaki Skycom'un 2009 ila 2014 yılları arasında ABD'nin İran yaptırımlarını deldiğini savunan savcılık makamı, Mıng'ın "Amerikalı bankalara Huawei ve Skycom'u birbirinden bağımsız şirketler olarak tanıtarak sahtekarlık yaptığını" savunmuştu. Bu çerçevede mahkemeye, Mıng’ın 2013 yılında uluslararası bir bankaya yaptığı sunum delil olarak sunulmuştu.
Olayın ardından Çin Dışişleri Bakanlığı, Mıng Vancou’yu gözaltına alan Kanada'yı insan haklarını ihlalle suçlamış ve Huawei yetkilisinin bir an önce serbest bırakılmasını talep etmişti. Geçen hafta boyunca süren sert tonlu açıklamalarla sonuç alamayan Çin hükümeti, pazar günü ABD’nin Pekin Büyükelçisi'ni Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı.
Söz konusu gelişmelerin ardından dün görülen ikinci kefalet oturumu da Kanadalı hakimin çekinceleri nedeniyle hükümsüz sona erdi. Kefalet duruşmasının bugün üçüncü oturumla devam edeceği bildirildi.
İki ülke arasında "zar zor sağlanan" 90 günlük ateşkesi tehdit eden tutuklama olayı ve kefalet duruşmasından çıkacak sonuç, piyasaları yakından ilgilendiriyor.
Çin'in Shenzhen kentinde 1987'de kurulan ve bugün dünyanın en büyük telekomünikasyon şirketleri arasında yer alan Huawei'nin, 170 ülkede 180 binden fazla çalışanı bulunuyor. Bilgi ve iletişim teknolojisi (ICT) çözümleri, telekomünikasyon, kurumsal ağlar, bulut, akıllı telefon ve internet alanlarında hizmet veren Huawei'nin piyasa değerinin yıl sonunda 100 milyar doları geçmesi bekleniyor.