Güncelleme Tarihi:
Koronavirüs salgını günlük alışkanlıklardan iş yapma şekillerine kadar hayatın pek çok alanında köklü değişikliklere yol açtı. Temel değişimlerden biri de insanların dijital dünyayı daha fazla keşfetmesi ve klasik yöntemlerle iş yapmak yerine teknolojiden daha fazla faydalanmaya yönelmesi oldu. Yılmaz, pandemi döneminde yıllar içerisinde görmeyi planladıkları bazı gelişmelerin çok kısa bir sürede gerçekleştiğine dikkat çekerek, “Türkiye’de 11 yıldır bünyesinde veri ekibi bulunduran ve markalarımıza veriyi doğru analiz etmenin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışan bir ajansız. Perakende sektöründe birçok müşterimiz var ve fiziksel mağazalar kapandığı zaman geriye bir tek internetin kaldığını hep beraber deneyimledik. 600 mağazadan biri olan internet mağazası, artık tek mağaza olunca şirketin en düzey yetkilisine kadar herkes bu mağazada ne olduğuna ve neler yapıldığına dikkat etmeye başladı. Dolayısıyla şirketin her kademesinden farklı şekillerde rapor talepleri gelmeye başladı. Veri analizi burada çok önemli bir yere evrildi. Veriyi doğru kullanarak, yeni oluşan müşteri profilini doğru analiz ederek online satışlarını 10 katına kadar çıkaran markalarımız oldu. En üst düzey yöneticiler bunları daha önce neden bu kadar detaylı incelemediklerini, veriden yola çıkarak hedef kitle analizlerini neden daha detaylı yapmadıklarını sorgulamaya başladılar” diye konuştu.
Yeni bir müşteri kitlesi oluşuyor
Pandeminin internetten satın alma alışkanlıklarının gelişmesine çok büyük katkısı olduğunu vurgulayan Yılmaz, şu bilgileri verdi: “Bir anda yeni bir kullanıcı kitlesi oluştu. Daha önce markaların hedeflemediği, bir şey satacağını düşünmediği insanlar internete girmeye başladı. Bunların önemli bir kısmı 65 yaş üstü. Sokağa çıkamadıkları için internetten alışveriş yapmayı öğrendiler. Yepyeni bir müşteri kitlesi oluşmaya başladı. Bankalararası Kart Merkezi’nin verilerine göre mart ve nisan aylarında toplam 5 milyon adet kart ilk kez internetten ödeme ile tanışmış oldu. 2019 yılında bu rakam 7 milyon 600 bindi. Yani geçen sene 8 ayda olan artış bu sene 2 ayda oldu. Bu yeni kullanıcını kitlesinin ortaya çıkardığı veriyi doğru anlamak ve analiz etmek, bunu otomasyon araçları ve yapay zeka ile geçmişten gelen kullanıcı verilerine besleyerek, bundan sonraki pazarlama kampanyalarını, buna göre düzenlemek gerekiyor. Bu kitlenin kalıcı olacağını düşünüyorum.”
'İki yıldır davranış modellerini inceliyoruz'
Yaklaşık iki yıldır yapay zekanın temelini oluşturan makine öğrenmesi modeline dayalı davranış modellerini inceleyip, buna bağlı olarak ürün veya içerikleri çıkarmaya çalıştıklarını dile getiren Yılmaz, “Bu da kullanıcı deneyimini iyileştirmek, markaların tüketicisine doğru hitap etmesi, doğru ürünü göstermesi, doğru kullanıcı deneyimi yaşatması için çok önemli. Çünkü bugün internette karşımıza hepimizin şikâyet ettiği alakasız reklamlar, ilgimizi çekmeyen ürünler, ilgilenmediğimiz içerikler çıkartılıyor. Bunlardan kurtulabilmek için tüketicinin davranışına bakmak, veriyi doğru incelemek, davranış özelliklerini belirlemek ve buna özel sistemler kurgulamak gerekiyor. İşte yapay zeka burada devreye giriyor. Bu sistemleri kurgulayıp doğru şeyleri tüketicinin önüne çıkarmalıyız. Bu dönem biraz daha veri toplayabildiğimiz için bu konuda da katkı sağlamış oldu” şeklinde konuştu.
Dijital kimlik önem kazanmaya başladı
Bu dönemde hem bireylerin hem de şirketlerin internette daha fazla vakit geçirdiğini ve iletişimlerini buradan yürüttüğünü dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti: “İnternetin varoluşundan bu yana konuşulmaya başlanan bir kavram dijital kimlik önem kazanmaya başladı. İnternette yaptığımız her şeyde bir iz bırakıyoruz. Bunun içinde cep telefonundan yapılan aramadan tutun da herhangi bir mesajlaşma programında yaptığımız konuşmaya, sosyal medyada paylaştığımız fotoğraflara, yaptığımız yorumlara, e-posta yazışmaları, e-devlet ve bankalardaki bilgilerimize kadar her şey var. Dolayısıyla bizimle ilgili bir sürü bilgi internette farklı yerlerde tutuluyor. ‘Dijital kimlik’ dediğimiz zaman bütün bunları düşünmemiz gerekiyor.”
Ekranın arkasındayım diye düşünmeyin!
İnternette bıraktığımız her izin dijital kimliğimizin bir parçası olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Ekranın arkasındayım diye düşünmeyin, dijital dünyada her an herkes için riskli durumlar söz konusu olabilir. Paylaştıklarımızı kimlerin gördüğünü bilemiyoruz, her zaman dikkatli olmalıyız. Hiçbir şeyi paylaşmayıp kendimizi izole etmek de doğru değil ama dijital kimliğimizi kontrol edebilmeliyiz. İnternette araştırma yapıp kendimiz hakkındaki şeyleri bilmemiz gerekiyor. Bunlar doğru veya yalan bilgiler olabilir. Ne zaman ne paylaşmışız, kime hangi bilgi veya fotoğrafı göndermişiz, bütün bunları kontrollü yapmalıyız. Bütün bunların yönetilmesi gerekiyor” dedi.