Güncelleme Tarihi:
Geçmişte seçmen, siyasetçilerin umut verici etkili söylemlerine bakarak tercihlerini hep sağcı muhafazakar partilerden yana yapmışlardır. Şimdi bundan önceki paragrafta ne demek istediğimi bir örnekle açıklamaya çalışacağım.1963 yılında yanlış hatırlamıyorsam, Türkiye ticari anlamda ilk otomobilini, yani Anadolu üretme başarası göstermişti.Tüm ülke bundan gurur duymuştu. 1952 de Kore güney ve kuzey olmak üzere ikiye ayrılmış, Çin tarafından desteklenen komünist kuzey, güneye saldırmıştı.Ülkemiz Birleşmiş Milletlerin çağrısına uyarak güney Kore'ye bir tugay göndermiş ve kanlı iç savaşta binlerce şehit vermişti. İç savaştan harap bir şekilde çıkan güney Kore 1963 yılında biz otomobil yaparken bisiklet dahi yapamıyordu. Şimdi ise sayısını tam olarak bilemeyeceğim dev dünya markalarına sahip. (Hyundai, Kia, özellikle Samsung dünyanın bir numaralı elektronik devi Apple şirketini tahtından indirdi) Daha da ilerisi ülkemizde kurulması düşünülen nükleer santraları yapmaya talip. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, geçen elli sen içinde Türkiye mi daha iyi yönetilmiş Güney Kore mi? İç savaş sonrası ülkeyi yöneten diktatör Syngman Rhe istifa etmesi ile demokrasiye geçen güney Kore elli sene içinde bir dünya devi oldu, biz ne olduk ve bu gidişle ne olacağız düşünmeye ve nedenlerini tartışmaya değer, ön yargısız gerçekler ile yüzleşmek durumundayız.Kaderini bir siyasi partiye bağlamış önyargılı polemik ustaları mutlak buna bir gerekçe gösterirler.
Şimdi bende kendime göre, başbakandan farklı olarak, ilerlemenin kodlarını sıralıyorum.Bana kızan kimi okurlarım 'Sen kim oluyorsun bilgiç profesör, sen mi bileceksin sayın başbakan mı bilecek' diyecekler, bundan eminim. Söyleyeceklerim bilimsel ve teknolojik gelişmelerden habersiz telefonunu dahi kontrol edemeyen muhalefet içinde geçerli. Hele TV ekranlarının hükümeti desteklemekle görevli kadrolu gazeteciler sözüm size, yanıtı vermekte zorlandığınız her soruya her zaman 'Bu millet büyük bir ekseriyetle AK Partiyi seçiyor. ' tekerlemesi ile yanıt vermeyi bırakınız, Almanya da Hitleri büyük bir ekseriyetle seçti, sonu ne oldu. Birde benim gibi farklı düşünenlere kulak verin, bir şey kaybetmezsiniz, bir şeyler öğrenirsiniz. İçinde yaşadığımız yüzyılda güçlü, sözü dinlenir bir ülke olmayı siyasi dinamiklerden değil bilimsel ve teknolojik dinamikler belirleyecektir, bundan şüpheniz olmasın. İçi boş söylemlere kimse kulak asmaz. Siyasi bağımsızlığın ön şartı bilimsel bağımsızlık dır. Bilimsel olarak bağımsız olamayan ülkelerin 21'inci yüzyılda siyasi bağımsızlıklarını korumaları bile mümkün olmayacaktır.
Türkiye ne zaman büyük denir? İşte benim kodlarım.Üzerinde dikkatle düşünün.
1- 2023 yılında kaç tane Nobel bilim ödülü kazanmış bilim insanımız olacak?
Ülkemizde bunun şartlarını sağlarsak büyük olma yolunda önemli adım atmış oluruz.(not: Nobel bilim ödülleri fizik, kimya, fizyoloji ve ekonomi dalında verilir. Ülkemizdeki üniversitelerimizin büyük çoğunluğunda bu bölümler olmadığı gibi bu bölümlere kayıt yaptıran öğrencide yok veya çok az, ekonomi bölümü hariç, yani Nobel kazanmamız bir mucize olur, bilim insanı Nobel bilim ödülü kazanmamış ve refah toplumu haline gelmiş tek bir ülke yoktur.)
2- 2023 yılında uluslar arası pazarlarda isim yapmış dev kaç dünya markamız olacak?
(Nokia,Intel, IBM, Hitachi,Subaru,Atlas Copco, Windows, Fiat gibi, bunu yanıtlamak çok zordur.)
3-2023 yılında kaç tane üniversitemiz dünyanın en ileri 100-200 üniversitesi arasına girecek?
(Yurt dışında bulunduğum süreler hariç, kuruluşundan emekli olana kadar görev yaptığım ODTÜ'nün 1981 YÖK yasası ile önünü tıkanmamış olsaydı bu gün en azından ilk 200 içersine girebilirdi, şimdiki üniversitelerden ise hiç umudum yok, öğrencisini kendisini protesto ediyor diye üniversiteden uzaklaştıran rektörlerin yönettiği üniversitelerden ne beklenir, üniversitelerin çoğunda kütüphane yok yüksek lisans öğrencilerinin araştırma yapacağı fizik kimya biyoloji mühendislik bölümleri laboratuarı yok.)
4-2023 yılında kaç tane teknoparkımız bilim köyümüz veya bilim vadilerimiz olacak?
(Ülkemizde Silikon,Telekom, Solarvalley, Medicalvalley, biotech, nanotech gibi ünlü bilim-teknoloji vadilerini ıhlara vadisinden, Sophia Antipolis gibi bilim köylerini Kadıköy'den ayırt edemeyen bir bilimsel kalite var. Oysaki 21'inci yüzyıl, bilim ve teknolojinin soluk aldığı bu vadilerde ve bilim köylerinde şekilleniyor.)
5-2023 yılına kadar Avrupa,ABD ve Japon patent ofislerinden lisans almış kaç yenilikçi ürünü dünya pazarlarına sunacağız.
Son elli sene içinde kaç tane patentli ürünü reel ekonomiye kazandırdı isek gelecek elli sene içinde yaklaşık aynı sayıda becerebileceğiz.
6-2023 yılına kadar şu anda %70' leri aşan enerji ithalatımızı makul bir seviyeye çekebilecek miyiz?
eğer üniversitelerimizin fizik kimya matematik bölümlerine öğrenciler itibar etmiyorlarsa, bu konuda da hiç şansımız olmayacaktır. Her geçen gün yarı iletken teknolojisinde başarılan gelişmeler ile verimi artırılan güneş pillerini birileri ithal edecek ve başka bir ülkenin araştırma geliştirme faaliyetlerini finanse ediyor olacağız.
7-2023 yılına kadar lise mezunu öğrencilerin başarısı OECD ülkelerinin ortalamasına yükseltebilecek miyiz?
(Bizim endişemiz OECD filan değil 4+4+4, akıllı tahtayı yapan kafayı yetiştirmek değil ithal edeni yetiştirmek)
Belki tekrar olacak deÄŸerli okurlarım, fakat tekrarlamadan edemiyorum, çünkü ülkenin geleceÄŸi buradadır. Bilgi çağının mimarı, yani toplumun kültürel yapısındaki dönüşümleri saÄŸlayacak özgün bilgi üreten üniversiteler ve araÅŸtırma merkezleridir. Åžimdi kendimize ÅŸu soruyu yöneltelim ve dürüstçe yanıt verelim, bilim ve teknoloji sistemimiz toplumda bu deÄŸiÅŸimi saÄŸlayacak kaliteye sahip midir? Ãœlkemiz üniversitelerimizin uyguladıkları programlar ve ürettikleri özgün bilgi, uluslar arası pazarda deÄŸer ifade edebiliyor mu?  Bu soruya evet demek mümkün deÄŸildir. DeÄŸiÅŸimi saÄŸlayan nanoteknoloji, dijital teknoloji ve bilgi teknolojileri iç içe geçmiÅŸ bir bütündür; hem ekonomik deÄŸer üretiyor hem de bu ekonomik deÄŸeri siyasi güce dönüştürüyor.2023 yılına kadar bu deÄŸiÅŸimi yaÅŸama ÅŸansımız yokÂ
Â
Kendi HERONUNU, kendi PRETODORUNU, kendi iletişim sistemini, kendi yongasını, kendi uydusunu kendisi yapamayan Türkiye’ye bir gerçek olarak karşımızdadır. Mayınları temizleyip Mehmetçiklerin şehit olasını önleyemiyoruz.Amerikalı askerler hiç mayına basmıyor. Kendi elektronik istihbaratımızı kendimiz yapamadığımız için Uludere’de 34 vatandaşımız öldü. Kimse sesini çıkaramıyor. Önceki komutanlardan birisi Kandil ‘i kast ederek biri bizi gözetliyor haline geldi diye dış kaynaklı optik istihbaratı övdü. Bunların nedenleri üzerinde düşünmek zorundayız. Kurda sormuşlar boynun neden kalın ‘kendi işimi kendim görürüm de ondan’ diye yanıt vermiş. Lafa bakarsan etraf kurt dolu ancak boyunları kalın değil. Fatih Sultan Mehmet, Kostantinopolusu zapt ettiğinde, Amerika kıtası keşfedilmemişti. Ne oldu da 1946 yılında kurulan İsrail’in HERONUNA muhtaç olduk.
Siyasi gücün kaynağı eÄŸitilmiÅŸ toplum eÄŸitilmiÅŸ kuÅŸaklar, yani insan sermayesidir.Â
Önümüzdeki yıllarda ülkelerin gücü ve siyasi etkinliği, nanoteknoloji, bilgi teknolojileri ve dijital teknoloji kulvarlarında ne kadar hızlı koşmalarına bağlı olacaktır. Dünya bilenler bilgi üretenler ve bunları yapamayanlar olarak ikiye ayrılacaktır. Umarım, pek umudum yok ama, Türkiye bilenler kategorisinde yerini alır.