Güncelleme Tarihi:
Tablet, akıllı telefon ve bilgisayar başında sık zaman geçirilmesiyle ortaya çıkan, mutsuz, umutsuz, asosyal ve hareketsiz bir yaşama yol açan dijital bağımlılığın, özellikle 13-24 yaş arası bireyleri tehdit ettiği bildirildi.
Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Genel Başkanı ve Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuncay Di̇lci̇, dijital bağımlılığın son zamanlarda ciddi etkilere yol açtığını söyledi.
Bağımlılığı "dijital nesnelerin kullanım bozukluğu" olarak da tanımlayan Dilci, gün içerisinde gereğinden fazla dijital nesnelerle temas halinde olan bireyin asosyal olduğunu ifade etti.
Pedagog Dilci, bu kişilerin sanal ortamda karşı tarafın ortaya koyduğu plan ve program doğrultusunda takip kültürü oluşturduğunu dile getirerek, "Bu kişilerin bir nevi düşüncesi de ipotek altına alınarak bir takip kültürü oluşturuluyor ve nesneler üzerinden sürekli birilerini takip ediyor. Bu şekilde içine kapanan kişi asosyalleşmektedir." dedi.
Dijital bağımlı hale gelen kişilerde "suskunluk sarmalı" oluştuğuna da dikkati çeken Dilci, "Bu kişiler giderek içine kapanmakta, giderek kendine ve başkalarına da yabancılaşmaktadır. Özellikle öz güven kaybına bağlı duygusal söz varlığının azalması ve gerçek insanlarla doğrudan bir iletişim olmadığı için çekingen, ürkek, öz saygısı düşük, benlik değerinde zedelenme olmuş kişilerde gerçek hayata karşı bir küsme oluşur." diye konuştu.
Dilci, dijital bağımlılığın mutsuz, umutsuz, asosyal ve hareketsiz bir yaşama yol açtığına işaret ederek, "Türkiye'de 13-24 yaş arasındaki gençliğin yüzde 55-57'si dijital bağımlılık kıskacında. Somut olarak oran belirtirsek yüzde 11 ila 13 arasında bağımlı kişiler mevcut. Bu hem çocuklarda hem yetişkinlerde görülebilmektedir ama yoğunluklu olarak 13 ila 24 arasındaki kişilerde görülmektedir." ifadelerini kullandı.
Çocukların dijital bağımlı hale gelmemeleri için ailelere tavsiyelerde bulunan Dilci, şunları kaydetti:
"Çocuklar için günlük yarım saati aşmamalı, yetişkinler için de günlük 1-1,5 saati geçmemeli ve kişiler bunu aralıklı olarak yapmalı. Dijital bağımlılığın nedeni tarihsel zamandır. Teknoloji çağının zirvede olduğu, dijital bir dönemdeyiz. Yeni nesil dijital çağın içerisinde doğmaktadır, dolayısıyla çevresini keşfederken, gözlemlerken annesini ve babasını rol model edinmektedir. İkincisi ise psikososyal nedenler; malum insanlar artık dışarı çıkamıyor, sokaklara inemiyor, çocuklar evlere hapsolmuş noktada, aileler sokaklara güvenemiyor. Dolayısıyla doğal oyunları ve organik yaşam kültürünü bir yerde terk ettik. Evde kalan çocuk susturulmak amacıyla veya annenin, babanın yaşamına, yorgunluklarına, koşturmacasına müdahale etmemesi adına dijital nesnelere ebeveynlik rolü biçilebilmektedir. Bu anlamda bilgisayar ile cep telefonu çocuğu susturmak ve onu bir yerde oyalama aracı olarak kullanılmaktadır. Çocuğun bu şekilde yalnızlığı ortaya çıktığı için direkt dijital nesnelere yönelmektedir. Bazen bunun nedeni ayrılmış aileler olabiliyor ya da çatırdayan aile çocukları, çatışmanın olduğu ortamlarda çocuklar bir sığınma aracı olarak dijital nesnelere kendini hapsedebiliyor."
Dilci, dijital bağımlılığın Türkiye'de giderek yayıldığına dikkati çekerek, "Dijital nesnelerle temas ve cep telefonu kullanımı, özellikle cep telefonunun makine olarak alımı ve satımı konusunda önlerde gidiyoruz. Toplum olarak sürekli yenilik ve yeniliği takip etme gibi bir tutkumuz var. Dolayısıyla bu konuda bilinçli ve eğitimli değiliz. Eğitimli olmadığımız için nasıl kullanacağız, ne derece kullanacağız, doğru kullanma konusunda sıkıntılarımız olabilmektedir." dedi.
Tuncay Dilci, zaruri ihtiyaçlar durumunda akıllı telefonlar yerine çocuklara eski tuşlu telefonların kullandırılması önerisinde bulundu.
Dijital bağımlılığın çağın vebası olduğunu, insanları yalnızlaştırdığını ve beraberinde psikolojik sorunlar ortaya çıkardığını vurgulayan Dilci, "Çocuklarda kas gelişimini olumsuz etkileyebilmekte, yetişkinlerde uzun süre kalmanın verdiği hareketsiz yaşamla obezite ve kan dolaşım sisteminde bazı sıkıntılar çıkarabilmekte. Hareketsiz yaşama bağlı olarak emboli dediğimiz pıhtılaşmaya yol açma ve yeterli oksijen alamadığı için bireyin düşüncesinde sığlaşma, kimseyle konuşmadığı için de kendi iç dünyasında kısır düşünceye neden olabilmektedir." şeklinde konuştu.
Dilci, ailelere çocuklarıyla faaliyetler yapma ve Türk kültüründe var olan organik oyunları oynamalarını tavsiye etti.
Dernek olarak dijital bağımlılıkla mücadele etmek için önemli çalışmalar yürüttüklerini anlatan Dilci, "Yurt genelinde Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı iş birliğinde uluslararası bilimsel kongreler, bilinçlendirme konferansları akademik çalışmalar ve ailelere ziyaretler gerçekleştiriyoruz." ifadelerini kullandı.