Güncelleme Tarihi:
Aslında taciz-tecavüz haberlerindeki üslup değişimi bir süredir benim de dikkatimi çekiyordu. Başlamış’ın bu eleştirisini görünce konuyu incelemeye karar verdim. Çok uzun boylu gazete taramaya da gerek kalmadı; Hürriyet’te 3 Şubat’ta üçüncü sayfada yayınlanan “ ‘Saygın tutum’lu istismarcı” haberi somut bir örnek olarak karşıma çıktı. Bu haberde Diyarbakır’da yaşayan 14 yaşındaki bir lise öğrencisinin cinsel istismara uğradığı anlatılıyordu. Olayla ilgili olarak “... Burada kapıyı kilitleyerek mağdur N.S.’ye cinsel istismarda bulundu” bilgisi veriliyordu.
Bu çocuk, kapalı kapının ardında sarkıntılığa mı muhatap olmuş, taciz mi edilmiş, tecavüze mi uğramış, orası belirsiz. “Cinsel istismar” kavramı, cinsel saldırı suçlarının tümünü kapsıyor. Türk Ceza Yasası’nda “cinsel istismar” başlığı altında bu suçların hepsi sayılıyor. Eskiden Türk Ceza Yasası’nda “tecavüz” kavramı vardı; yeni düzenlemede “tecavüz” sözcüğü doğrudan kullanılmıyor, onun yerine “cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda” tanımı yapılıyor.
“Tecavüz” sözcüğünün yasadan çıkarılmış olması biz gazetecileri bağlamamalı. Çünkü mahkemeler bir suçu “cinsel istismar” başlığı altında değerlendirirken sarkıntılık, taciz, tecavüz olup olmadığına bakarak karar veriyor; dosyadan ayrıntılı bilgi alıyor.
Ama biz “cinsel istismar” diye yazdığımız zaman okurlar, o cinsel saldırının niteliği ile ilgili bilgi sahibi olma imkânı bulamıyor. Öyle olunca da bir tecavüzü, sarkıntılık ya da taciz olarak sunmuş oluyoruz okura. Ağır bir insanlık suçunu hafif gösteriyoruz böylece.
Bu sorunun asıl çözümü bu tür haberlerin kaynağında düzgün yazılması. Muhabirlerin, polis ya da savcıların sözcükleriyle yetinmek yerine suçun niteliğini öğrenerek habere koyması şart. Muhabir yanlış yazmışsa da editörler de olduğu gibi kullanmak yerine düzeltmeli, eksiğini tamamlamalı.
Dili yanlış kullanmanın sonuçları önceden kestirilemeyecek kadar ağırdır. İzmir’de geçen hafta yapılan “Ayrımcılıkla mücadele ve haberleştirme çalıştayı”nda konuşan akademisyen Mahmut Çınar’ın dediği gibi, “Dil masum değildir. Masum olmadığı kadar da dönüştürücüdür”. Gazetecilerin, dilin bu dönüştürücü gücünün farkında olması şart...
AKADEMİSYENLERİN İHRACINA TEPKİLER
330’u akademisyen olmak üzere 4464 kişinin yargısız şekilde cezalandırılarak kamudan atılmasına neden olan 686 sayılı Kararname akşam geç saatlerde çıkmıştı. 8 Şubat’ta birçok gazete ile birlikte Hürriyet de ilk sayfasından okurlarına kısa spotlarla duyurabildi bu kararnameyi. Kuşkusuz tepkiler de haber değeri taşıyordu. Kararnamenin yayınlanmasının ardından yaşanan gelişmeleri öğrenmek okurların hakkıydı. Fakat medya genel olarak böyle bakmadı bu olaya. Sabah, Star ve Akşam gazeteleri sadece ihraçları haber yaptı; tepkileri yayınlamadı. Milliyet, 9 ve 14 Şubat’ta iç sayfalarda, Habertürk ise 9 ve 11 Şubat’ta birinci sayfadan yayınladı. Sözcü, tepkileri “AKP’liler bile bu kıyıma isyan etti” diye 9 Şubat’ta manşete taşıdı; 11-12 ve 14 Şubat’ta da gelişmeleri haber yapmayı sürdürdü. Cumhuriyet ve Birgün, tepki ve eylemleri her gün yayınladı.
Hürriyet ise tepkileri, eylemleri, tartışmaları ve kulisi en geniş veren gazete oldu. İlk günden itibaren hemen her gün bu konuda haber vardı Hürriyet’te.
“Üniversitede ihraç şoku” (9 Şubat), “Liste yeniden YÖK’e gidecek” (10 Şubat), “Cüppe baskını” (11 Şubat), “Akademisyen ihraçlarına tepki” (12 Şubat), “Bilime siyasi yaptırım kabul edilemez” (13 Şubat), “Gergin veda” (14 Şubat), “Veda etti” (15 Şubat), “Efsanelerle veda ettiler” , “66 ders hocasız” (16 Şubat), “Derslerinizi aksatmayın” (17 Şubat) başlıklı haberler kimi zaman iki sayfaya kadar yayılan alanlarda okurun bilgisine sunuldu.
Habercilik refleksi de bunu gerektirirdi. Kamudan atılanların sayısının 121 bine yükseldiği, üniversiteden ihraç edilenlerin toplam sayısının 4 bini aştığı bu olağanüstü dönemde haberciliğin niteliğini yayınlanan kadar yayınlanmayan haberler de gösterir. O nedenle keşke yazar Orhan Pamuk ile yapılan ve referandum hakkındaki görüşlerini aktardığı söyleşi de yayınlanabilseydi.
İleride bu dönemin basın tarihini araştıracaklar da eminim yayınlanmayan (ya da yayınlanamayan) haberler için özel bir bölüm açacaklar. Bu bölüm bu dönemdeki basın özgürlüğünün durumunu anlamak açısından gösterge olacak.
OKURDAN KISA KISA
TARIK Kumcu: Ekonomi sayfasında “KOBİ’lere finansman desteği artacak” haberinde “KOBİ’lerle güçlü ve güvenli yarınlara” toplantılarının beşincisinin İzmir’de yapıldığını yazmışsınız. Ama toplantı 26 Ocak’ta yapılmış. Bugünse 16 Şubat. Dergiler bile 20 günlük bayat haber vermez, siz gazetesiniz.
İbrahim Tan: Bugün manşetteki spotta “Okul müdürü bize defaten tacizde bulundu” diyor. Defaten kelimesi yanlış kullanılmış. Defaten bir defa demektir ve daha çok alacak verecek işlerinde kullanılır. Burada doğru kelime birçok kez anlamındaki “defaatle” ya da “defalarca” olmalıydı. (15 Şubat)
Değer Dilek/Behzat Rızvani: “Avrupa’nın en kirli kentleri” haberinde Stockholm’ü İsviçre’nin başkenti yapmışsınız. Pes doğrusu. (15 Şubat)
Radyo Trafik: “Ek şerite deney iptali” haberinizde yazdığınız gibi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü (UKOME) yetkilisinin yayınımıza bağlanması söz konusu olmamıştır. Bir dinleyicimiz bağlanmış, Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü’nü aradığını ve ek şerit uygulaması hakkında aldığı yanıtı paylaşmıştır. (10 Şubat)
Salim Taşçı/Alkan Esin: Süper Lig puan tablosunda Gençlerbirliği’nin oynadığı maç 19, diğer takımların 20. İyi de Gençlerbirliği kimle oynayacak eksik maçını? Gaziantepspor’un da oynadığı maç 19 yazılmalıydı. Haftanın maç skorlarında da Karabük-BJK maçının skoru yerine maç saati yazıyor. (14 Şubat)
Alper Dalkılıç: “Fuar güzelleri” haberinizde 9 kiloluk kedi olarak Scottish cinsi kedi fotoğrafı kullanmışsınız. Oysa haberde kedinin Maine Coon cinsi olduğu belirtiliyor. (13 Şubat)
İbrahim Tur: Promosyon olarak Kemalettin Tuğcu’nun kitaplarını dağıtıyorsunuz. Bu çağda hâlâ bu kitaplarla mı çocuklarımızın eğitimine katkıda bulunacaksınız?
Rıfat Bali: “Gazetecilikte çıkar çatışması” yazınızda yazdıklarınız doğru. Ancak bana kalırsa tek örnek değil. Doğan Kitap’ın telif yazarlarına Doğan Medya Grubu ayrıcalıklı davranmakta.
Ali Fuat Mengüç: Ankara ekindeki “Engelli sürücü bariyere çarptı” başlığı, ayrımcı ve kırıcı bir ifade. Trafik kazalarının sorumluları araştırılsa muhtemelen en masum kesim engelli sürücüler çıkar. Hal böyle iken “engelli sürücü” başlığıyla ortaya koyulan algı, engelli insanlara darbedir. (8 Şubat)
Ç. Kaya Görgüner: “Kuyu’da buluştuk” diyerek hayvan sevgisini manşet yaptığınız ve hayvanlara değer verdiğiniz için tebrik ederim. (16 Şubat)
Sezai Çetinkaya: Spor sayfasında “Galatasaray Kadın Basketbol Takımı, Avrupa Kupası son 8 turu ilk maçında bugün İtalyan ekibi Virtus ile karşılaşacak” haberi var. Bu maç 9 Şubat’ta oynandı ve Galatasaray 77-67 kazandı. Lütfen dikkat. (10 Şubat)