Tam üyelik mi tam komşuluk mu

İKİ gün, peşpeşe çekilen iki resimden birinde Türkiye var, diğerinde yok. Ama o iki resimde de Kıbrıs var. Üstelik de Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı tarafından temsil ediliyor.

Oysa çarşamba günü Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, o resme ‘‘Kıbrıs Rum kesimini tanımış olmamak için’’ girmemişti.

Şimdi ne oldu? Çarşamba tanımadığını, perşembe tanımış mı sayıldı?

Sembollerle iletişim takıntısı işte böyle tuhaf durumlara sürükleyebiliyor bir ülkeyi.

Oysa, dışişleri bakanlığının üst düzey diplomatları Atina zirvesinde izlenecek tutumu ayrıntısıyla tartıştıktan sonra Bakan'a katılma tavsiyesinde bulunuyorlar.

Abdullah Gül de anlaşılan bu toplantıya gitmek ve Türkiye'nin görüşünü ''jest''lerle değil, medeni biçimde sözlerle ifade etmekten yana.

Ama Dışişleri Bakanı, bir yandan Denktaş'ın ‘‘gitmese iyi eder’’ açıklamaları, diğer yandan gazetelerde çıkan ‘‘giderse Rum kesimini tanımış sayılacak’’ haberlerinin baskısı nedeniyle genişleme toplantısına katılmıyor.

Ne yazık ki böyle kritik bir dönemde Türkiye her rüzgara eğilen bir hükümete, sadece oy hesabı içinde olan bir muhalefete sahip.

* * *

KIBRIS'ın Avrupa Birliği'ne tam üyeliği, Avrupa'nın iddialarının aksine Kıbrıs'ta çözümü zorlaştırıyor.

Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerini de.

Ama kaderin garip cilvesine bakın ki, bugüne kadar çözümü engellemek için her yolu deneyenler, dünden beri umut denizinde yüzmeye başladılar.

Avrupa Birliği'nin sorunlu bir Kıbrıs ile büyük sıkıntılara gireceğini ve ‘‘Türkiye'nin kapısına gelmek zorunda kalacağını’’ ileri sürüyorlar.

O zaman biz de, ‘‘Madem öyle, bizimle üyelik görüşmelerini başlatın biz de Kıbrıs'ı çözelim’’ diyebilirmişiz.

Ya Kıbrıs Türkleri? Çözüm planlarının karanlık emellerinden kurtarılan Kıbrıs Türklerinin çıkarları ne olacak o zaman?

Kıbrıs? Bütün çözüm önerilerinin reddedilmesi sayesinde ‘‘elde tutulan Kıbrıs’’?

Stratejik çıkarlar?

Tamam, bu soruları bir kenara bırakalım ama bir tane var ki onun yanıtını mutlaka almak gerekiyor. Ya kimse gelip kapımızı çalmazsa ve ‘‘N'olur bunu çözün, bizi kurtarın’’ diye yalvarıp yakarmazsa?

İlişkilerde yine BM kararları ve Avrupa Birliği belgeleri belirleyici olmaya devam ederse? Kıbrıs Rum Yönetimi'nin, ‘‘Kuzey ile ilişkileri geliştirme planları’’ şıkır şıkır hayata geçerse?

Bunun yanıtını de mutlaka vermeli dünden itibaren umutlu bekleyiş içine girenler.

* * *

MART ayının 18'inde AB Komisyon Başkanı Romano Prodi ve Komisyon'un Uluslararası İlişkiler sorumlusu Chris Patten geliştirdikleri bir öneriyi AB Dışişleri Bakanları'na ilettiler. ‘‘Avrupa Birliği genişleme süreci sonsuza kadar devam edemez. Eğer ortak değerler temelinde bir Avrupa diyorsak bunun sınırı Yeni Zelanda'ya uzanır’’ dedikleri mektuplarında Prodi ve Patten şunu öneriyorlar: ‘‘Avrupa, kendi çevresinde ortak pazar ve ortak Avrupa değerlerini paylaşan ama Avrupa kurumlarına katılmayan komşulardan oluşan bir halka yaratmalıdır.’’

Avrupa, şimdi bu öneriyi tartışıyor. Avrupa kararlarına katılamayan ama uygulamalardan yararlanan ‘‘özel statülü komşular’’.

Tam üyelik mi tam komşuluk mu? Bugüne kadar kazanılan haklardan fedakarlık, yürünen yollardan vazgeçme anlamına gelecek bir tercih sorusu.
Yazarın Tüm Yazıları