Tam aksine Aziz Yıldırım kazandı

F.Bahçe ve Beşiktaş 10 gün içinde transferde alacağını aldı, satacağını sattı.

Haberin Devamı

Belki bir iki nokta atışı daha olabilir. G.Saray da enkazdan bir kadro kurmaya çalışırken trafiği şaşırıp 1 aydır frene basınca... Spor medyasının gündemine federasyon seçimleri oturdu. Kaç zamandır kulislerde yaşananları okuyorum, bazı şeylerin niye büyütüldüğünü anlamıyorum. Futbol seyircisinin pek önemsemediği ve önemsemeyeceği idari konular, sıkıcı olmasına rağmen ciddi ciddi masaya yatırılıyor. Son günlerin kritik sorusu şu: Federasyon seçimlerinde kim kaybetti, kim kazandı?

F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın kaybettiğine inanan isimlerin sayısı az değil... Ancak ben onlara hiç ama hiç katılmıyorum. Aziz Yıldırım’ın başkan yapmak istediği söylenen Göksel Gümüşdağ birinci başkan vekili, Mart 2012'deki F.Bahçe seçimlerinde başkan adaylığı kesin olan Mehmet Ali Aydınlar başkan, F.Bahçeli Yargıtay eski başkanı Hasan Gerçeker Tahkim Kurulu Başkanı oldu. E daha ne olsun! Aziz Başkan, hem Fenerbahçe kongresinde olası başkan adayı rakibinden kurtuldu, hem de federasyonun çatısı Aziz Yıldırım’ın hiçbir müdahalesi olmadığı halde, kendiliğinden F.Bahçeli oldu.

Haberin Devamı

Ama bir gerçeği daha kabul etmemiz gerekiyor: Bugüne kadarki bütün seçimlerde hep kaybeden tarafta yer alan Yıldırım Demirören, ilk defa Aziz Yıldırım'la rekabet edecek gerçek bir başrol oyuncusu olarak öne çıktı. Mehmet Ali Aydınlar'a kendi evinde başkanlık teklifini o yaptı, yönetime Hüsnü Güreli ve Erhan Kamışlı gibi iki ağır topunu soktu, MHK Başkanı Beşiktaş eski belediye başkanı Yusuf Namoğlu seçildi. Tarihten beri oyunu masada kaybettiğini düşünen, "şerefli ikinciliklerin" takımı haline gelmiş Beşiktaş ilk defa masada da güçlü. Demirören'deki bu pozitif değişimi hayranlıkla izliyorum.

Bu tabloya bakınca yeni sezonda G.Saray, Trabzon ve Bursa'nın bir adım geride kalması, esas rekabetin her alanda F.Bahçe ile Beşiktaş arasında geçmesi beni şaşırtmayacak doğrusu...

 

Aysal'a uyarı: Panik yapmayın

Haberin Devamı

 

G.Saray'ın başkanı Ünal Aysal'ı çok sempatik buluyorum. "Taraftar çıldırdı, Drogba'yı istiyor" tezahüratına Turgut Özal andıran bir vücut hareketiyle, iki elini kafasının üzerinde kavuşturarak karşılık vermesi ve yüzünde beliren tebessüm eminim her sporsevere sempatik geliyordur. Adnan Polat'ın aksine Ünal Aysal; güçlü, zengin ve konuşmaktan çok icraat yapmayı seven bir başkan aslında... Ancak Fatih Hoca'nın imzasının düne kalması, Elmander'in transfer edilmesi ve Baros'un kadroda durmasına rağmen 3. golcü için "Drogba mı? Forlan mı? Fabiano mu?" şeklinde papatya falı açılması, kaleci sorununun 1.5 aydır çözülmemesi, hele hele Bülent Tulun krizi 6 haftalık yönetimdeki kafa karışıklığını gösteriyor. Oysa bu kadar kasmaları akıl karı değil. Elinde Fatih Terim var, iyi bir kadro var, Selçuk İnan var, Arda var, paniğe gerek yok. Bunu ne kadar çabuk anlarlarsa o kadar çabuk zirvenin üçüncü ortağı olurlar.

Haberin Devamı

 

Hiddink 4 milyon Euro'yu UNESCO'dan mı alıyor?

 

Geldiğinde en fazla alkış tutanlardan biriydim. Ama artık umudumu kaybetmek üzereyim. Belçika maçı öncesi ayyuka çıkan Chelsea flörtünü 1 ay sürdüren Hiddink, Abramovich Portekizli Boas'ı seçince Türkiye'de devam etmek zorunda kaldı. Ama kafasında ne kadar Türkiye var, benim için soru işareti... Son Belçika maçını hatırlayın. Solbekte Çağlar, forvette Burak-Kazım seçimleri, eğer Arda'nın müthiş zekası olmasa bizim için felaketle sonuçlanacaktı.

O maç bitti 1 haftalığına Güney Kore'ye gitti. Sanırsınız ki, UNESCO'nun barış elçisi. Bütün dünyayı dolaşıyor, arada sırada sıra Türkiye'ye geliyor. Hazır başkan değişmişken, bizden 4 milyon Euro alan Hiddink'in durumunu da gözden geçirmek gerek. Ya adam gibi işini yapsın ya da o görevi hakeden Türklerden biri ile görev değişimi gerçekleşsin.

Haberin Devamı

Aksi takdirde 2012'yi TV'den izlemeye mahkum kalabiliriz.

Yazarın Tüm Yazıları