Suudi Arabistan’dan hac vizesi çıkmıyor

’HAC ibadetinin yerine getirilmesine iki hafta kaldı... Ne yazık ki bu yıl gazetelerde hacca gidecek bakan veya milletvekili adına rastlanmaması dikkat çekiyor. Neden acaba; Suudi Arabistan Büyükelçiliği vize mi vermiyor? Yoksa, ülkesinde bulunan Büyükelçi Dr. Muhammet El Hüseyni’nin Ankara’ya hálá dönmemesinden mi kaynaklanıyor? ’Kırmızı pasaport’ taşıyan milletvekillerine böyle bir engel çıkarılabilir mi?

Kralın, Ankara’da otelde ayaklarına giden Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a saygısızlık edilmiyor mu?

Hac yolunda ’vize engeli koymak’ imanın 70’nci şartına uyuyor mu? (Müslüman’ın önüne engel olabilecek taşın kaldırılması imanın esasındandır.)"

Bunları soran Ankara’dan eski bir siyasetçi, "Devlet Bakanı Prof. Said Yazıcıoğlu, Yıldırım Akbulut’un başbakanlığı döneminde Diyanet İşleri Bakanı’yken, Saddam’ın baskısı ile hac vizesini kısan Suud Kralı’nın sebep olduğu krizden ötürü istifaya kalkışmıştı. Özal devreye girip de vizeleri alınca sorun çözülmüştü. Özal döneminde herkes hacca gidebilir; kura olmazdı. Şimdi milletvekillerinin vizeleri bekliyor. Akbulut hükümetinin erki, Erdoğan hükümetinden daha mı yüksekti? Demek ki, Başkan Said Bey, Bakan Said Bey’den daha güçlüymüş o zaman.’

GÜNÜN SÖZÜ

"Hüsamettin Cindoruk, DP’nin beklediği lider ve genel başkan değildir. Tahmin ediyorum, aday olmayacaktır. Aday olursa, o zaman ben dahil kendisi için söylenecek birçok söze de katlanacak demektir."

(Aydın Menderes)


Gülek’ten ’sinsi’ oyunlara uyarı

DSP Genel Başkan Yardımcısı Tayyibe Gülek, Ermeni diasporasının ABD’de ’soykırım’ yıldönümü olarak kabul ettirmeye çalıştıkları 24 Nisan’la ilgili olarak ülkemize karşı oynanan sinsi oyunlara dikkat çeken bir açıklama yaptı. Gülek, 2000’deki tasarıdan daha ileri gidildiğini, sözde soykırımın tarih aralığı 1915-23 yılları arasını alacak şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin de sorumlu tutulmak istendiğini vurgulayarak "Temsilciler Meclisi, ABD Başkanı’na ülkenin dış politikası oluşturulurken, Ermeni soykırımını da dikkate alması çağrısında bulunmaktadır" diyor.

Bu ciddi konunun bir an evvel konuya hákim olan muhtelif heyetlerin ABD Temsilciler Meclisi üyelerine enine boyuna anlatılmasını isteyen Gülek, "Ülkemiz çok kritik bir noktadan geçmektedir. Bu oyunlara izin vermemeliyiz" diyor.

Ermenilerin asıl hedefinin 1915’in 100. yıldönümü olan 2015’e kadar dünya parlamentolarında sözde soykırım iddialarını yasallaştırmak için mesafe almak ve Türkiye Cumhuriyeti’ni ’mahkûm’ ettirmek istediği biliniyor. Azerbaycan’ın bu konuda gösterdiği çaba kadar biz de aynı çabayı gösteriyor muyuz?

Otobüs giderken namaz kılınır mı

"TÜRKİYE artık bitme noktasındadır. Bunu emekli bir muhasebeci olarak söylüyorum. Bakın, 3 Aralık günü çift katlı bir halk otobüsüne bindim. Mecidiyeköy’e gidecektim, otobüs de 252 No’lu Kartal-Mecidiyeköy seferini yapıyordu. Köprü yoluna girdiğimizde trafik de yoğundu ve ilk durak köprünün üzerindeydi. Gözlerime inanamadığım bir şey oldu; şoförle muavin yer değiştirdiler. Saat 17.40’ı gösteriyordu ve şoför seccadeyi çıkarttı, ön kapının önüne serdi, namazını kıldı halk otobüsünün içinde... Fotoğraf makinem yanımdaydı, çekecektim ama çıkabilecek bir olaya neden olmayayım diye çekmedim. Aynı gün aktarma yaptım ve bir başka belediye otobüsüne bindim, birisi Kuran açmış, bir başkası ise herhalde okumaya yeni başlamış ’elif be’ kitabını okuyordu. İşte size ’mahalle baskısı’na örnek. Yoksa siz bazı şeylerin hálá mı düzeleceğine inanıyorsunuz. Ülke elimizin altından yavaş yavaş kayıyor. Çok üzülüyorum."

TAHRİKÇİ İMAM

PENDİK
Erenler Camii İmamı Faruk Biçer, cuma namazında (30 Kasım) şöyle diyordu:

"Kompozisyon yarışmasında 1. olan bir kız öğrenciyi türbanlı olduğu gerekçesiyle sahneden indirdiler. Bunu Atatürkçülük adına yaptılar. Bunu yapanlar orada bulunan kaymakam ile bir binbaşıdır. Bunu yapanlar ’dinsiz’dir, son zamanlarda türban ve imam hatiplilerle uğraşıyorlar. Bu insanlar size ne yaptı? İmam hatipli olmak kötü mü, ne zarar gördünüz bu insanlardan? Bu konuları (türban meselesini) halletmesi gerekenler bir an önce halletsinler, ellerini çabuk tutsunlar, halkın beklemeye sabrı kalmadı. Halkı oyalamasınlar."

Bu sözleri yüksek sesle, sanki halkı galeyana getirmek istercesine kin ve nefret dolu söylemiştir.

Bu e-postamın aynısını Pendik Müftülüğü’ne de yollayarak inceleme yapılmasını istedim. Ancak bu imam hakkında hiçbir inceleme yapılmayacağı kanısına vardım. Beni asıl üzen, kamusal alanda türbana hayır diyenlerin ’dinsiz’ olarak nitelendirilmesidir.

Y.E.

TBMM bürokratının marifetleri

TBMM Genel Sekreteri Ali Osman Koca’nın, geçmişte Kaş Kaymakamlığı (o da tartışmalı) görevi sonunda memur maaşıyla, Antalya Kaş İlçesi’nin Gökseki mevkiindeki, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmaz malı, iki katlı villa yaparak işgal ettiği ve Kaş Mal Müdürlüğü ile mahkemelik olduğu ortaya çıktı. 50 yıllık Kaşlı olduğu gerekçesiyle zilyet davası açan Koca, iş ortaya çıkınca arsayı tanık senediyle öğretmen maaşlı eşi Necla Koca adına satışa çıkarıyor. 7.11.2002 tarihli keşif zaptında, parselde iki katlı evin olduğu, 5-6 sene önce inşa edildiği, Koca’nın burayı satın almadan bina yaptığı, bina bitince de 15.3.1999 tarihinde satış senedi düzenlendiği de belgelerde gözüküyor. Fazla ayrıntıya girmeye gerek yok... Koca ile ilgili dava dosyalarında (Kaş Asliye Hukuk Mahkemesi 2002/45; birleştirme nedeniyle Kaş Kadastro Mahkemesi 2005/58; birleşme nedeniyle Kadastro Mahkemesi 2005/24) birçok iddia yer alıyor. Yıllardır "Benim Kaş’ta arsam yok" diyen Koca ile ilgili gerçekler ortaya çıkıyor. Koca’ya bazı soruların sorulması gerekiyor:

"Üst görevlere gelirken bu arsayı mal bildiriminde göstermiş midir? Koca’nın kendisi, karısı ve kızı adına kayıtlı kaç evi, kooperatif hissesi vardır? Eski bir DYP milletvekilinin Ankara Gaziosmanpaşa’da kurduğu ve arsa sahipleriyle çıkan anlaşmazlık nedeniyle yürümeyen kooperatife 53.000 YTL ödemeyi nasıl yapmıştır? Aynı dönemde Ankara TOKİ Turkuaz projesinde kızı adına daire almış mıdır? Bu kadar gayrimenkulü, bürokrat ve öğretmen eşinin birikimi ile nasıl yapabilmiştir?

Bütün bunlara mantıklı bir açıklaması var mıdır? TBMM Başkanı Köksal Toptan, kendisinden istediği gibi verim alabiliyor mu?"
Yazarın Tüm Yazıları