Suriye'de değişim sancıları

ŞAM

DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül'ün Washington ziyaretinin hemen ardından Ankara Suriye Başbakanı'nı ağırlayacak.

Washington'un şahinleri Ortadoğu barış görüşmelerinin önündeki en büyük engel olarak artık Suriye'yi görüyorlar. Ve bize her fırsatta, ‘‘Suriye'ye karşı işbirliği yapmalıyız’’ mesajını veriyorlar.

Ama bu işbirliğinin ne olduğu sorulduğunda ise net bir yanıt almak mümkün değil. Pek çok konuda, Bush'un yeni muhafazakar takımıyla ters düşen Dışişleri Bakanı Powell, Türkiye'nin İran ve Suriye'ye teröristlere verilen desteği kesmeleri ve kitle imha silahlarından arınmaları konusunda mesaj vermesini yeterli görüyor.

ABD'nin Irak'taki askeri varlığının, bu işin şakası olmadığına dair en somut kanıt olduğunu hatırlatması isteniyor Türkiye'den.

Bizim yerli neo con'lar ‘‘yeni muhafazakarlar’’a kalsa İran ve Suriye ile ilişkileri kesmek gerekiyor.

Ben buna inanmıyorum. Türkiye, komşularıyla iyi ilişki içinde olmalı ama artık bu ilişkilere demokrasi, şeffaflık ve insan haklarına uymak gibi koşulları da getirmenin yollarını aramalı.

Bizim kararlılığımız İran ve Suriye'deki değişim güçlerini de memnun edecek kuşkusuz.

* * *

BUSH
Yönetimi'nin, Irak'ın Nijer'den uranyum almak için pazarlık yaptığına ilişkin gerekçenin fos çıkması Suriye ile ilgili iddialarda Washington'u frenliyor. Dışişleri'nin şahin bakan yardımcılarından John Bolton'un yarın yapması beklenen açıklama şimdilik ertelendi. Bolton açıklamasında Suriye'nin elindeki kitle imha silahlarının bölge ve ABD güvenliğini doğrudan tehdit eder seviyeye ulaştığını söyleyecekti. CIA ve diğer istihbarat birimleri bu iddianın ‘‘abartılı’’ olacağı uyarısında bulundular ve engellediler.

Ama şimdilik. Çünkü Bolton'un tanıklığı eylül ayına ertelendi.

* * *

SURİYE
'den öncelikle beklenen, İsrail ve ABD'nin terörist olarak ilan ettiği 10 Filistin örgütünün Suriye'de faaliyetlerine son verilmesi. Beşar Esad Yönetimi, bu konuda da adım atıyor. Hamas ve İslami Cihad'dan Şam'daki bürolarının kapatılması istendi. Ama Washington bunu yeterli görmüyor. Apo'ya yapılanın yapılması isteniyor.

Geçen hafta İstanbul'da bir konferans veren Amerikalı Büyükelçi Martin İndyk, ‘‘Bu sonucu alabilmek için Türk modelini uygulamaktan başka çare yok’’ diyordu.

Türk modeli ile, sınıra asker yığıp, ültimatom vermeyi kast ediyordu.

Suriye ise ülkedeki Filistin mülteci kamplarının tepkisini hesaba katmak zorunda.

İç dengeleri gözetme adına bu konuda dikkatli davranmak istiyor.

Ama öte taraftan, Ortadoğu Barış süreci pazarlıklarında da elindeki kozları tamamen kaybetmek niyetinde olmadığı için bu konuda elini ağırdan aldığı anlaşılıyor.

* * *

BAŞBAKAN
'ın ziyareti öncesinde, Irak'taki gelişmelerin Suriye'deki yansımalarına baktıkça, her şeye rağmen ABD'nin bölgedeki varlığının kalıcı olduğu burada da kabul edilmiş görünüyor.

Ortadoğu Barışı dışında -bu konuda pozisyon değişikliği yok- Beşar Esat Yönetimi Baas içindeki direnişi fazla tahrik etmeden reformları hızlandırma arayışında.

Toplumdaki kışla havasını kırmak için okul üniformalarına pembeler, maviler katarak sivillik getirme çabaları bunun örneği. Bazı yönetim karşıtları sessiz biçimde affediliyor.

Bu adımların ardında dış baskının, ABD'nin zorlamalarının olduğunu kimse inkar etmiyor. Ama en ilericisi bile, Amerikan müdahalesi yerine eski rejimi tercih ettiğini söylüyor.

Amerikan müdahalesinin değil ama sanki Ankara'nın vereceği mesajların daha samimi biçimde dikkate alındığı izlenimi uyanıyor bende.
Yazarın Tüm Yazıları