Sportif bir aşk yazısı

Güncelleme Tarihi:

Sportif bir aşk yazısı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 1997 00:00

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Geçen hafta Steinbeck'in ‘‘Tatlı Perşembe’’sinden söz ettiğimi hatırlıyorum. Bu hafta Steinbeck'i gene hatırladım. ‘‘Tatlı Perşembe’’de Steinbeck şöyle der:

‘‘Bir fahişe ile evlenmenin üç geçerli nedeni vardır. Birincisi, fahişenin gözü dışarda olmaz; yapacağını yapmıştır. İkincisi, o artık hiç bir şey karşısında şaşırmaz ve paniğe kapılmaz. Ve eğer bir fahişe sizinle evlenmeyi kabul ediyorsa, sizi seviyor demektir.’’

Metin Kaçan da ‘‘Ağır Roman’’da’’ ‘‘Gaftici Fethi’’nin ağzından şöyle der:

‘‘Manita 'Seni seviyorum, evlenelim.' ayaklarına yatarsa, yüz mumluk bir ampul alın. Işığı yakıp elli santim mesafeden bu ampule bir dakika bakın. Sonra hemen gözlerinizi Manita'nın gözlerine çevirin. Eğer cıvırın gözlerini görebiliyorsanız hemen evlenin. çünkü sizi seviyor demektir.’’

Eğer Sedat Ergin'le karşılaşmasaydım, bunları yazmayacaktım. Hasta Beşiktaş'lı olan Sedat'la hemen futbol muhabbeti kurduk ve Beşiktaş analizine başladık.

Beşiktaş konusunda aynı fikirde olduğumuz derhal anlaşıldı. İkimize göre de Beşiktaş bu yıl bir şey yapamazdı. Sergen Yalçın gitmişti; Daniel Amokachi umutsuz görünüyordu; Alpay Özalan ve Oktay........ da eşleriyle ilgili travma geçiriyorlardı.

İkincisinin eşi, çözülemeyen bir nedenden dolayı intihar etmiş ve intihar haberi genç futbolcuya resmen aptalca ve hainane biçimde verilmişti. Sonuç depresyon eşiğine gelen bir ruhsal travmaydı. Bu delikanlının kendisini çabuk toparlaması beklenemezdi.

Onun çok iyi ve dikkatlice rehabilite edilmesi gerekiyordu.

*** *** ***

Ancak Oktay..... çok uzun olmayan bir süre sonra, belki de yarım sezon yitirerek depresyondan sıyrılacaktı. Ne var ki, aynı şey Alpay Özalan için pek mümkün görünmüyordu.

Tanımadığım halde sempati duyduğum bu genç adam, çıkmaz bir sokağa girmişti. Karısından ayrılıyordu ve bir çocuk sahibi olacaktı.

Üstelik gazetelerde okuduklarım doğru ise, çocuğunu almak istiyordu.

İnsan bir işe yanlış başlarsa yanlış gider. Bu çocuk, pırıltılı gözleri ve Steinbeck felsefesini yanlış yorumlamış ve yanlış bir evlilik yapmıştı. Namusun insanların bacaklarının arasında değil, beyinlerinde olduğu çok açıktı ve bu konu, daima mal ve para meseleleriyle ortaya çıkıyordu.

Bu konuyu analiz etmek de bence gereksizdi. Analiz edilmesi gereken şey, biten bir aşk ve evlilikten sonra doğacak çocuğun anneden ayrılması çabasıydı ve bu istem Alpay Özalan'ın kafasının yerinde olmadığını gösteriyordu.

Anneden kopartılan çocuk, hiç bir şekilde normal olamazdı. Çocuk için baba değil, daima anne önemliydi. Bunu en basit dille yazılmış psikiatri kitapları bile anlatırdı.

Özalan'ın çocuğu almak istemesinin altında bilinçsiz bir intikam duygusu yatıyordu. Aklı sıra karısından intikam alayım derken, çocuğundan almaya kalkışıyordu.

Bu evlilik sonrası da Özalan çalkantı içinden çıkamayacak, doğacak çocuk, muhterem eşi ve kayınvalidesi tarafından Özalan'a bir şantaj aracı haline getirilecek ve Alpay'cık kendini toparlamazsa kafayı yiyecekti. futbol hayatı bile bitebilecekti.

O halde tek çözüm görünüyordu. Cansel ve Alpay Özalan biraraya gelmeli ve özeleştirilerini yaparak evliliklerine yeniden başlamalıydılar. Aileler aradan çıkarılmalı ve gerçek ailenin ‘‘Ana, baba, çocuk’’ üçlüsü olduğu anlaşılmalıydı. Aksi halde her ikisi için de hayat cehennem olacaktı.

Soruna acil bir çözüm bulması şarttı.

*** *** ***

Bence bu yıl Beşiktaş'ın en isabetli transferi John Benjamin Toschak'tı; ama onun da takımı anlayabilmesi için zaman gerekiyordu.

Bu yıl ben Türkiye'de gene iyi futbol ve kafa devrimi göremeyeceğimi sanıyorum. Galatasaray'ın da, Romen emekliler kahvesinden bir devrim yaratabileceğine inanamıyorum.

Ama gene de sevgili cim bom bom'umu destekleyeceğim.

Ne de olsa, serde Galatasaraylılık var.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!