Güncelleme Tarihi:
Milli Takımımız, Moldova'ya karşı zorlu bir maç oynadı. Moldova, ilginç bir takım. Sahaya rakibini bozmak için çıkmış. Tekme, tokatla rakibini yıldırmayı amaçlıyorlar. Bu futbol tarzlarıyla Milli Takımımızın oyununu olumsuz yönde etkilediler. Onlar, bu şekilde dünyanın en iyi top oynayan takımlarını bile bozar. Futbol oynamaktan çok oynatmamayı amaçlayan bu takımların karşısında maç kazanmak her zaman zordur.
Milli Takımımızda, özellikle Sergen muhteşem futboluyla büyüledi. Hakan Şükür'e attırmış olduğu güzel golün yanı sıra, son dakikada kendisinin de attığı harika golle Milli Takımımızın bu sahadan net bir galibiyetle ayrılmasına sebep oldu. Sergen'i, bizlerin yanı sıra herhalde televizyon başındaki milyonlar da ayakta alkışlayarak izlediler. Bilmem ki, Löw neredeydi. Her neyse biz geçelim maça...
Okan'ın dört kişilik koşarak ter akıtması gerçekten alkışlanır cinstendi. Kaptan Ogün, savunmayı tecrübesiyle ayakta tutup, iyi futbol sergilerken, Alpay da her milli maçtaki iyi futbolunu bu maçta da tekrarlayan oldu. Abdullah da iyi futboluyla Milli Takımımızı galibiyete koşturan adamlardan biriydi.
Denizli, kendi takımlarında yer alamayan Sergen ve Tugay'la oyuna başladı. Her hoca böyle yürekli davranamaz. Ben, bu düşünceye saygı duyuyor, Mustafa Denizli'yi kutluyorum. Ve Denizli'nin, bu düşüncesinde ne kadar haklı olduğu Sergen'in muhteşem futboluyla bir kez daha kanıtlandı.
HAKAN YALNIZ KALDI
Şık golümüzün sahibi Hakan Şükür, Moldova savunması arasında yalnız kaldı. Eğer, Hami, Hakan Şükür'ün yakınında görev yapmayı düşünmüş olsaydı, hem Hakan'ı rahatlatır, hem de kendisi pozisyonlara yakın olurdu.
Milli Takımımızın, kendi grubunda bu maçı kazanarak ileriye dönük ışık yakması, elbetteki, ümitlerin devamını getirdi. Şimdi dört zorlu deplasman maçımız var. İnanıyorum ki, o maçlardan da bize gerekli olan puanları toplayıp, 2000 Avrupa Şampiyonası Finalleri'ne katılırız.