Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2002 14:34
İki şebeğin soyut kavramlara da tepki vermesi, zekánın sadece evrimin en üst noktasında yer alanlara özgü olduğu görüşlerini yerle bir etti. Bazı karmaşık görevlerde bir çok hayvan bizden çok daha üstün. Şebekler, bilgisayar ekranına yansıtılan görsel şekilleri algılamada insanoğluna göre tam 11 kat daha hızlı çıktı!
Maymunların yanı sıra fillerin ya da yunusların da oldukça şaşırtıcı yeteneklere sahip olmaları karşısında insan zekásıyla hayvan zekásı arasındaki sınırlar yeniden ele alınıyor.
Sadece bize özgü
olduğunu sandığım bazı yetenekleri hayvanlar da kullanıyor. Zekánın ‘çevreye uyum sağlama yeteneği’ özelliğine göre ise virüslerle baş edebilmemiz mümkün değil!
‘Hayvan zekásını inceleyen araştırmacılar zekánın en alt kademedeki hayvandan en üst kademedeki insana doğru aşamalı olarak arttığını ileri sürüyorlardı. Ancak bu sav artık geçerliliğini yitirmiş bulunuyor.’
Bu sözler, Fransız Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi’nde görevli Joel Fagot’ya ait. Kendisi halen Marsilya’daki bilişsel sinir bilimi merkezinde maymunların öğrenme ve mantık yürütme kapasitelerini inceliyor. Maymunların insana en yakın tür olması nedeniyle zekálarının da daha gelişkin olduğu fikri oldukça sağlam biyolojik temellere dayandığı için kabul edilebilir bir nitelik taşıyor. Fransız bilim dergisi Science & Vie’de yayımlanan bu araştırmanın ilginç yönlerini sizlere sunuyoruz.
İnsan genleriyle şempazeninkiler karşılaştırıldığında genetik bilimciler yüzde 98.7 oranında bir benzerlik keşfettiler! Böylece, en yakın akrabamız, hayvanların en zekisi sıfatını da hak etmiş oldu; şempanze ‘daha alt kademedeki’ maymun türlerinden daha akıllı, bu hiyerarşik düzene göre şempanze dışındaki maymun türleri de diğer hayvanlara kıyasla daha akıllıydı.
Ancak günümüzde yapılan pek çok araştırma bu piramiti andıran sıralamayı altüst ediyor.
Şimdiye kadar kabul edilmiş olan doğruları sarsan en son deney ise Marsilya’da Joel Fagot tarafından yapıldı. İki şebek, belli bir eğitim sürecinin ardından ekrana yansıtılan nesnelere bağlı bir joystick aracılığıyla nesneler arasındaki farklılık ve benzerlik ilişkilerini saptamayı başardılar.
Oysa şimdiye kadar soyut düşüncenin sadece insana ve kuzeni şempanzeye ait olduğu sanılıyordu. Böylece gerçek anlamıyla bir dogma ortadan kalkmış oldu. Deney sonucunu değerlendiren Fransız araştırmacı, evrim bağlamında bizden uzaklaşmış olan hayvanların bizim dil sayesinde çoğalttığımız çeşitli mantık yürütme yöntemlerini edinmiş olduklarını kaydediyor.
Aslında bu sonuçlar, insan ve hayvan zekálarıyla ilgili doğruların sorgulanmasına yol açan pek çok nedenden sadece birini oluşturuyor. Öte yandan, hem şebekleri hem de insanları kapsayan araştırmalar ise bazı karmaşık görevlerde bu hayvanların bizden çok daha üstün olduklarını da ortaya koydu; nitekim şebekler, bilgisayar ekranına yansıtılan görsel şekilleri algılamada insanoğluna göre tam 11 kat daha hızlıydı!
Araştırmacılar yalnızca insana özgü olduğu sanılan birtakım becerilerin hayvanlara da yabancı olmadığını gözlemlediler.
Hayvan ‘kültürü’
Alet kullanımı, örneğin, şempanzelerin karınca avlamak için yuvalarına sopa sokmaları ya da cevizleri aletle kırabilmeleri, bu becerinin de sadece insana özgü olduğu dogmasını yıktı.
Ancak konu burada bitmiyor. Liberya’daki şempanzeler cevizleri kırmak için taş aletlerden yararlanırken, Fildişi’ndeki hemcinsleri tahta aletleri tercih ediyorlar. Yine bazı gruplar sıradan karıncalarla eğlenirken bazıları ise beyaz karıncaları yeğliyorlar...
Belki de bu noktada hayvan kültüründen söz etmek gerekiyor...
Araştırmacılar burada hayvanın biyolojik özellliklerinden bağımsız olarak geleneğin dışavurumunun söz konusu olabileceği unsurunu göz ardı etmiyorlar.
Ayrıca, şimdiye kadar yalnızca insana ait bir özellik olduğu düşünülen dil de laboratuvar şempanzelerine öğretilebildi. Aynı şekilde, bazı kuşların son derece karmaşık vokalleme yeteneklerinin dilbilgisi kurallarını çağrıştıran oldukça gelişmiş bir iletişim aracı olduğu da ifade ediliyor. Siyasi ilişkilerin de insan tekelinde olmadığı çoktan açıklık kazanmış bulunuyor.
Nitekim, şempanze topluluklarında zorla denetimi ele geçirmeye çalışan erkeklerin yenilme olasılığı yüksek. Bilinç faktörünün de sadece şempanzelere, orangutanlara değil aynı zamanda yunuslara da ait olduğu düşünülüyor.
Virüsler, dáhi mi?
Tüm bu araştırmalardan elde edilen bulgular, hayvan zekásıyla ilgili oldukça karmaşık ve nüanslar içeren bir tablo ortaya koyuyor.
Her şeyden önce de bilim adamlarının zekanın tanımı hakkında düşünmeleri gerekiyor. Konunun uzmanları, çeşitli türlerin yaşadıkları ortamdan kaynaklanan özgül sorunlara uyum sağlamalarını zeká olarak tanımlıyorlar.
Provence Üniversitesi’nden psikoloji uzmanı Jacques Vauclair zekanın, uygulama ve bilgilerin işlenmesi sayesinde değişen koşullara uyum sağlamak için davranış değişimlerine dayanan ve çok daha karmaşık bir süreç olan tanıyabilme kavramından ayırt edilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Ancak nöropsikiyatr Boris Cyrulnik zekanın, sorunları çözme yeteneği olarak tanımlanması halinde tüm hayvanların zeki sayılabileceklerini kaydediyor. Cyrulnik’e göre, asit ortamının acıtıcı olduğunu ilk deneyiminde anlayan ve bir daha böyle yerlere yaklaşmayan tırtılın bile zeki olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Nitekim, zeká bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde virüsleri de, üzerine yerleştikleri organizmaların biyolojik ortamlarına çok çabuk uyum sağladıklarından gerçek birer dahi olarak kabul etmek gerekir.
Zeká kalıtı
Joel Fagot, çevredeki uyarılara tepki kapasitelerine göre, hem insana hem de hayvana özgü bir ‘zeká kalıtı’ söz konusu. Buna göre, test sorusunu ancak muzla ödüllendirildiğinde doğru yanıtlayan şebekle, otomatik makineye para atıp karşılığında çay ya da kahve alan insan benzer bir davranış biçimi sergiliyor.
Hayvanların diğer bir ortak özelliği ise ‘alışkanlık’.
Kendisine defalarca dokunulan bir sümüklü böcek bir süre sonra bu dokunmalara rağmen kabuğuna çekilmeyip tepki vermezken, bizler de ilk duyduğumuzda yerimizden sıçramamıza neden olan gürültüye bir süre sonra alışıp tepki vermiyoruz.
Ancak bu ‘ortak zeká mirası’nın evrimin başlangıcında ortaya çıkışından itibaren yaşanılan doğal ortama bağlı olarak karmaşık iletişimleri, gelişmiş stratejileri ve alet kullanımını sağlayan bir dizi davranış biçimi eklendi.
Boris Cyrulnik, hayvan türleri kadar evrim sürecinde kazanılan dünyayı algılama biçimleri ve ortama uyum sağlama çeşidinin bulunduğunu kaydediyor. Hayvanların karmaşık zeká yapılarını anlamak için daha çok çalışmak gerekiyor ve araştırmalardan da daha pek çok şaşırtıcı sonuçlar çıkması bekleniyor.
İnsanoğlu belki birgün daha mütevazi davranıp şempanzeye, yunusa ve file özgü zekánın gün ışığına çıkmasını sağlayacak. Ancak her şeyden önce hayvan zekásını kendi üstünlüğüne yönelik bir tehdit olarak görmemesi gerekiyor.
İnsanın beyni çok fazla protein tüketiyor
Olay M.Ö. 4. yüzyılda Atina’da geçer; Platon ve Diyojen topluluk önünde insan doğası üzerinde tartışmaktadırlar. Kendinden son derece emin olan Platon, ‘insan çıplak derili, iki ayaklı bir varlıktır’ der.
Bu söz üzerine Diyojen dışarı çıkar ve bir süre geri dönerek elindeki yolunmuş tavuğu yere atar: ‘İşte Platon’un insanı!’ Bu örnek, insanın özelliğinin çok eski çağlardan beri tartışıldığını gösteriyor. Hayvanlarla ilgili araştırmalardan elde edilen veriler de bu konudaki belirsizlikleri ortadan kaldırmaya yetmiyor. Eğer tüm hayvanlar bellek, karmaşık iletişim ve öğrenme yetilerine sahipse bizleri onlardan ayıran ne? Sembolik diller, belli bir politika anlayışı, bilinç hayvanlara da özgüyse o halde geriye yani insana ne kalıyor?
Önce dil
Bilim adamları, ‘insana ne kalıyor?’ sorusuna çelişkili bir biçimde ‘her şey’ diye yanıt veriyorlar. Her şey, yani kendine özgü farklılıkları: Olağanüstü kültür çeşitliliği, yaşadığı ortamı kendine uygun hale getirmesi ve de en önemlisi, olağanüstü zenginlikteki dil. Çifte eklemli (sesli birimler ve sözcükler) bu dil belli değişmez kodlara dayanan hayvan iletişiminden oldukça farklı bir nitelik taşıyor. Jacques Vauclair’e göre bu dil, bilgilerin bilinçli olarak başkalarına aktarılmasını ve pedagoji ve kültür için vazgeçilmez olan empatiyi sağlıyor.
Ayrıca, insan ve hayvan farklı amaçlarla kendilerine özgü iletişim kapasitelerinden yararlanıyorlar. Fransız araştırmacı sözlerini şöyle sürdürüyor:’Hayvan iletişimi yalnızca buyruğa dayanmakta olup belli bir emre yönelik işaret beslenme, üreme ve korunma gibi yaşamsal fonskiyonların yerine getirilmesini sağlıyor. İnsan soyunda ise çocuk 2 yaşından itibaren cümlelerin yüzde 80’ini hiçbir karşılık beklemeden kuruyor.’
Bu özellik nereden kaynaklanıyor? Biyolojik temelleri nedir? Bu sırrı çözmek için sayısız araştırma yapıldı. Yaklaşık yüz yıldır, insan soyuna özgü eşsiz bilişsel kapasiteler, evrim sırasında, zekanın merkezi olarak kabul edilen ön lobun gelişmiş olmasına atfediliyordu.
Eşsiz bir beyinsel faaliyet
Ancak bu savın dayandığı temeller sarsıldı! Kaliforniya Üniversitesi’nden Katerina Semendeferi’nin başı çektiği bir grup araştırmacı, insandaki bu beyin bölgesinin herhangi bir büyük maymun türününkinden daha geniş olmadığını ortaya koydu.
Kısa bir süre önce yapılan bir başka araştırma da bu konuya yeni bir açıklama daha getirdi. İnsanın genetik kalıtının yüzde 99’unu paylaştığı şempanzeyle arasında nasıl olur da bu derece önemli morfolojik, bilişsel ve davranışla ilgili farklılıklar olabilir?
Almanya’da Max Planck Enstitüsü’nden Wolfgang Enard ve Svante Paabo’nun önderliğinde bir grup moleküler biyoloji uzmanı bu soruyu genetik açıdan ele almayı kararlaştırdı. Bilim adamları, her türden doku alıp insanların, şempanzelerin, orangutanların ve makakların gen tablosunu incelediler. Ekip, DNA çipleri sayesinde bu dokuları oluşturan proteinlerin üretimindeki farklılıkları karşılaştırdı.
Araştırmacıların elde ettikleri sonuçlara göre, makakların ve şempanzelerin kan ve karaciğerinden alınan proteinler arasında çok az bir farklılık belirlenirken, beyinde insanlarla diğer türler arasında önemli farklılıklar saptandı. Genetik kalıt benzer olmakla beraber insanın beyin dokuları şempanzelere kıyasla altı kat daha fazla ARN mesajcısı* ve potein üretiyor!
Bu araştırmayla ilk kez insanın genetik ifadesindeki* hızlanma ortaya konmuş oldu. Bu verilerle ilgili olarak bir bilim adamı, bu değişimlerin insan beyninin yakın geçmişteki gelişimi sırasında önemli ölçüde hızlandıklarını ileri sürüyor. Bu açıklama belki doğru ancak düşünce sadece proteinlerle ifade edilebilir mi? Kısacası bu sonuçlar insana özgü zeka hakkında çok fazla tatmin edici bilgi sunmuyor...