Güncelleme Tarihi:
Banu YELKOVAN - İlk yarı biterken Galler tam da beklediğimiz gibiydi. Oynamayı bildikleri, oynayacaklarını bildiğimiz oyunu sahaya harfiyen yansıttılar. Savunmada temkinli, Gareth Bale’in kanadından etkili, uzun toplarla ve hızlarını kullanarak gol arayacaklarını biliyorduk.
Aaron Ramsey, dakikalar 43’ü gösterirken takımı adına golünü kaydetti. Bu, Bale’in pasında savunmanın arkasına ilk sarkması ve Uğurcan Çakır’la ilk karşı karşıya kalması değildi. Daha önceki bire bir pozisyonların ilki neyse ama ikincisini kaçırmak, atmaktan daha zordu. Aynı pozisyonu üçüncü kez yedik.
Ramsey’nin hep kaçırmayacağı, içindeki Juventus orta sahasının bir noktada ortaya çıkacağı belliydi. İki provasını yaptığı pozisyonu üçüncüde attı.
ETKiLi OYNADIK AMA NE KADAR ETKiLi?
Türkiye, İtalya maçındaki kadar etkisiz değildi ama umduğumuz kadar etkili olduğunu söylemek de çok zor. Şenol Güneş, İtalya maçı sonrası ilk 11’de ve orta sahada beklenen değişiklikleri yapmış, ancak topun hakimiyetini bize bırakacağını bildiğimiz Galler karşısında, bu değişiklikler de yaratıcı bir fark oluşturmamıştı. Maçın büyük kısmında Türkiye adına da, Galler adına da hep aynı oyun vardı sanki ve bu oyun stratejiye dayanan, yaratıcılık içeren ve planlı bir kurgudan ziyade uzun toplar ve doldur-boşalt olarak özetlenebilecek bir oyundu.
BALE, PENALTIYI ATSAYDI MAÇ DAHA ERKEN KOPARDI
Gol pozisyonu oldu mu? Oldu. Atabilir miydik? Evet. Stadı dolduran taraftarlar birkaç pozisyonda “Gol” diye ayağa kalksalar da, istenen ve beklenen sayı ne ilk 45’ten ne de daha çok pozisyon yakaladığımız ikinci yarıdan çıkmadı.
İkinci devredeki değişiklikler sonrası oyun hızlandıysa da, İrfan Can’ın oyuna girmesi 82. dakikayı buldu.
Oyundan erken kopmamızı, futbolu kafasında bitirmişe benzeyen Garethp Bale’in ikinci yarı başında kazandıkları penaltıyı üstten auta atması engelledi. 90. dakikada o da oldu.
Misli.com'dan yeni üyelere özel kampanya! 100 TL oyna, 100 TL kazan, hemen katıl...