Güncelleme Tarihi:
Ne kadrolara şaşırdım, ne de sonuca.
Her şey yerli yerinde, eski tas eski hamam.
Yine stres, yine sinir. Yine maç sonunda evdekilerle papaz olma vaziyetleri.
Her şey bir yana, pek şaşırmadım sahaya çıkan kadrolara. Hele teknik direktörünüz Mustafa Denizli ise az bile oynamış diyebilirsiniz kadro ile.
Siz 8 milyona Tabata’yı alıyorsunuz.
Siz 5 milyona İsmail Köybaşı’nı alıyorsunuz.
Siz Nobre’yi, Nihat’ı hamuduyla, bonservisi ile alıyorsunuz. Ama sol tarafta oynata oynata yine G.Antep’ten alınan Ekrem’i oynatıyorsunuz.
Puan kaybının sorumlusu olarak Ekrem’i göstermek gibi bir amacımız yok, hatta iyi de mücadele etti diyebiliriz. Elinden geleni yaptı, İbrahim Üzülmez’e destek verdi, hücuma çıktı. Orta yapmaya çalıştı, hatta 1 ortasını Nobre ile de buluşturdu.! Ama yeterli miydi, yorum sizin. Mustafa Denizli Ekrem’den bir Maluda yaratmak istiyor herhalde.
Gelgelelim sağ kanada.
Sağ kanatta İbrahim Toraman vardı.
Ferrari’nin iyileşerek ilk 11’e geri dönmesiyle birlikte normal olarak yedek kulübesine dönmesi gerekiyordu Toraman’ın.
Söylemesi kolay tabii.
Boru değil, koskoca İbrahim Toraman bu.
Atsan atılmaz satsan satılmaz.
Sağ kanada yapılan ve bir kısmı geri gönderilen ( Erhan, Erkan, Rıdvan, Kaş ) futbolcuya rağmen sağ kanatta bir stoperi oynattı Denizli. Bu kararıyla hem Beşiktaş’ı hem de Toraman’ı sıkıntıya soktu tecrübeli teknik adam. Maç boyunca sağdan geliştirilen ataklarda “Toraman yerine mevkidaşı Gökhan Gönül olsaydı nasıl olurdu acaba ? ” diye iç geçirdim durdum.
Halbu ki Denizli, Toraman’ı Ferrari’nin yanında oynatsa hem 1 yabancı kontenjanı boşalacak, hem de paraları cebinde kalacak Beşiktaş’ın.
Hepsinden önemlisi ise kaliteli bir stoperi hazır bir şekilde Ulusal Takımımızın hizmetine vermiş olacaktı. Yine yorum sizin.
Kanatlardan yeterli desteği alamayan forvet hattı yine gol atamadı haliyle. Eşşek yüküyle orta yapıldı ama hiçbirisi heyecanlandırmadı bile bizi. Çünkü yapılan ortalar sıfır çizgisine inilmeden, geriden şişirme toplarla yapıldığından, başta Neill ve Emre Güngör olmak üzere armut gibi topladılar bu ortaları. İddiasız olacak ama, ben bile bu ortalardan daha güzelini yaparım.!!!
Başka bir deyişle…
Koskoca asırlık G.Saray’ın yerinde başka bir takım olsaydı…
Mesela Çemişgezekspor…
Çemişgezekspor’a karşı bile alınan 1-1’lik sonuç sürpriz olmazdı benim için.
Çünkü Beşiktaş rakip ceza sahasına kadar çok güzel geliyor.
Rakibini boğuyor..
Ondan sonrası ise…
Ondan sonrası “tıssss”.
Çünkü Siyah Beyazlı futbolcularda ofansif yönden tam bir zafiyet var.
Bunun halk dilindeki adını siz deyin “beceriksizlik” ben diyeyim “yeteneksizlik”.
Daha önce Guiza için söylemişti bir sporsever: “Guiza’yı ben düğünümde bile oynatmam” diye. Aynısını ben de Nobre için kullanacağım ama dilim varmıyor. Aldığı paranın karşılığını vermek istiyor ama yetenekleri sınırlı maalesef. Üstüne üstlük oynamaya oynamaya zaten az olan golcülük melekelerini de kaybetmiş. Ağır kalıyor pozisyonlarda. “Kendisi ile sözleşme yenilenme sebebinin çok iyi anlaştığı Alex’in F.Bahçe’sine gitmesinin önünün kapanması” amacını taşıdığı iddialarına ciddi ciddi inanmaya başladım son günlerde. Eğer böyleyse tebrikler Demirören !!!
Holosko ise bir başka vaka. Ne tam bir forvet, ne tam bir kanat oyuncusu. İkisinin arası bir şey. Ama emin olduğum bir şey var. Kesinlikle bir geniş alan oyuncusu Holosko. Beşiktaş’a karşı oynayan takımlar da hep “kalelerini açıp hurraaa hücum ediyorlar ya”, neyse.
Tello ise maç boyunca gizlendi durdu. Ne koktu, ne bulaştı. Artık ne derdi varsa…
Şimdi diyeceksiniz ki…
“Madem Beşiktaş bu kadar kötüydü de nasıl sahasına hapsetti G.Saray’ı?”
El Cevap:
Bank Asya liginden bile 11 futbolcu seçip siyah beyazlı formayı giydirseniz İnönü’ne bu G.Saray’a yine böyle oynardı.
Bir de takımdaki 3-5 futbolcunun üstün gayreti var tabii.. Defansta oynayanlar ile Alman futbolcuların yüzü suyu hürmetine henüz kopmadı şampiyonluk yarışından Beşiktaş.
Hakemlere gelirsek..
İyi niyetle dürüstçe karar vermeye çalıştılar.
Top çizgiyi geçmiş de olabilir, geçmemiş de. Bize kalırsa tamamı geçmedi.
Toraman’ın kündesine Topal tek kol ile karşılık veriyor. Orda da ne verse haklı.
Üzülmez’in Keita’ya şamarına sarı kart verse kimse bir şey demezdi.
Ama maçın sonlarına doğru Keita’nın intikam alırcasına Üzülmez’e dirseğine kesin kırmızı kart vermeliydi. Hakem bu pozisyonu anlaşılan o ki görmemiş. Ama televizyon görüntülerinden de anlaşıldığı üzere kasti bir dirsek bu. Kesinlikle ceza verilmeli Keita’ya, bu kaçıncı vukuatı kendisinin.
G.Saray hafta boyunca “yorgunluk” masalını sahneledi durdu. Sanki antrenmanlarda hiç yorulmuyorlarmış gibi, Madrid maçının yorgunluğuyla sahaya çıkacakları kandırmacasıyla Beşiktaş’lı futbolcuları kerizlediler. Elano’nun bile en çok koşanlar arasında olması yeterli kanıttır sanırım.
G.Saray’ın Servet’i oynatmaması ilginç. Yerine oynayan Emre hiç aratmadı kendisini. Öte yandan Barış gizli santrfor gibi oynamaya çalıştı. Arda’nın attığı tesadüfi gole rağmen galibiyeti koruyamadı. Futbol adına da bir üretkenlik sağlayamadılar.
Sonuç olarak Beşiktaş 6 puanlık bir maçı kazanamayarak büyük bir şansını kaybetti. Önümüzdeki hafta Kayserispor’a karşı alınacak kötü bir sonuç çok büyük sorunlara yol açabilir. Hele geçen haftanın flaş ekibi G.Antep’in maçını seyrettikten sonra nedense umutsuzluk kaplıyor içimi…