Güncelleme Tarihi:
Mort Walker’ın Hasbi Tembeler adıyla tercüme edilen bu karikatürlerine, Hasbi ve Çavuş tiplerine
Yukarıdakini okurken geldi aklıma...
Allah sağlık afiyet versin, Efendi Binbaşım (ağız alışkanlığı, biliyorsunuz, Efendi Kara abim çoktan emekle oldu, kıdemli albaylıktan, ama o hâlâ benim ‘Efendi bimbaşım’) bugün bile anlatırken gülüyor o güne...
Daha önce de anlatmışım, onun için affınıza sığınıyorum, tekrarlarken. Bir daha anlatmayayım, eskisini servise koyayım yine, altını ısıtarak:
*
Yoo Paşa, o kadar da uzun boylu değil !..
Meğer bende tuvaletle, kenef ibriğiyle ilgili ne de çok hatıra varmış... Daha size Hacı Abi'nin kahvesindeki merdivenaltını anlatmıyorum. İki pişti arası, amonyak kokusu genzinizi ve gözlerinizi yaktığından, burnunuzu sıkıp, gözünüzü büzüp el yordamıyla bir nefeste iş gördüğünüz alaturka tuvaleti. Bu anlatacağım “fazlasıyla temiz” bir yer...
Yine Kars, yine 2.Mekanize Piyade Tabur.
Olay tarihini de tam olarak hatırlıyorum, 21 Kasım 1983. Tugay olarak (periyodik) Kara Kuvvetleri Komutanlığı Denetlemesi veriyoruz.
Tabur binasında, ek binalarda, bahçede herşey bal dök yala. Ben bile temizlik ve bakım işlerine soyunmuşum, taş verdivenlerin nasıl fırçalanacağını dört ayak dömelip, askere bizzat göstermişim.
O tarihte Necdet Uruğ Paşa Kara Kuvvetleri Komutanı (Uruğ Paşa ile de özel bir anım var ya, başka bir vesileyle anlatırım), iki hafta sonra Kara Kuvvetleri'nin başına geçecek olan Haydar Saltık Paşa da Komutan Yardımcısı.
Saltık Paşa (demek ki KKK Yardımcısı sıfatıyla) bizim Tabur'a geldi, denetlemeye.
Askerden boşaltılmış binada, kalabalık bir Daltonlar heyeti olarak, rütbe sırasıyla yürüyoruz:
Önde KKK Yardımcısı Saltık Paşa, peşinde 3.Ordu Komutanı Orgeneral, 9.Kolordu Komutanı Korgeneral, sonra sırayla 2.Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral, 2.Mekanize Piyade Tabur Komutanı Binbaşı ve ... nedense, zurnanın son deliği, b.k yedici başı olarak da garip S-1 Asteğmen Serdar Devrim!
Saltık Paşa sert; mesela, hem yürüyor, hem de, başını bile kaldırmadan, koridorda asılı beyaz karpuz lambaları kastederek, “Bu lambaların üstü niye tozlu böyle?” diyor, görmesi mümkün değil ama olsun, adam Komutan. Biz de, koro halinde, “En kısa zamanda temizleyeceğiz Komutanıııım!” diye bağırıyoruz.
Paşa, bir ara, 4.Bölük'ün pırıl pırıl, yeni boyanmış tuvaletine daldı. (Duvardaki yeşil süpürgelik boyasının TSK talimatının öngördüğü tonda çağla yeşili ve yüksekliğinin de tam 30 cm olmasını bizzat ölçüp, biçip, temin ettiğim için güvenerek söylüyorum) Bizim emir-komuta-tırtılı da peşinden...
Daha içeriye girmesiyle, Saltık Paşa'nın hemen arkasında duran 3.Ordu Komutanı'na dönerek:
- Beni aptal yerine mi koyuyorsunuz? demesi bir oldu.
Kimse “Niye?” diye sormaya “Estağfurullah!” filan demeye cesaret edemiyor.
- Bu musluklar, bu lavabolar hiç kullanılmamış ki!.. Yenisini yaptırmışsınız, beni kandırmaya çalışıyorsunuz...
Ve en sert bakışlarıyla 3.Ordu Komutanı'na baktı, bir cevap bekler gibi.
(Askeriyede kuralı biliyorsunuz. Böyle bir durumda sessiz kalırsanız “Cevap versene be adam!” diye, cevap verirseniz de “Bana cevap verme!” diye fırça yersiniz. Kaçarı yoktur.)
3.Ordu Komutanı Paşa, hışımla ve hesap soran gözlerle solundaki 9.Kolordu Komutanı'na döndü.
9.Kolordu Komutanı Paşa, hışımla ve hesap soran gözlerle solundaki 2.Mekanize Tugay Komutanı'na döndü.
2.Mekanize Tugay Komutanı Paşa, hışımla ve hesap soran gözlerle solundaki 2.Mekanize Piyade Tabur Komutanı'na döndü.
2.Mekanize Piyade Tabur Komutanı Binbaşı da, çaresiz ve yardım isteyen gözlerle, solundaki S-1 Asteğmen'e döndü...
Tabur Komutanı Efendi Binbaşım (Allah sağlık afiyet versin, yakında özel olarak bahsedeceğim ondan), aylarca, gülerek bu sahneyi anlatttı herkese:
Ben, esas duruşu filan unutmuşum, iki elimi havaya doğru kaldırıp “YOOOOO!” diye bağırmışım.
Yani “Tuvaletlerin hesabını da bana sormayın artık!” gibilerinden.
Efendi Binbaşım, “Bu S-1 var ya bu S-1, Kara Kuvvetleri Komutanı'na ‘Yoooo!' demiş adamdır!” diye çok güldü.
Zaten o gün beni kurtardı hesap vermekten, cesaretle gerçeği söyledi Saltık Paşa'ya:
- Komutanım, zaten suyumuz aylardır akmıyor. Onun için lavabolar hiç kullanılmadı!
Tugay Komutanı hiç hazzetmedi bu işten, ama ben paçayı kurtardım!
*
Herkesin asker karşısında el pençe divan durduğu şu günlerde, işte size bir “tavır koyma” hikayesi... Tuvalet, muvalet, gereğinde “Yoooo Paşa, o kadar uzun boylu değil!” demeyi bileceksin.
Bir ibrikten yola çıkıp nerelere geldik yahu!
(Hürriyetim, 1 haziran 2003)