Oluşturulma Tarihi: Temmuz 29, 2006 00:00
ABD’nin önde gelen 18 enerji uzmanı, şu anda geliştirilme aşamasında olan hiçbir teknolojinin, sera etkisi yapan gaz emisyonlarını kontrol edemeyeceğini ve 2050 yılında yüzde 200 artacak olan dünyanın enerji ihtiyaçlarını karşılamaya da yetmeyeceğini açıkladı.
Bilim adamları, yakın geçmişte yapılması düşünülen ilginç teknolojileri incelemeleri ve enerji programlarını başlatmaları için de hükümetlere çağrıda bulundu. Bu teknolojilerin arasında, yörüngelerde güneş enerjisini toplayıp, geri Dünya’ya yansıtmak ve uzaya güneş enerjisini atmosferden uzaklaştırmaya yarayan "parasol"ler yerleştirmek bulunuyor.
Dünyanın enerji gereksinimleri her geçen gün daha çok artıyor. Elektrik, ulaşım, ısı ve endüstri tüketimi için harcanan küresel güç, bugün yaklaşık olarak 12 trilyon vat ve bu sayının yüzde 85’i, fosil yakıtlarından karşılanıyor. Uzmanlara göre, iklimin düzenlenmesi için 2050 yılına kadar için emisyondan arındırılmış güç üretiminin, bugünkü 2 trilyon vatlık değerden 30 trilyon vata çıkarılması gerekiyor.
Öte yandan bu açık nükleer güçle kapatılamaz. Uranyum kaynakları oldukça sınırlı ve bilinen rezervler de 6 ila 30 yıl için ancak 10 trilyon vatlık enerji yaratabilirler. Bilim adamları makalelerinde, "Bu, bir enerji programı yaratmak için çok yetersiz bir temel" diyorlar.
Üretici reaktörler, tükettiklerinden daha fazla bölünebilir madde yaratabildiklerinden, daha fazla nükleer yakıt da sağlıyorlar. Ancak uzmanlar, getirilerinin az olması, güvenlik sorunları ve yakıtın, silaha dönüştürülebilmesi nedenlerinden, bu reaktörlerin üretimini durdurdu. Füzyon reaktörleriyse, onlardır sürdürülen araştırmalara karşın hala çok uzak bir hayal.
New York Üniversitesi'nden Martin Hoffert, güneş enerjisini toplayan dev uyduların, emisyon içermeyen bir teknoloji alternatifi olabileceğini düşünüyor. Güneş ışığının uzaydaki yoğunluğu, Dünya’dakinden 8 ila 10 kat daha fazladır. Bu nedenle, uydular, Dünya’dakine oranla daha fazla güç üretebilirler. Mikrodalgalar veya lazer ışınları, Dünya’da güç şebekeleri olmayan yerlere bile bu gücü iletebilir.
Bilim adamları, dünyaya yerleştirilecek biyokütle, güneş hücreleri ve rüzgar enerjisinin sınırlı olduğuna inanıyor. Caldeira, 10 trilyon vatlık enerji üretmek için Dünya’nın yüzde 10’undan fazlasının biyokütle ekinlerle kaplanması gerektiğini söylüyor. Rüzgar ve güneş güçleri ise, yarı-zamanlı enerji kaynaklarıdır ve bu nedenle, süper iletken kablolara dayanan, bilgisayar kontrollü küresel güç ağlarına bağlı olmak zorundadırlar. Öte yandan, bu kablolar da soğuk kalmak için zaten enerji tüketirler.
Bir diğer tuhaf seçenekse, güneşten alınan ısıyı azaltarak "küresel termostat"ın ayarını düşürmek olabilir. Bunu gerçekleştirmek için, 2 bin kilometre genişliğindeki bir Fresnel merceği, Dünya’nın 1.5 kilometre uzağına yerleştirilir. Kırılma sayesinde Dünya’ya gelen güneş ışınlarının yüzde 2’sini yönü değiştirir ve böylece karbondioksit emisyonlarıyla gelen ısınma da dengelenmiş olur. Caldeira, yaptığı hesaplamalarla bu yöntemin çalışması gerektiğini söylüyor.
Öte yandan, enerji uzmanı Alan Nogee, fikre katılmadığını belirterek, bugünkü yenilenebilir enerji teknolojileriyle, iklim değişikliğine ilişkin hedeflere ulaşılabileceğini savunuyor. "Gerçekten gerekli olmayabilen ve daha zararlı etkiler taşıma olasılığı bulunan egzotik teknolojiler üretmeye takılarak, acil müdahaleyi ertelememeliyiz."