Güncelleme Tarihi:
YELKEN EĞİTÄ°MÄ°Â-GALERÄ°
DENİZCİLİK TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
Hollandaca jacht kelimesinden türeyen bu terimin orjinal anlamı "prens, elçi gibi bir krallıktan diğerine yolculuk eden önemli şahsiyetleri taşıyan tekne" (Falconer denizcilik sözüğü 1771); günümüzdeki anlamı ise ticaret değil de keyif için kullanılan yelkenli veya motorlu teknedir. Yacht, yelken yarışçılığında en ufağından en büyüğüne, 2.30 metrelik optimistten, 33 metrelik J klası teknelere kadar tümüne verilen genel ad olarak kabul edilir.
Arkeologların Mısır'da yaptıkları kazılardaki bulguları, insanların günümüzden 11.000 yıl önce yelkenli tekneler kullandıklarını gün ışığına çıkarmıştır. Ancak bu hiçbir zaman için insanoğlunun yelkeni ilk kez o zaman icat ettiği ve kullandığı demek değildir.
İnsanoğlu, yüzyıllar boyunca denizlerde yelkenli gemilerde savaşmış, onlarla ticaret ve ulaşım konularını halletmiş ve yine yelkenli teknelerle yeni yeni kıtalar keşfetmiştir. İnsanoğlu hızlı teknelere ihtiyaç duymaya başlayıp bunları ortaya çıkarıldıktan sonradır ki, yelken bu hız kazanmış ve bu hızı da yarışma zevki ve heyecanını insanoğluna aşılamıştır. Onyedinci yüzyılın ortalarına doğru korsanlık bütün ülkelerce "kanun dışı" kabul ve ilan edildikten sonra korsanları kovalayıp yakalayabilmek için süratli teknelere ihtiyaç duyulmuştur.
Yelken yarışçılık tarihi, 1650'lerde korsanlık yasaklanınca Hollanda Donanması ile başlar. Hollandalılar korsanavlasın diye, korsan gemilerinden daha hızlı avcı yelkenli-bot yaratırlar. Ve yaptıkları bu hızlı yelkenli teknelere de, avcı anlamına gelen "yaght" ve gemi anlamına gelen "chift" kelimelerinin bileşiminden ürettikleri "avcı yelkenlisi" anlamına gelen "YACHT" adını vermişlerdi.
Ä°LK YARIÅžLAR
Bu yachtların denizlerde devriye görevlerini bitirip, bağlı bulundukları limanlara dönerlerken yaptıkları iddialı yarışmalar ise dünyada ilk yelken yarışları olarak kabul edilmektedir.
1660'da İngiltere Kralı II. Charles, Hollanda'da sürgündedir. Yurduna dönerken Hollandalılar, krala avcı-yelkenli-bot armağan ederler Kralın yeni gemisi, İngiliz soylularının çok hoşuna gider. Hemen birkaç tane yapıp aralarında yarışmaya başlarlar. Kızdırmaca ve yemek ısmarlamaca olan ödül yumuşar ve kupa olur. Kupa'dan da kulüpler oluşur.
TÃœRK YELKEN VE GEMÄ°CÄ°LÄ°K TARÄ°HÄ°
Türklerin Anadolu’ya yerleşmeden önce denizciliği ile ilgili kesin bilgi yoktur. Anadolu’da ilk TÜRK GEMİ YAPIM YERİ (Tersane) Seçuklu döneminde Alkan Bey tarafından Gemlik’te 1088 ‘de kuruldu. Sonraki yıllarda Selçuklular denizciliğe önem verip, Sinop , Antalya, Alanya tersanelerini kurdular. Gerek Anadolu Selcuklu Deniz kuvvetleri gerek Anadolu Beylikleri’nin ve Osmanlı Devleti’nin donanmaları birer savaş donanmasından ziyade ‘Akıncı Donanması’ hüviyetine sahipti.
Bu yüzyıllarda korsanlığın çok yaygın olması sebebiylede deniz ticareti ve ulaşım büyük savaş gemileri ile yapılmakta ticaret devlet kökenli olup sahil ve ada halklarının balıkçılık ve küçük nakil tekneleri bulunmaktaydı.
Osmanlı donanması Fatih Sultan Mehmet döneminde ‘Akıncı’ niteliğinden çıkıp II.Beyazıd Devrini’de kapsayan 1481-1512 tarihlerinde Doğu Akdenizde dünya çapında gelişmiş bir yapıya kavuşmaya başlamıştı. Bu devirde ilk büyük tersaneler kurulmuştur. Özellikle Barboros Hayrettin Paşa, Turgut Reis , Kılıç Ali Reis gibi büyük tecrübe sahibi denizcilerin devlet hizmetine girmesi sonucu Osmanlı bahriyesi deniz biliminde ve donanma bakımından diğer deniz kuvvetleriyle boy ölçüşebilir hale gelmişti.
Osmanlı deniz ticareti tersanenin malı olan teknelerle yapılırdı. Bu nakliyattan gemi kaptanları tayfalar ve personel hisse alır, kalan miktar Bahriye hazinesine irat olurdu. Tersanenin yani donanmaya bağlı gemiler ile beraber ‘Hayriye Tüccarları’ denen kendi gemileriyle ticaret yapan tüccarlar bulunurdu. Bunlar kendi mallarını taşırlar, halk arasında ise iki gemisi olana ‘vakti hali pek iyi değildir’ denirdi. 19.Yüzyılda deniz ticareti ile yabancı ve Türk ortaklı şirketler kurulmuş ilk buharlı gemi II.Mahmut zamanında satın alınmıştır. ‘BUG GEMİSİ’ Osmanlıda denizcilik ile ilgili çalışmalar kişilerin şahsi çalışmalarıyla gelişmişti. 1773 ‘te Kaptan-ı Derya Hasan Paşa’nın girişimi sonucu Deniz Harp Okulu çekirdeğini oluşturan Mühendis-i Bahriye Okulu kurulmuştur.
Osmanlı ilk gemi komutanlarına ‘Reis’ bütün Deniz kuvvetinin komutanına da ‘Başbuğ’ denirdi. Sonraları başbuğ yerine Kaptan-ı Derya, Reis yerine de Kaptan sıfatları kullanılmaya başlandı. Osmanlı devlet teşkilatında kaptan paşa sadrazamdan sonra gelir. Sefere çıkış merasimleri çok renkli ve şaşaalı olurdu.Deniz askerlerine ‘Levent’ denirdi. Sahil köylerinde yaşayan Türkler ve Akdenizli Rumlardan seçilirdi. Diğer bir sınıf deniz askeri de Kalyonculardı. Muazzaflılar Müslümanlardan seçilir ve özel haklara sahip olurlardı. Harp sırasında geminin müdaafası ve yönetimi her zaman Türklerde olur. Rumlar gemicilikle hizmet ederlerdi. Gerekli olan koşullarda tüccar nakliye ve balıkcı tekneleri de sahipleriyle beraber sefere alınırdı.