Paylaş
Tel Aviv yerine seyircisiz oynama şansını yakalamışken, eksik ve 31 sayı farkla maç kaybetmiş takımın moral motivasyonunu toparlayamadık. Tek başına takım Brow’ın yanına sakatlığı geçmiş Baldwin de katılınca Maccabi kısaları sahanın iki tarafında tehlike oluştururken, Fenerbahçe görece uzun beşle başladı. Onlar Nebo’yla bizde Motley’le pota altını zorlarken, maçı dışardan kim daha iyi atıp sokarsa onun kazanacağı belli oldu. Geçiş hücumlarından ön sahaya geçen sıktı şutunu. Kaçırmadan atan Tarık’ın 16 sayılık performansıyla biz isabetli olurken onlar üçlük özürlü takım olduklarından asistlerle sakin kalmayı tercih ederek farkımızı 8 sayıda tuttular ilk yarıda. Üçüncü çeyrekte savunma sertliğine paralel atıp sokarak durumu lehimize çevirdik. Hücum anlamında kısır döngüye girdiğimiz fazda tempoyu artırarak son çeyreğe girerken maça ortak oldular. Wilbekin’in girmeyen üçlüğü sonucu bir başka ‘yazık oldu’ Belgrad gecesi daha yaşadık!
‘Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar’ lafı Erdem Can için söylenmiş olsa gerek. Bir önceki Monaco maçında doğru yaptıklarının hiçbirini dün geceye taşıyamadı maalesef! Aslında yapacağı pek de fazla bir şey yok çünkü Ergin Ataman gibi o da ‘ele bakıyor’... Şutlar girmediği zaman maç kaybediyor ‘sallabolcu’ Anadolu Efes. Yay gerisinden şut sıkıyorlar, girerse ne âlâ... Dışarıda örmeler, içeri dalmalar hepsi tevatür. Varsa yoksa şut. Peki bu mudur? Efes’in gerçeği hepi topu budur maalesef!
Paylaş