Paylaş
Ancak usta sonrası, iki sezondur türbülansa giren, koç-takım kimyası uyumunun bir türlü sağlanamaması, Dörtlü Final’li güzel eski günlerin geri gelmesi umudu giderek azalıyor. Akşamki maçı, kâbus bir oyunla, sahada basketbol adına bir şey yapamadan, tarihinde en az sayı atarak, fark yiyerek kaybedince AYIP OLUYOR... ‘İstanbul’da kazanamazsan nerede kazanıp potaya gireceksin?’ sorusu geliyor akıllara.
Milano; hücum ribauntlarına asılarak, bizim açık alan oynamamıza mani olmayı ve düşük skorlu, az top kullanımlı kısır maç oynayıp, yakın kalıp, sonunda galibiyeti kapıp kaçmayı hedefleyerek sağlam girdi karşılaşmaya.
ONLAR OYNADI, BİZ BAKTIK
Karşısında ev sahibini anlaşılmaz şekilde tutuk bulunca, 22-3’lük seriyle, ilk çeyrek tek baskete mahkum ettiler bizi...
ZORDAvic’in maalesef bir planı olmayınca, koçları Messina oyun planını baştan sona akıllıca uygulayarak hareketlenmemize müsaade etmedi. Bütün maçı yarı sahamızda, beğenmeyip gönderdiğimiz Datome ve Melli’nin katkılarıyla kahreden yüksek üçlük isabetli 5’e 5 set basketbolu oynadılar. Ribauntlarla 2. topları da onlar kullandı. Tamamen çözülmemizden yaralanarak, ilk yarıda sağladıkları farkı koruyarak, geri gelme çabalarımızı geriye püskürtüp, gelecek haftaki çift zor deplasman haftası öncesi bizi tarifsiz kederlere gark ederek gittiler. Acı gerçek şu; F.Bahçe’nin doğru dürüst oyun kurucusu yok.
Paylaş