Paylaş
Manchester City’nin 1 milyar 19 milyon Euro’luk transfer zararıyla başı çektiği listenin ilk 25’inde 9 İngiliz, 4 Çinli, 3 İtalyan, 2’şer Alman, İspanyol, Rus ve Türk, 1 Fransız kulübü yer alıyorlar. Listede Çinliler’in ve Ruslar’ın olma nedeni ortak: Futbola dışarıdan enjekte edilen olağanüstü para...
İngiliz, İspanyol, Alman, İtalyan ve Fransızlar’ı da anlayabiliyoruz, futbolun 5 devinin gelir yaratma kabiliyetleri diğerlerinden çok yukarıda. O listede olması garip olan, hatta olmaması gereken ülke, sadece ve sadece Türkiye...
BAŞARISIZIZ!
Transfermarkt verilerine göre son 10 sezonda Fenerbahçe 145 oyuncu transfer etmiş, bunlara 229,6 milyon Euro bonservis ödemiş. 144 futbolcuyla yollarını ayırmış ve bunlardan sadece 75,6 milyon Euro gelir elde edebilmiş. Sarı lacivertlilerin net zararı 154 milyon Euro. Aynı tabloya Galatasaray 125,2 milyon, Beşiktaş 83,2 milyon, Trabzonspor da 62 milyon Euro zarar yazmışlar. Türk futbolunun son 10 yılda tranferden ettiği toplam zarar 500 milyon Euro’yu buluyor. Yani kaba bir hesapla Süper Lig, her yıl transferde 50 milyon Euro kaybediyor.
Futbol Zirvesi’nde UEFA Finansal Fair-Play Direktörü Andrea Traverso da, Türk kulüplerinin gelirlerinin yüzde 80’ini futbolcu maaşlarına, yüzde 89’unu da maaş+bonservise harcadığını belirtmişti. Sorun açık. Transferde başarısızız. Değerinden fazlaya alıyor, lüzumundan çok maaş ödüyor, değerinin altında satıyoruz.
***
PEKİ NE YAPMALI?
1- YABANCI OYUNCU SERBESTİYETİ SÜRMELİ
İki sezondur uygulamaya koyduğumuz yabancı serbestiyeti, bu sorunu çözme yolunda önemli bir adım. Zira yabancı sınırı özellikle yerli maaşları ve bonservislerini şişiriyor, global geçerliliği olmayan Mehmet Topuzlara, Tarık Daşgünlere, Bülent Akınlara paraların saçılmasına yol açıyordu. Yabancı serbestiyeti konusunda kararlılık memnuniyet verici.
2- ROSS WİLSON’LAR TRANSFER EDİLMELİ
Son 10 yılda İstanbul’un 3 büyüğü transferde toplam 363 milyon Euro zarar ederlerken, sadece Porto 329 milyon kârda. Sevilla 10 yılda 447 milyonluk oyuncu satmış, Benfica ise tam 644 milyonluk... Bu kulüplerin transferdeki başarılarının altında elbette birçok farklı etmen var, ama en önemlilerinden biri arama-tarama ekibine yapılan doğru yatırım.
Sevilla ile Monchi birlikteliğinin sonucu ortada. O yüzden spor kamuoyunda sürekli yabancı futbolcu-yabancı teknik adam konusunu tartışmak yerine, biraz da yabancı yönetici transferini masaya yatırmak gerek. Geçtiğimiz günlerde Glasgow Rangers Kulübü, Southampton’ın 34 yaşındaki scout şefi Ross Wilson’ı transfer etmek istedi mesela. Türkiye’de Wilson’ın ismini duyduk mu? Hayır. Türkiye’ye transferi gündeme gelebilir mi? Pek zannetmiyorum...
3- DAHA ÖZENLİ SÖZLEŞMELER OLMALI
Talisca’nın kontratına satın alma opsiyonunun 25 milyon Euro olarak yazılmasını da kabullenemiyorum. Benfica, Talisca’yı kadroda düşünmüyor, kiralayıp gelişimini izleyecek. Beşiktaş bu oyuncuyu tamir-tedavi edecek ve tekrar Avrupa futbolunun hizmetine sunacak. Ve satın alma opsiyonu olmayacak! Çünkü 25 milyonluk opsiyon, gerçekçi değil.
Benzer bir biçimde Galatasaray, Donk’u Real Betis’e kiralıyor. Kontratına, “20 resmi maçta 45 dakikanın üstünde oynarsa 1,538 milyon Euro’ya satılır” maddesi koyuyor. Betis, Donk’u sadece 11 maçta 45 dakikanın üstünde oynatmış. Ligin bitimine de 8 resmi maç kalmış zaten. Yani Donk, seneye de Galatasaray’da.
Türk kulüpleri, kontratları imzalarken çok daha özenli olmalı. Market değeri 8 milyon Euro olan Talisca’ya 15 milyon opsiyon yazılması kabul edilebilir. Ama 25 milyon kabul edilmemeli. Beşiktaş, rehabilitasyon merkezi değil çünkü. Galatasaray, Donk’un kontratına 20 değil 10 maç zorunluluğu yazabilmeli. Türk spor yöneticileri masada güçlü olmayı öğrenmeli. Ya da koltuklarını, işin ehli yabancılara bırakmayı...
Paylaş