Paylaş
Süper Lig’de liderle onuncu arasındaki puan farkı yalnızca 6... Geçen sezonun daha rekabetçi bir devam filmi çekilmiş gibi, yine son derece sıkı bir zirve mücadelesi var. Ligde en fazla golü Alanya ve Malatya attı; gol krallığında Cisse, asist krallığında Guilherme var. En fazla şutu Denizlili Rodallega çekti, en yüksek pas yüzdesini Hadziahmetovic yakaladı, en fazla ortayı Serdar Özkan yaptı, en fazla anahtar pası İrfan Can Kahveci attı. Türk futbolu, sanırım 40 yıl sonra ilk kez, sadece İstanbul-Trabzon odaklı değil, daha farklı aktörlerin başrolde olacağı bir lige gebe. Bu ülke futbolunun önündeki sanırım en büyük engellerden biri, 81 vilayetin belki 75-76’sında sporseverlerin kendi şehir takımlarını değil, İstanbul kulüplerini desteklemesi. İngiltere’de veya Almanya’da orta sınıf bir ekibin tribünlerinin hınca hınç dolması, maç günü rakip büyüğün değil, o kentin takımının atkı ve formalarının baskın olması, futbolu canlı tutan, yaşatan, büyüten belki bir numaralı unsur. Çünkü pasta bölüşülüyor, sadece 4 büyük kulübün değil, yirmi tanenin formaları satılıyor, onların biletleri de değerli, marşları da, öyküleri de. 10 yıl kadar önce yine bu sütunda değinmiştim, Türkiye’de 7-8 yaşında futbol taraftarı olma aşamasındaki bir çocuğun takım seçme hikayesi maalesef öncekilerle fena halde benzerdir: Baba, amca, teyze filanca takımı tutuyordur, ona bir forma hediye etmiştir ve ezeli öykü başlamıştır. Artık o çocuk ölümüne filancasporludur, kanını kesseniz lacivert-beyaz-yeşil akar! O çocuğun aklına genelde kendi kent temsilcisini tutmak gelmez, çünkü muhtemelen kentinin takımını ayrıştıramamıştır bile diğerlerinden.
Futbolu değil kazanmayı sevmek!
Bu noktada şampiyonluk yaşamış 5 kulüp elbette avantajlıdır çünkü mazilerinde efsanevi hikayeleri vardır. Zaten İstanbul kulüpleri gibi Trabzonspor ve Bursaspor da, kendi şehirlisini konsolide edebilen nadir örneklerden. Bu tarihi sezon, bence diğer birçok şehir kulübünün de kendi kentlisini kazanma fırsatı. Zira Türk insanı esasında futbolu değil, kazanmayı sever. İkinci ligde şampiyonluğa oynarken tribünleri dolu olan bir kulüp, bir sonraki sezon Süper Lig’de sıra takımı olduğunda maç günleri sinek avlar! Bu ülkede taraftar kazanmanın yolu, rekabet etmekten geçiyor maalesef. Gerek İstanbul büyüklerinin yaşadığı ekonomik daralma, gerek yabancı serbestliği, gerek yeni nesil genç teknik adamların cesur tavrı, Türk futbolundaki esas oyuncu sayısını artırdı. Malatyaspor, Alanyaspor ve Sivasspor şu anda pekala önlerine şampiyonluk hedefi koyabilirler.
Göztepe ve Ankaragücü’nün işleri bu sezon harika gitmese de, gelecek yıl için daha doğru bir planlamayla zirve hedefleyebilirler. Birçok kent için tarihi bir fırsat bu: 7-8 yaşındaki takım seçme aşamasında çocuğu kazanmak için harika bir sezon. O çocuğun kalbini kazanmak için doğru enstrümanları geliştirebilirsiniz artık: Bir teknik adam istikrarı yakalayabilirsiniz. Bir kadro istikrarı yakalayabilirsiniz. İyi bir forma tasarımı, özgün bir marş, orijinal bir hikayeyle ayrışabilirsiniz rakibinizden. Bir özel oyuncuyla, bir karizmatik teknik adamla, bir güzel marşla, bir özgün formayla kazanabilirsiniz 7 yaşındaki çocuğun kalbini. Türk futbolu için tarihi bir fırsat bu. Eğer Malatyaspor Malatyalı çocuğun, Sivasspor Sivaslı’nın, Gençlerbirliği Ankaralı’nın kalbini kazanırsa her anlamda bambaşka bir ülke futbolu yaratabiliriz en baştan...
Haftanın detayı
Bu aralar NBA’de şöyle güzel bir heyecan var: Vince Carter, NBA tarihinde 4 ayrı onyılda (90’lar, 2000’ler, 2010’lar ve 2020’lerde) oynayan ilk sporcu olarak tarihe geçmeye hazırlanıyor. Baktım, Premier Lig’de böyle bir aktif futbolcu yok. Süper Lig’deyse sadece Emre var. Türkiye’nin Carter’ını tebrik edelim öyleyse.
Haftanın oyuncusu
Halil Dervişoğlu, Türkiye U21 Milli Takımı’nın santrforu. Eredivisie’de de Sparta Rotterdam’ın en önemli oyuncusu. 19 yaşındaki Halil bu sezon 10 maçın tamamında oynadı, 4 gol ve 3 asist katkısı yaptı. Acaba A milli takımın nispeten rahat olduğu kalan iki maçında kadroda yer alır mı diye düşünmeden edemedim doğrusu.
Paylaş