Paylaş
RAHEEM Sterling, M.City’nin İngiliz forveti. Dünya Kupası’nın son gününe kadar mesai yaptı. 6 maça ilk 11’de başladı, 454 dakika sahada kaldı. Gol atamadı. İngilizler, takımlarını havaalanında karşılarken onun suratı düşüktü.
Aradan 25 gün geçti. Ligin ilk haftasındaki Arsenal-City maçına ilk 11’de başladı. 15’inci dakikada gol attı ve maçın yıldızı oldu. Aslında hiç kimse onun oynamasını beklemiyordu çünkü kısa bir tatilin ardından takımıyla sadece birkaç gün idman yapmıştı. Maç sonu bu durum kendisine sorulduğunda cevabı şuydu: “Tatil mi? Hayır, tatilde hiç mutlu değildim. Bana günler geçmek bilmedi. Bir an önce sahaya çıkıp, kendimi gösterip, tekrar iyi olduğumu ispat etmek istiyordum.”
Paul Pogba, United’ın Fransız orta sahası. Dünya şampiyonu. 6 maçta 540 dakika forma giydi. Finalde attığı golle yıldızlaştı. Kısa bir tatilin ardından United kampına katıldı. Sadece 4 gün idman yaptı. Ve cuma gecesi, Leicester önünde ilk 11’deydi. Bir gol attı, maçın yıldızıydı. Maçtan sonra Pogba tercihi Mourinho’ya sorulduğunda yanıtı şöyleydi: “Paul, bir canavar. Oynayıp oynamamak kendisine bağlıydı, sahaya çıkmak istedi. 60 dakika oynayabileceğini söyledim, 85’te zorlukla çıkardım!”
Giuliano, Dünya Kupası’nda yoktu. Gomis yoktu. Valbuena yoktu. Feghouli yoktu. Belhanda’nın mesaisi haziran sonunda bitmişti. Hafta sonu bir Pogba’nın, bir Giuliano’nun performansına; bir Sterling’in bir de Gomis’in isteğine bakıyor ve anlam veremiyor insan! Kim Dünya Kupası yorgunu, kim dinlendi sahi? Belli ki büyük oyuncu olmak sadece yetenekle ilgili bir konu değil.
GİULİANO, 1 AY ÖZEL ÇALIŞMALI
Emre Belözoğlu, Atletico Madrid’e transfer olduğunda 75 kiloymuş. Kulüpte kendisine rutin fiziksel testler uygulanmış ve sonuçlara bakan Simeone’nin yorumu şu olmuş: “Bu yağ oranıyla değil bizimle, U21 takımımızla bile maça çıkamazsın. Önce ihtiyacımız olan fiziksel seviyeye gelmelisin”. Emre, muazzam bir profesyonel. Kendine çok iyi bakan bir sporcu. Tabii ki kısa sürede beklenen fiziksel seviyeye gelip, maçlara çıkmaya başlamış.
Fenerbahçe artık Avrupa Ligi’nde. 15 Eylül’e kadar önünde sadece 3 resmi maç var. 15 Eylül’den sonra hem lig, hem de Avrupa mesaisi yoğunlaşacak. Hazır önlerinde böyle 1 aylık sakin bir dönem varken, acaba Cocu da Giuliano’yu yanına çekip, ona özel bir program uygulaması gerektiğini mi söylese? İlk 3 resmi maç gösterdi ki, Brezilyalı oyuncu fiziksel olarak geçen sezonun çok gerisinde. Ve bu 1 ay, Giuliano gibi sporcuların fiziksel olarak toparlanması için iyi bir fırsat olabilir.
GOL ÇİZGİSİ TEKNOLOJİSİ
Hafta sonu izleme şansınız oldu mu bilmiyorum, Newcastle-Tottenham maçında Verthongen’in vuruşu kale çizgisini tam 9 milimetre geçtiği için gol değeri kazandı. 1 santim bile değil, 9 milimdi mesafe. İngiltere, VAR’ı kupalarda test etmeye bir sezon daha devam etme kararı aldı; ama gol çizgisi teknolojisini yıllardır kullanıyorlar. Bizse ‘gol çizgisi teknolojisi’ni pas geçip, hızlıca VAR’a start verdik.
Biri daha az, biri daha çok önemli kıyaslaması yapmak değil niyetim... Ancak ‘gol çizgisi teknolojisi’ de önemli bir ihtiyaç değil mi sahi?
HAFTANIN DİKKAT ÇEKENİ
Antalyasporlu Drole’yi, geçen sezon Ümraniye’nin play-off maçlarını izlerken fark etmiştim. 20 yaşındaki Fildişili, hem atletik, hem de zeki bir sporcu. Pazartesi akşamı Kayseri’de son 15 dakikada yine etkiliydi. Yakından izlemeye değer.
HAFTANIN GÖZDEN KAÇANI
Erzurumspor, Konyaspor’a 3-2 yenildiği için fazla dikkat çekmedi; ama Erzurum’u ikinci ligden çıkaranlardan Taylan Antalyalı, Süper Lig’e de bir asistle iyi bir başlangıç yaptı. 23 yaşındaki orta saha oyuncusunun gelişimi olum-
lu.
Paylaş