Paylaş
Çocukluğumuzda 31 Aralık gecelerinin en heyecanlı anı, Milli Piyango’nun büyük ikramiyesinin kazananının açıklandığı dakikaydı. Kazanma ihtimali sadece “10 milyonda 1” olan büyük ikramiye için sokaklarda duyulan heyecan, çekilişe günler kala insanların kurduğu hayaller, kazanan biletin sizde
olma olasılığının çok çok üzerinde. Zira bir insanın piyangodan büyük ikramiyeyi kazanma ihtimali, aynı kişinin üzerine 2 ayrı kez yıldırım düşme olasılığıyla neredeyse eşdeğer!
Ancak enteresandır, bu ülkede bir dönem öyle büyük kontratlar yapıldı, öyle akıl dışı sözleşmelere imza atıldı ki, halen Süper Lig’de 20’nin üzerinde futbolcu, her yıl Milli Piyango’dan bir büyük ikramiye bedeli kadar para kazanıyorlar! Önceki gün CNN Türk’te Damla Uğurtürk ve Cem Yılmaz’la konuştuk; yılbaşında çeyrek biletine büyük ikramiye isabet eden vatandaşın, Milli Piyango’dan aldığı ikramiye 17,5 milyon TL... Yani yaklaşık 2 milyon 900 bin Euro. Bu para, bu sezon futbolu bırakacağı söylenen Selçuk İnan’ın maaşından az! Maç başı ücretleri ya da primler dahil değil üstelik.
Sadece Selçuk İnan değil, Terim’in kendisine kulüp bulmasını istediği Eren Derdiyok, Beşiktaş’ta 2 aydır kadro dışı olan Tolgay Arslan ya da Fenerbahçe’nin takasta değerlendirmeye çalıştığı Ozan Tufan da her yıl birer milli piyango ikramiyesine yakın para kazanıyorlar. Global Sports Survey’in
2018 araştırmasına göre Süper Lig, futbolcu başına 864 bin dolar ortalama maaş ödüyor. Kulüpler tüm gelirlerinin yüzde 89’unu futbolcu maaş ve bonservislerine harcıyorlar (Bu oran Portekiz’de %27, Almanya’da %55)... Ve 2019’da Türk futbolunda halledilmesi gereken bir numaralı mesele bu. Süper Lig kulüplerinin (en azından Başakşehir, Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’un) bir araya gelip bir maaş üst limit centilmenlik anlaşması yapmaları gerek. Bu astronomik maaşlar ödenmeye devam ettiği sürece, UEFA finansal fair-play komitesinin de, TFF’nin ya da Türkiye Bankalar Birliği’nin de yapabilecekleri kısıtlı.
Serbest fikstür Göztepe’yi etkiledi mi?
Cumartesi günü fikstürle ilgili yazınca, sizden onlarca “serbest fikstür” e-maili aldım. Serbest fikstürün bu sezon nasıl bir öyküsü olduğu soruluyor genel olarak. Biliyorsunuz, fikstür dediğimiz şey, esasında 18 takıma birer numara dağıtılmasından ibaret... Her Temmuz başında yapılan fikstür çekiminde bir kâsenin içine 1’den 18’e kadar toplar konuluyor. Her bir kulüp temsilcisi gelip bir top çekiyor ve numarası belirlendiği anda 34 haftalık fikstürü tamamen netleşmiş oluyor. Premier Lig ve NBA gibi turnuvaların fikstürleri karmaşık. Ama İspanya La Liga ve bizim gibi ligler, takip
esasına dayalı. 1 numara 2’nin, 2 numara 3’ün, 3 de 4’ün fikstürünü takip ediyor yani. Mesela bu yılın fikstüründe Galatasaray Ankaragücü’nü, Beşiktaş Konyaspor’u, Fenerbahçe de Malatyaspor’u izliyorlar. Yalnız tamamen matematiksel bir sebeple, her yıl bir kulüp, bu takip algoritmasının dışında kalıyor. Fikstürü tamamen serbest oluyor. Bu sütunun dikkatli takipçileri yaklaşık 10 yıldır serbest fikstüre kafa yorduğumuzu anımsarlar. Ve uzun yıllardır serbest fikstürün bir istisna dışında ligin büyüklerine değil de, diğerlerine denk geldiğini de. 2008’de Konyaspor (bir
önceki sezonun 14’üncüsü), 2009’da Denizli (15’inci), 2010’da Sivasspor (15’inci), 2011’de Fenerbahçe, 2012’de Mersin (13’üncü), 2013’te Eskişehir (8’inci), 2014’te Mersin (ikinci lig), 2015’te Sivas (15’inci), 2016’da Kayseri (15’inci), 2017’de de Göztepe (ikinci lig) serbest fikstürü yaşayan takımlardı. Bu sezon da enteresan bir şekilde yine Göztepe serbest fikstürün sahibi. Ve İzmir ekibi ilk yarıda geçen yılın biraz altında bir performansla 22 puanda. Serbest
fikstüre sahip olması Göztepe’yi etkiledi mi sizce?
Haftanın sorusu
Değerli okurumuz Tolga Dalkılıç sormuş: “Hücum oyuncusu pozisyonun 30 metre uzağında ve hareketsizken pasif alanda sayılıyor da, aynı uzaklıktaki savunmacı neden ofsaytı bozuyor?” Ofsayt kuralını tümden karmaşıklaştıracak, yardımcı hakemlerin saçını dökecek bir soru.
Haftanın Transferi
Süper Lig’in ilk yarısının en iyi 11’ini yapsanız sanırım herkesin hemfikir olacağı oyuncular Diagne, Trezeguet, Visca ve Robinho olurdu. İlk ikisi aynı takımdalardı, artık Visca ve Robinho da öyleler. Eğer Beşiktaş ve G.Saray Diagne ayarında bir santrfor bulamazlarsa, sezon sonu zirve tablosunun dışında kalırlar bence.
Paylaş