Paylaş
DÜN gece 21.00’de ekran başına oturdum ve önce Lokomotiv-Juventus, sonra da Real Madrid-Galatasaray maçlarını izledim. Para liginde Lokomotiv’le Galatasaray, Real’le de Juventus aşağı yukarı aynı seviyedeler; biz 130’ar milyonluk, rakipler de yaklaşık 1’er milyar Euro’luk kadrolar... Moskova ekibi, Juventus’a karşı son derece organizeydi, maçın başından sonuna kadar oyunun içinde kaldılar. Şutlar 17-17, kornerler 5-7 bitti. Juventus galibiyeti 90+4’te kurtarabildi. 15 gün önce bu maçın İtalya ayağı da benzer şekilde geçmiş, Lokomotiv orada da 75 dakika galibiyeti korumuş ama finali yapamamıştı.
Sonra Madrid’deki heyecan için oturduk televizyonun karşısına. Lokomotiv, Juventus karşısında ne yaptıysa tersini yapan bir ekip vardı sahada: Galatasaraylılar, Real Madridliler’le yakın oynamadılar. Hep bir adım gerideydiler. Maça bedava girmiş, yakından VIP izleyici gibiydiler adeta! Her düşük bütçeli takımın milyar Euro’luk rakibine karşı yapması gerekenler yoktu sahada: Göğüs göğse çarpışma yoktu; doğru duruş, boşluk vermeyen bir alan parselasyonu yoktu. İstanbul’daki görüntü de benzerdi aslında: Galatasaray asiller takımı gibiydi, Madridlilerse sokak çocukları gibi istekliydi orada da. Yani skor farkını kalite uçurumu değil, taktiksel eksiklik ve çaba terazisindeki dengesizlik belirledi iki maçta da. Normal şartlarda Real’le Galatasaray arasında ilk maçta böyle bir çaba farkı oluşmuşsa faturayı oyunculara keser, rövanşta ısıran bir takım sürersiniz sahaya. Ama o da olmadı... 15 gün önce İstanbul’daki maçta oynayan 9 oyuncu yine ilk 11’deydi Madrid’de.
26 FUTBOLCUNUN 18’iNi TERiM TRANSFER ETMiŞ
İşin bir başka enteresan tarafı da şu: Fatih Terim, bu tarz maçlardan sonra hedef tahtasına oyuncularını koyuyor, Ocak’ta operasyon olacağını işaret ediyor sıkça. Ancak şu an Galatasaray kadrosunu oluşturan 26 futbolcunun 18’ini zaten Terim transfer etmiş. Sadece 3’ü Tudor transferi (Mariano, Belhanda ve Feghouli). Yani bu oyuncuları getiren de, kötü maçlar sonrası hedef tahtasına koyan da aynı kişi: Fatih Terim.
Eğer 15 gün içinde oynanan iki maçta Galatasaray alanı doğru parsellese, taktiksel olarak sahaya mükemmel yerleşse ama müsabakaları kalite farkı nedeniyle kaybetse, söyleyecek hiçbir şeyiniz olmaz. Ama iki maçta da takım taktiksel olarak bir felaket. Kroos, İstanbul’da adeta yürüyerek ceza alanına giriyordu, ikinci maçta da üç golün içinde var ve yine hiçbir direnç görmeden geldi oraya. Real Madrid, La Liga’da yüzde 41’le ağırlıklı soldan hücum ediyor, Galatasaray’ı da iki maçta da sol bek Marcelo-sol iç Kroos-sol açık Hazard kombinasyonuyla geçti. Sarı kırmızılılarda iki maç arasında taktiksel fark göremedim ben. Evet diziliş değişmişti, ama temelinde bir plan, akıl, taktiksel kurgu yoktu.
Mesele Real Madrid’e 6-0 yenilmek değil. Böyle yenilmek... Böyle yenilmeyi Slavia Prag içine sindirmiyor, Lokomotiv sindirmiyor, Brugge sindirmiyor, Galatasaray sindiriyorsa, orada büyük bir problem var demektir.
HERKESiN GERiLEDiĞi BiR TAKIM
BABEL, Hollanda Milli Takımı’ndaki görüntüsünün gerisinde. Mariano geçen yılın gerisinde. Nagatomo gerisinde. Marcao-Luyindama gerisinde. Fransa Milli Takımı oyuncusu olarak Galatasaray’a gelmiş Nzonzi gerilemiş. Belhanda gerilemiş. Seri-Lemina tanınmaz haldeler. Adem gerilemiş. Feghouli gerilemiş. Bir futbol takımında 3 değil, 5 değil, neredeyse bütün as futbolcular geçen sezonun gerisindeyse, acaba sorunu oyuncularda mı aramak gerek? Yoksa antrenörde mi? Terim’in cevaplaması gereken bir başka soru da bu.
Paylaş