Paylaş
Lineker bundan yaklaşık 30 yıl önce kendisinin de forma giydiği ve Almanlar’a penaltılarla kaybettikleri bir maçtan sonra söylemişti o efsanevi cümleyi. Bence 30 yıl sonra bugün sözlerini şöyle revize etmeli: “Futbol 90 dakika oynanan ve sonunda İngilizler’in penaltılarla kaybettiği bir oyundur”.
Dün İngilizler %57 ile topla oynadılar. Şutlarda 15-8, kornerlerde 5-2 üstündüler. Ama yakın tarihte defalarca şahit olduğumuz bir engele takıldılar yine: Kritik penaltıyı gole çeviremediler. Soğukkanlı olan kazandı yine.
Dünkü maçın en çok konuşulan detayları arasında verilen penaltılar kadar, verilmeyenler de vardı. Özellikle 27’deki Upamecano-Saka pozisyonu konusunda hemen tüm otoriteler hemfikirdi, Shearer’dan Lineker’a kadar sayısız efsane isyan etti karara. Onlara göre Upamecano’nun faulü dışarıda başlıyor ama içeride devam ediyordu. Yani VAR’ın orta hakemi monitöre davet etmesi gerekiyordu. Kolombiyalı monitör hakemi Gallo aynı fikirde değildi İngilizler’le.
CÜNEYT ÇAKIR’A KULAK VERiN
Bu tarz pozisyonları izleyince aklıma Cüneyt Çakır’ın fikri gelir: Her maçta her bir teknik direktöre 1’er itiraz hakkı verilsin. Her bir hoca sadece bir kez olmak koşuluyla dördüncü hakeme monitör inceleme talebini iletsin. O durumda da orta hakem monitöre gelip pozisyonu izlesin. Ben Cüneyt Hoca’nın bu fikrini iki açıdan değerli buluyorum:
1-) Hem futbol daha âdil bir oyun olur.
2-) Hem de teknik direktörlere adeta bir gol atma fırsatı, oyuna direkt tesir etme fırsatı tanınmış olur.
Kim bilir, belki 2026’da Amerika’da teknik adamlara tanınır böyle bir hak...
TANRI’NIN ELiNE iHTiYAÇ DUYMAYAN MARADONA GOLÜ
Hıncal Abi’yi kaybettiğimizin ayrımına sanırım yavaş yavaş varıyorum. Fas-Portekiz maçının ilk yarısını izlerken şimdi Hıncal Uluç yaşıyor olsaydı kupanın ne kadar sıkıcı geçtiğinden şikayetlenirdi diye geçirdim içimden. Futbol sıkıcı mı bilemiyorum ama sensiz ilk Dünya Kupası tatsız geçiyor Hıncal Abi... Al Thumama’da ilk devre aslında İspanya-Fas maçını andırıyordu: Aynen İspanya gibi Portekiz de yüzde 70’ler civarında topa sahip oldu. Ancak sahayı dikine değil enine kullanmak zorunda kaldı onlar da. Fas’ın iki bloğu öyle doğru, öyle bütüncül, öyle organize duruyorlar ki rakiplerini enine oynamaya mecbur ediyorlar sürekli.
DALOT’U ÇARESiZ BIRAKTILAR
Regragui’nin Fas’ı ise rakiplerinin aksine topa az sahip oluyor, yalnız meşin yuvarlak onlara geçtiğinde de olağanüstü direkt oynuyorlar. Orta sahada oyuna hız katan 2000’li Ounahi turnuvanın sürpriz yıldızlarından. Fiorentinalı Amrabat’a yakında bir Premier Lig yolculuğu görünüyor gibi. Ancak dün esas farkı sol bek Attiat-sol iç Amallah ve sol açık Boufal’le yarattılar. Sağ savunmaya destek alamayan Dalot çaresiz kaldı defalarca. Gol de o çizgideki bir organizasyon sonucu geldi zaten.
Maçtan taşan diğer birkaç detay da şöyleydi:
KALECiLERiN TURNUVASI
1- Katar’2022 kalecilerin turnuvası olma yolunda. Livakovic’in Hırvatistan’ı, Bono’nun Fas’ı ve Martinez’in Arjantin’i yarı finalde. Fernando Santos’un 1 numarayı neden Patricio’ya değil de Costa’ya verdiğini anlamıyorum.
2- Asya’da düzenlenen 2002 Dünya Kupası’nda üç ayrı kıtanın temsilcisi yarı final görmüştü. Asya’da düzenlenen 2022 Dünya Kupası’nda da üç kıta, Avrupa, Güney Amerika ve Afrika yarı finalde.
3- Gruplar ve ikinci tur biraz sakin geçmişti ama çeyrek finallerde Dünya Kupası tonuna kavuştuk: Neymar’ın harika golü. Messi’nin süper asisti. Weghorst’tan David Platt’a saygı duruşu. Dün de En Nesyri’den Tanrı’nın eline ihtiyaç duymayan Maradona golü. Yaşasın Dünya Kupası...
Paylaş