Paylaş
2013 Avrupa Ligi finalinde yönettiği Benfica, Chelsea’den iyi oynamış, 100 pas fazla yapmış, şutlarda 17-11 üstünlük sağlamış ama 90+3’te bir duran top golüne engel olamamıştı. 2014 Avrupa Ligi finalinde Sevilla’yı oyun olarak alt etmiş, 21-11 şut, 7-4 korner üstünlüğüne rağmen penaltılarda kaybetmişti. 2019 FIFA Kulüpler Dünya Kupası finalinde de Liverpool’a büyük zorluk çıkaran Flamengo, 99’uncu dakikada Firmino’nun golüyle kaybetmişti. Jorge Jesus son 10 yılda birazcık daha şanslı olsa evinde 6 Portekiz şampiyonluğu ve 1 Copa Libertadores Kupası’nın yanı sıra 2 Avrupa Ligi, 1 de Kulüplerarası Dünya Kupası olabilirdi. Belki şu anda çok farkında değiliz ama ülkede Avrupa’nın elit teknik adamlarından biri çalışıyor. Üstelik bir emeklilik performansıyla değil, iştahlı bir tavırla. Beyaz gömleğinin içinde Obradovic’in ruhunu taşıyarak adeta.
65’inden sonra gelişti, tıpkı Wenger gibi
F.Bahçe, Jesus yönetiminde 12 resmi maça çıktı, bunların altısında dörtlü, altısında üçlü savunma ile mücadele etti.
Aslında Jesus’un 35 yıla ve 1000 maça yaklaşan uzun teknik adamlık kariyerinde ilk 900 maçının neredeyse tamamında dörtlü savunma tercih ettiğini görüyoruz. Ancak son iki sezonda Benfica ile üçlü savunma denemeleri oluyor.
Neredeyse 65 yaşına kadar inandıklarında ısrarlı, değişmeye çok açık olmayan bir hoca gibi görünüyor Jesus.
Ancak 30 yıllık teknik adamlık deneyiminden sonra üçlü savunmayı deniyor, o formasyonla da sonuç almayı öğreniyor. Yani 65’inden sonra gelişiyor bir bakıma. Onun bu yönünü Arsene Wenger’e benzetiyorum, zira dâhi Fransız teknik adam da Arsenal’la 20 yıl boyunca tek bir maç istisnası dahi olmadan dörtlü savunma tercih etmiş, ancak 20 sene sonra dönüşebileceğini kanıtlamış ve üçlüye evirmişti takımını. Elbette maçları formasyonlar kazanmıyor. Nasıl dizilirseniz dizilin, her bir takım 11’er adamla oynuyor. Peki Jesus ne yaptı da, Fenerbahçe’yi 50 günde Dinamo Kiev’den fersah fersah iyi bir takım haline getirdi?
1- TAKTİKSEL ALTYAPI
Ferdi-Alioski açık gibi oynuyor
Şampiyonluk hedefleyen, ülkesinin konvansiyonel büyüklerinden biri olan bir takımın üçlü savunma oynaması, ancak bekleri ve orta saha oyuncuları daha fazla öne çıkıyorsa anlam kazanır. Yoksa bekleriniz hâlâ bek gibi oynuyorsa, o üçlü değil beşli savunmadır aslında. Jesus’un Viyana’daki Austria Wien maçında üçlüye dönüşü sonrası Ferdi-Alioski adeta açık gibi oynuyorlar artık. Arao-Crespo da önde konumlanıyor ve dönen topları çok daha yüksek yüzdeyle topluyorlar. O zaman zaten anlam kazanıyor üçlü savunma.
2- TEMPO
1-0 öne geçse bile skor aramaya devam
F.Bahçe herhangi bir maçta 1-0 öne geçse dahi skor aramaktan ve tempolu oynamaktan vazgeçmiyor. Savunma önde kuruluyor, bloklar birbirine çok yakın. Kaybedilen topları çok çabuk geri kazanma iştahı var. İştah da yetmez, ön çalışması ve başarısı var. Jesus’un geçtiğimiz günlerde Alioski’nin bir tacı geciktirmesi üzerine oraya koşup sırtına vurup hızlı kullanması için teşvik etmesi ya da vakit geçiren kaleci Buschan’a gösterdiği tepki boşuna değil. Tempo seviyor, güzel futbol seviyor, pragmatizmden-korumacılıktan hoşlanmıyor.
3- ÇALIŞMA
Her maç farklı duran top organizasyonu
Fenerbahçe’nin frikik, korner ve taç atışlarındaki organizasyonlarının da etkileyici olması boşuna değil. Hemen her maçta yeni bir çalışılmış organizasyonla karşımıza çıkıyorlar ve hafta içi antrenmanlarını boşa geçirmediklerini kanıtlıyorlar. Zira futbol, hafta içinde kurgulanan, hafta sonunda uygulanan bir oyun.
4- ADALET
Tüm takıma şans veriyor
Sezon başında Bruma’yı ilk 11’in parçalarından biri olarak düşünmesine rağmen bir buçuk ay sonra Avrupa kadrosuna yazmaması. Lincoln’ün son durumunu izledikten sonra onu sol kanat bek olarak kullanmaya karar vermesi. Emre Mor’un kolay top kayıpları sonrası tercih sıralamasında geriye düşmesi. Sezon başı çok fazla tanımadığı Crespo ve Zajc’ın haklı yükselişleri. Hemen hemen tüm oyuncuları rotasyonla kullanması, gelişmeye ve rekabete zorlaması. Sanırım kadrodaki herkes, onun adaletine inanıyor.
5- KAMU YÖNETİMİ
Saha dışı performansıyla da etkileyici
Sadece saha içi değil, saha dışı performansıyla da çok etkileyici bir Jorge Jesus izliyoruz bu sezon. Basın toplantılarında verdiği mesajlar, sadece kulübü için değil ülke için de değerli. Dün de değinmiştim, biz “8 günde 3 maç oynadık”çı teknik adamlara alışmışken Jorge Jesus’un “Sadece küçük takımlar haftada 1 maç oynar” söylemi, hepimize ders niteliğinde...
Paylaş