Paylaş
Nitekim ikinci yarının başında da peş peşe pozisyonlar üretip golü buldular. Ancak 15 ve 60’ta sanki Okan Hoca kenara gelip şalteri indirdi, devrelerin son 30 dakikasında başka bir Başakşehir izledik. Ya da 15 ve 60’ta Fatih Terim kaldırdı takımının şalterini. Okan Buruk’un Başakşehir’inin en önemli farkının oyun repertuvarının genişliği olduğunu söylerim hep. Gerektiğinde dominant, gerektiğinde pragmatik oynayabiliyorlar. İcap ediyorsa maaile rakip yarı alana oyunu yığıp, gerekmediğinde mükemmel kapanabiliyorlar geride. Dün ilk 11’lerine ve ilk çeyrekteki oyunlarına baktığınızda, sanki iç sahada oyunu domine etmek istiyor gibilerdi. Ancak 15 dakika sürdü o arzuları. Sonra oyunu Galatasaray’a bıraktılar tamamen.
BA KAÇIRDI, ALEKSIC KAÇIRMADI
Ardından 46 ile 60 arası yine baskılı, istekli, coşkulu bir Başakşehir izledik. Demba Ba iki tane kaçırdı, Aleksic kaçırmadı. O oyunlarını bir süre daha devam ettirseler dün şampiyonluk kupasının ucundan tutarak ayrılabilirlerdi Başakşehir’den. Ancak 60’ta indirdiler şalteri. Ve kalan bölümde tek taraflı bir Galatasaray baskısı izledik. Sanırım şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Dün Galatasaray’ın bu denli kritik eksikleri olmasaydı, Falcao sahada, Adem kulübede olsaydı; son yarım saatte Başakşehir’den 3 puanı alabilirlerdi.
EMRE TERCİHİ İŞE YARADI
Terim’in dün en uçta Emre’yi tercih etmesinin işe yaradığını söyleyebiliriz. Çünkü genç oyuncu orta sahayı altılayarak, Galatasaray’ın ikinci bölgede üstünlüğü ele almasında önemli rol oynadı. Bence kritik frikiklerde de Seri topu Emre Akbaba’ya bıraksa, duran toplarda daha fazla gol şansları olabilirdi. Son bir parantezi de sezonun en kritik maçlarından birinde uzun bir süre alan Emin’e açmak gerek: Terim’in altyapıda Emin’den yaşça büyük 3 stoper varken neden onu tercih ettiğini anlayabiliyoruz. Kumaşı çok iyi. Geleceği parlak.
BAŞAKŞEHİR'İN AVRUPA MACERASI
Ligler bitecek, ağustosta hepimiz Avrupa kupalarına odaklanacağız. Başakşehir inşallah Kopenhag’ı geçip, o sekiz takımlı süper final grubunda ülkemizi temsil edecek. Bu yıl Başakşehir’in Avrupa macerasının hemen hemen tümünün sesi olan Özkan Öztürk’ün bu süper finalde de olacağını umut ediyorum. Onun başarılı anlatımıyla özdeşleştirdiğimi fark ettim Başakşehir’i.
SÜPER LİG KALECİ SEZONU
Tabii ki dünkü müsabakanın analizini Galatasaray’ın 5 önemli eksiğinden bağımsız yapmak imkânsız. Kaleci dahil ideal savunma beşlisinin dördünden mahrumdu Galatasaray. Lige ideal stoper ikilisi Marcao-Luyindama ile başlama niyetindelerdi. Sonra ideal ikili Donk-Marcao oldu. Ardından zorunlu olarak Donk-Lemina’ya dönüldü. Ve dün Donk’un son partneri, 17 yaşındaki Emin’di. Stoperdeki bunca eksikliğe rağmen Muslera’yı da neredeyse stoperler kadar aradıklarının da altını çizmek gerek. Muslera’nın alternatifi Okan Kocuk bence iyi bir kaleci. Kesinlikle geleceği var. Ancak (en azından şimdilik) kötü oyuncu. Yani oyun içindeki katkısı çok düşük. Elbette heyecanlı olabilir, deneyim eksikliği de etkilemiş olabilir. Ama Okan dünkü çocuk değil. 24 yaşında koskoca bir adam. Uğurcan’dan da bir yaş büyük. Yani çok da küçük sayamayacağımız bir yaşta. Dün Başakşehir önde bastığında, Galatasaraylılar Okan’a her dönmek zorunda kaldıklarında acı çektiler. Ya geç kaldı, ya kötü bir pas tercihi yaptı veya yüreğini ağzına getirdi takım arkadaşlarının. Eminim bu yönünü geliştirmesi gerektiğinin farkındadır o da.
MERT, BU LİGİN TER STEGEN'İ
Tabii ki futbolda kalecilerin rolü çok büyük. Ama Süper Lig’de bu sezon bir tık daha fazla oldu sanki kalecilerin değeri. Adeta bir ‘Süper Lig kaleci sezonu’ yaşıyoruz bu sene. Ligin en iyi tutucularından Mert, ligin ayağı da en iyi kalecisi olduğu için takımını bir seviye ileri taşıdı. Dün 19’uncu dakikada Robinho’ya yolladığı uzun topu görmüşsünüzdür, o kalitede onlarca top attı bu sezon Mert. Top kullanma becerisiyle onun bu ligin Ter Stegen’i olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla. Ve ligin en yüksek kaleci katkısı olan takımı da bugün lider zaten. Ligin bir başka büyük kaleci katkısı Uğurcan’dan geldi, o da takımını ikinciliğe taşıdı. Muslera varken o da Galatasaray’ı şampiyonluk yarışında tutuyordu, ama onun yokluğunda Terim’in işinin ne kadar zorlaştığını görüyoruz doğal olarak.
Paylaş