Paylaş
Eğer bu gelir farkı sebebini onların alım gücünün yüksek olmasına bağlıyorsanız bir kez daha düşünün derim: İspanyol halkı gelirinin on binde 4’ünü futbola harcarken, İngilizler on binde üçünü, Türkler ise yaklaşık on binde birini yeşil sahaya gömmüş. Üstelik bilet fiyatlarımız da pahalı: F.Bahçe 2015-16’da bilet başına 161 lira gelir elde ederken, Dortmund’un kale arkası tribünü ortalama bilet fiyatı 17 Euro olarak hesaplanmış.
NAKLEN YAYIN İHALESİ OLMASA!
G.SARAY’ın 2015-16 seyirci ortalaması 18 bin 745, Beşiktaş’ınsa 16 bin 292... Aktifbank’ın, “Futbol Ekonomisi Raporu”na göre G.Saray, önceki sezona göre yüzde 13 gerilemiş. F.Bahçe, geçen sezon maç başı 24 bin 958 sporsevere oynamış ama bu yılki ortalamanın çok daha aşağıda olduğu kesin. Tablo açık: Süper Lig tribünlerine ilgi her geçen gün azalıyor. Bilet fiyatları yüksek, üstelik sporsever, bütçesinin çok az bir kısmını futbola ayırıyor. Birçok kulübün gelirlerinin yarısından fazlasını sağlayan naklen yayın ihalesi de olmasa, lig ölüm döşeğinde.
TÜRKÇE’Yİ BİLE KONUŞAMADAN...
SANIRIM ligin suni teneffüse geçişini birkaç ana arıza ile açıklayabiliriz: Zengin-fanatik-kalitesiz yönetici profilinin her geçen gün lige olan güveni azaltması... Bu yönetici profilinin, antrenörlere sağlıklı çalışma alanı sağlamaması. Üstelik TFF delege yapısı değişmediği için başkanı da bu kalitesiz yöneticilerin seçmesi. TFF başkan adayı olmak için bilginin, vizyonun, eğitimin değil, siyasi ilişkilerin yeterli olması. TFF’nin ısrarla kulüplere bir sezonda maksimum iki hocayla çalışma sınırı getirmemesi.
Yerli teknik adam tekelinin yaptığı kuru gürültü sayesinde lige kaliteli yabancı antrenör girişinin çok kısıtlı oluşu. Bu arada yerli teknik adamların da kendini geliştirme gereği duymaması, 14 yabancılı takımları Türkçe’yi bile düzgün konuşamadan yönetmeye kalkmaları. Futbolcuların kendini geliştirmeye değil, aldatmaya meyyal olması. Medyanın manipülatif tavrı. Ve elbette hakem standardının da bir türlü yükselmemesi.
KART ÇIKARIRKEN TEDİRGİNLER
DİĞER etkenlere 2016 içinde birer-ikişer kez odaklandık, bugün odaklanacağımız konu, hakem detayı. Süper Lig’i izlemek her geçen gün zorlaşıyor, zira oyun çok duruyor. 77’nci kanaldaki bir maçın duraksadığı anlarda 79’daki müsabakaya geçseniz, inanın onu daha fazla izlemiş oluyorsunuz!
Süper Lig’de bugüne kadar 197 maç itibariyle müsabaka başına faul ortalaması 33,2... Bu ortalama Premier Lig’de 23,1... Daha önce de değinmiştim: Premier Lig’de 5 faul başına 1 kart çıkarken, Süper Lig’de 1 kart için neredeyse 7 faul gerekiyor.
Bu konuda bir başka çarpıcı istatistik de, kırmızı kartlara dair: Bu yıl Süper Lig’de toplam 924 sarı, 55 kırmızı kart kullanılmış. Hemen hemen aynı sayıda sarı kullanılan Fransa Ligi’nde çıkan kırmızı sayısıysa 79... İtalya’da 70, İspanya’da da 63 kırmızı çıkmış bu sezon. Yani Türk hakemler bu kadar faullü oynanan bir ligde sarı çıkarırken tedirgin, kırmızı çıkarırken tedirgin. Özellikle de ikinci sarıyı çıkarmada daha da tedirgin.
HERKES İÇİN EĞİTİM ŞART!
HAKEMLERİMİZ şu gerçeği kabullenmeli: Bu lig, sert. Kemik kemiğe oynanan bir lig. Çok faul oluyor, ondan daha da fazla itirazla inanılmaz zaman kaybediliyor. Gerek faul sayısının azaltılması, gerekse itirazla kaybedilen zamanın düşürülmesi için daha fazla kart kullanılmalı. Bu ligde 3 dakikada bir faul çalındığı halde, 20 dakikada bir sarı, 320 dakika bir kırmızı çıkması akıl almaz. Hakemler kart kullanmada bu kadar tedirgin olmamalı. Aldatma ve itiraza karşı acımasız olmalı.
Bu ligi zengin fanatik yöneticiler kurtaramaz. Cahil futbolcular kurtaramaz. Niteliksiz spor medyası, yani biz kurtaramayız. Ülke futbolunu kurtarırsa, eğitimli antrenör ve hakemler kurtaracak. Umarım bu sorumluluklarının farkındadırlar. Çünkü onlar da fark etmezse, sessizce ölecek bu lig...
SON 24 SAATTE NE OLDU? - HÜRRİYET TV
Paylaş