Paylaş
Turku’daki maça çıkarken iki büyük beklentimiz vardı doğrusu: Birincisi, bu maçtan puan çıkarıp Nations League ve Euro 2020 elemelerinde ikinci torbadaki yerimizi korumak. İkincisi ve daha önemlisiyse, Euro 2020’de bel bağlayacağımız takım ruhunu, isteği, arzuyu sahada görmek. “Türk Milli Adamlar Dönemi”ne artık bir son vermek, dün akşamüstünün ampute kahramanlarından ders almak ve yeni tertemiz bir sayfa açmak...
İlk 11’imiz sahaya çıkarken kaptanlık bandını Selçuk’ta görünce bir hayal kırıklığı yaşadığımı itiraf etmeliyim. Selçuk, katılabileceğiz en yakın turnuva olan Euro 2020’de 35 yaşında olacak, zaten Galatasaray’daki form grafiği de onu artık milli takıma taşımaya yeterli gözükmüyor. Ve dahi 2010’a katılamamış, 2012’ye katılamamış, 2014’e katılamamış, katılmayanı dövdükleri 24 takımlı Euro 2016’ya katılmış ama turnuvanın en kötü takımı olmuş ve nihayet 2018’e de gidememiş bu neslin kredisini artık tamamladığını düşünüyorum ben. Mehmet Topal, Gökhan, Arda, Burak, Selçuk gibi miadını dolduranlara teşekkür edeceğimiz bu süreçte kaptanlık bandını da Cenk’in kolunda görmek istiyor(d)um. Bir süredir kaptanlık bandını saha içinden çok saha dışında çalışanlar, delikanlılık kitabı yazanlar takıyor ulusal takımda. Biraz da “yazın Amerika’da özel hocayla çalıştım” diyenler taksın isterim doğrusu. Milli takımı bantla temsil eden oyuncunun yabancı sınırı isteyen değil, yabancıyla rekabet edip formayı alan olmasını isterim mesela. Çok arzulardım doğrusu şu maça Cenk’in kolunda bantla çıkmasını.
Neyse ki birkaç eski alışkanlık dışında yeni bir takım vardı Turku’da sahada. Az yıpranmış, az yenilmiş, az yenildiği için az bahane üretmiş, az prim almış ve milli görev için prim talep etmeye utanacak genç bir takım... Belki 90 dakika boyunca organizasyon olarak harika değildik, bütüncül bir görüntü sergilemedik ama isteğimiz, arzumuz, çabamız gayet yerindeydi doğrusu. Rakibin iki katı pas yaptık, zaten bizim oyuncu grubumuzun da yapabileceği en iyi şey bu. Çağlar’ın, Ömer’in, Okay’ın, Yusuf’un, Cenk’in isteğini görünce insan gelecek için umutlanıyor ister istemez. Mesele maçı kazanmak ya da kaybetmek değil zaten, Türk halkının esas arzusu, ampute sporcularımızın gözündeki ışığı A milli takım futbolcularında da görmek.
Dün akşam saatlerinde internette gördüm, A millilerin Dünya Kupası katılım priminin ampute takımına dağıtılması için kampanya başlatmış sözlükçüler. Prensip olarak kampanyayı destekliyorum ama teknik olarak gözden kaçırdıkları bir detay var: TFF’nin milli futbolculara vereceği Dünya Kupası katılım primi, zaten FIFA’dan alacağı ödüldü. Dolayısıyla öyle bir bütçe yok şu an TFF’de. Ancak gençler bu vicdanlı kampanyalarından vazgeçmesinler zira TFF’nin yıllık bütçesi 600 milyon liranın üzerinde. Ve bu bütçenin 32 milyonu personel gideri, 24 milyonu büro gideriyken, engellilere ayrılan bütçe yalnızca 1 milyon 400 bin lira! 2 ay önce sesi görenler Olimpiyat şampiyonu oldu, dün de ampute takımımız Dünya şampiyonu. Ve tüm bir engelli futbolunun bir senelik bütçesi yalnızca 1 milyon 400 bin lira. Demirören TRT’de açıklamıştı hatırlarsınız, Burak’ın Euro 2016 elemelerinde aldığı prim, engellilerin 1 yıllık bütçesinden fazla. Kampanyayı şu şekilde değiştirebilirsiniz arkadaşlar: TFF, büro masrafından yüzde 20 kısıp, engelli sporuna ayırsın. O rakam bile, o kahraman sporcularımızın hayatını değiştirebilecek bir bütçe zira...
Paylaş