Paylaş
Dikkatli futbolseverlerin gözünden kaçmamıştır, haftanın ilk 6 maçında toplam yalnızca 7 gol atıldı. Bu 7 golün dördü duran toptan (İki penaltı, bir korner, bir de taç). Yani 6 maç-540 dakikada akan oyunda yalnızca 3 gol var. Sezonun genelinde de 36 maçı tamamladık, 77 gol kaydedildi. 13’ü penaltı, 16’sı duran toptan... Süper Lig’in maç başına gol ortalaması 2’yi zorlukla geçiyor. Üstelik bunların neredeyse yarısı da duran toplardan. Geçtiğimiz hafta içinde bu sütunda bu turnuvayı, ‘Süper Hava Topu Ligi’ olarak tanımlamıştım. Dördüncü hafta itibariyle rakamlar da destekliyor bu kötü görüntüyü. Dün akşam Kadıköy’e çıkan takımlardan biri Süper Lig’in lideri, biri de en fazla şut atan ekibiydi. Ama 90 dakikanın kaderi yine havada belirlendi. İki gol ve bir penaltının oluşumu yine kenar ortalarındandı.
MAÇIN YILDIZI ALTAY’DI
Süper Lig’e 37 yıl sonra dönmüş Karagümrük için topun havada ya da yerde olması belki şu aşamada birinci mesele değil. Ancak sükseli bir transfer dönemi yaşayan Fenerbahçe’nin skorun yanında yavaş yavaş bir oyun da geliştirmesi gerekiyor. Rize ve Hatay maçlarında tam anlamıyla tanımlı bir oyun yoktu. Dünkü müsabakanın yıldızının da Altay olduğu düşünülürse bir yerlerde bir problem olduğu aşikar. Aslında dün bir saat kadar Fenerbahçe’nin oyunu bir büyük takım hüviyetine daha yakındı. Ancak Erol Bulut’un 2-0’ı bulur bulmaz Tolga-Sosa değişikliği yapması bence kötü bir ezber. Zaten Erol Bulut o dakikada kendi eliyle çekti Fenerbahçe’nin fişini. Rize ve Hatay maçında orta sahadaki sorun neyse, Karagümrük önünde son 20 dakikada yaşanan problem oydu. Sen ortaya bir yetenek koymazsan, orta sahada sıradanlaşırsan, topu istemezsen rakibin isteyecektir. Önlem aldırmazsan önlem alacaksın. Son 20’de orta saha ve oyun tamamen Karagümrük’e geçti ama misafir ekibin nefesi yetmedi puan için.
GENK’Li SAMATTA BU
Samatta’yı gerek bir önceki sezon Beşiktaş’a karşı oynadığı Avrupa Ligi maçlarından, gerekse geçen yıl Şampiyonlar Ligi performansından tanıyoruz. Zaten geçen sezonun ilk devresinde Genk formasıyla Salzburg ve Liverpool’a karşı oynadığı futbolla Premier Lig’in dikkatini çekti. Devre arası da Aston Villa’ya transfer oldu. Premier Lig’e sadece 4 ayda adapte olmak kolay iş değil. Bir de Aston Villa’yla kümede kalma savaşı verirken adaptasyon daha da zorlu. Ancak Kadıköy’deki ilk maçında gördüğümüz Samatta, Genk’te kaldığı yerden devam ediyor gibi. Oradaki gibi arzulu, özgüveni oradaki gibi yüksek. Soluna ya da arkasına Perotti’nin gelmesiyle Samatta’nın veriminin de artabileceğini düşünüyorum ben.
KANATLARDA VALENCIA-THiAM OLUR MU?
Fenerbahçe dün de, önceki haftalarda olduğu gibi klasik bir 4-1-4-1’i tercih etti. Savunmanın önündeki Gustavo’nun sağında Sosa, solunda Ozan başladı. En uçtaki Samatta’yı ise sol açık Thiam ve sağ açık Valencia desteklemeye çalıştılar. “Çalıştılar” diyorum, zira ikisinin de çabalarıyla ilgili sorun yok. Ancak her ikisi de o pozisyonlarda biraz iğreti duruyorlar bence. Enner Valencia zaten ününü santrfor olarak yapmış bir isim. Evet, hücumun her bölgesinde oynayabiliyor ama ideal yeri en uç... Meksika’da geçirdiği son 3 sezonda 95 maça çıkmış, bunların 73’ü santrfor mevkiinde. Türkiye’de izlediğimiz kadarıyla Valencia, artık West Ham ve Everton günlerindeki kadar dinamik ve kuvvetli değil. Premier Lig’de fiziksel olarak daha dayanıklıydı, Fenerbahçe’de iş yaparsa ancak deneyimi ve aklıyla yapacak gibi. Thiam’sa kariyerinin yarısını sol açık olarak geçirmiş ama o da Legends Cup’taki Antalya maçından sonra bir daha hiç efektif görünmedi. Valencia ve Thiam’ın sürekli açık oynadığı bir Fenerbahçe olacağını zannetmiyorum ben. Belki 4-4-2’de santrfor alternatifleri olabilir bu ikili.
Paylaş