Paylaş
Türk futbolunun her daim kanayan yarası, son 10 yılda 8 farklı format denenen yabancı kuralının bir kez daha değişmesi gündemde... İstanbul’da düzenlenen 2. Futbol Zirvesi sonrası yüksek sesle dile getirilmeye başlanan bu gelişmenin çok hoşuma gittiğini söyleyemem doğrusu. Lâkin konuşmak güzel, tartışmak güzel, herkesin özgürce görüşlerini dile getirebilmesi gereken demokratik bir ülke burası.
SINIRLAMA NEYE YARAR?
Benim de bu sıcak gelişmeye kendi çapımda itirazlarım var, en öncelikli itirazım da şu: Bir uygulamanın fayda/zarar analizini yapmak için ona birkaç yıl şans tanımak gerekmez mi sahi? Yabancı yasağı kalkalı henüz yalnızca bir yıl oldu, birçok futbolcunun kontratları sürüyordu zaten bu sırada. Daha kulüpler, yeni yabancı uygulaması çerçevesinde bir takım planlaması yapacak vakti bile bulamadı ki!
Galatasaray, Selçuk’un-Burak’ın sözleşmelerini sonsuza kadar uzattığında, Fenerbahçe Alper’i 7 milyona alıp 5 sene kontrat yaptığında yabancı sınırlaması vardı bu memlekette. Şu yabancı sınırı belasından ancak kurtulduk ve sanıyorum ki bir daha bu ülkede 8 milyona Mehmet Topuzlar alınmayacak, Selçuklara 3-4 milyon maaş bağlanmayacak.
UEFA Finansal Fair-Play Direktörü Andrea Traverso’nun yüzümüze vurduğu çıplak gerçeği unutmamak gerek: Süper Lig, Avrupa’da maaş/gelir paritesi en yüksek turnuva. Bizim kulüpler kazandıkları her yüz liranın 89’unu futbolcularına maaş veya bonservis olarak ödüyor. Oysa aynı parite Portekiz’de 27, Almanya bile yüzde 55 olarak gerçekleşmiş. Bu ülkede kasaya giren her 10 liranın 9’unun futbolculara ödeniyor olmasının sebebi basit: Yabancı sınırı nedeniyle yerlilere ve gurbetçilere inanılmaz paralar ödedi Türk kulüpleri. Ve bu astronomik ücretler henüz kalkıyor tedavülden. Birkaç yıl fırsat verilirse de tamamen kalkacak muhtemelen...
YASAKLADIK DA NE OLDU?
Eğer Futbol Zirvesi’nde ben de bir sunum yapmış olsaydım, Avrupa’da kazanılan puan başına en yüksek bedeli ödeyen liglerden biri olduğumuzu hatırlatırdım sanırım: Mart 2017 itibariyle UEFA kupalarında Türkiye’nin topladığı puan, 38 bin 800... Ligimizin 888 milyon Euro’luk bir futbolcu havuzu olduğu düşünülürse, Avrupa’da her 1 puan için cebimizden yaklaşık 23 bin Euro çıkıyor demektir.
Oysa Çekler aynı puan için 4 bin 900, Ukrayna 6 bin 500, İsviçre 6 bin 700, Belçika 12 bin 400, Rusya 13 bin 800 Euro ödüyorlar. Ve biz hâlâ bir şeyleri kısıtlamaktan, yasaklamaktan bahsediyoruz öyle mi? Akıl alır gibi değil.
YABANCI YÖNETİCİ DE GELSİN
Ülkede bir şeylerin gelişmesini istiyorsak, iyi yabancı mühendise, doktora, otomobile, buzdolabına, antrenöre, futbolcuya kapımız açık olmalı. Sadece yabancı futbolcu değil, yabancı yönetici, spor yazarı, başkan da lazım bu memlekete. Sevilla’nın dâhi sportif direktörü Monchi’yi almak için kendini paralayan kulübün adı Manchester United... Dünyanın en zengin kulübü bu. Kim başarılıysa onu katmak istiyor saflarına. Bize de daha fazla Alex lazım, Lucescu lazım, Terraneo lazım. Futbolu kendi içimize kapatıp “sporun Kuzey Koresi” olmanın hiçbir faydası yok bu ülkeye...
TÜRK GENCİ NASIL SPOR YAPACAK?
Yabancıyı sınırlamak isteyenlerin iki güçlü argümanı var: Birincisi, ulusal takıma oyuncu bulamayız endişesi... Oysa senin yerli futbolcun, burada yabancı meslektaşını alt edip formayı alamıyorsa, onu uluslararası maçta da yenmesini bekleyemezsin. Gökhan, Caner, Oğuzhan, Cenk yeterince iyi oldukları için Beşiktaş’la yabancı rakiplerini yenebiliyorlar. Kulüplerinde de milli takımda da çatır çatır oynuyorlar. Tolga, Necip ya da Atınç, yeterince iyi olmadıkları için yabancı meslektaşlarını alt edemediler, formayı alamadılar. O yüzden de ulusal takımda yoklar. Onlar da Emre Çolak gibi düzenli oynayabilecekleri bir kulübe gitsinler ve başarılı olup milli takıma dönsünler öyleyse... İkinci ve bence daha önemli olan anti-tez ise şu: Peki ligde hep yabancılar oynarsa, Türk gençleri nasıl spor yapacak? Bu, benim de çok hayıflandığım bir konu. Çözümü basit, Fatih Terim’e de bu öneriyi iki yıl önce yapmıştım: Kulüplere ilk 18’lerinde “22 yaş altı Türkiye’de yetişmiş 3 futbolcu” mecburiyeti konsun.
Paylaş