Paylaş
UEFA ülkeler sıralamasında an itibariyle 11’inciyiz. Sezonu böyle kapatırsak, 2020-21 şampiyonumuzun Devler Ligi bileti tehlikeye girecek. Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi şampiyonlarının kendi liglerinden bilet almalarını umacağız. Vahamet bununla da kalmıyor: Son 3 sezon tablosunda 16’ncı, son 2 yılda da 20’nciyiz. Üçüncü sezondur üst üste Avusturya ve G.Kıbrıs’a da geçiliyoruz. Halbuki rakibimiz olduklarının bile farkında değiliz değil mi? Yani bu hızla Avrupa’da 4 takıma düşmek de, tüm temsilcilerimizin en az üçer ön eleme oynaması da gündemimize girebilir birkaç yıl içinde. Durum böyleyken hâlâ Başakşehir takımı Robinho’yu Roma’ya götürmüyor, Skrtel sakatken Epureanu’yu da kulübede oturtuyor.
ÇOK MERAK EDİYORUM
Dün Roma, ideale çok yakın bir kadroyla çıktı Başakşehir karşısına. Ve neredeyse tek bir pozisyon vermeden kazandılar maçı. Avrupa’da başarı demek, markanızın büyümesi demek. Transferde kozunuzun (Katar ya da Çin gibi) para değil, uluslararası markanız olması demek. Sizin oyuncuların peşinden koşmanız yerine, onların size gelmek istemesi demek. Sahi bir futbolcunun hayattaki hedefi nedir? Ya da bir antrenör ne için yaşar? Dün Buruk’un rakibi olan Fonseca, Türk hocanın yaşıtı, 46 yaşında. Bir üçüncü lig takımıyla Portekiz Kupası’nda 2 kez çeyrek final gördüğü, Paços’u Avrupa’ya götürdüğü, Shakhtar’la City’yi yenip Devler Ligi gruplarından çıktığı için bugün Roma’da. Fonseca’nın bir hayali var ve adım adım yaşıyor bu hayalini. Peki Abdullah Avcı’nın hayali ne? Ya da Okan Buruk’un? Çok merak ediyorum doğrusu.
Paylaş