2019'dan öğrendiklerim

Birkaç gün önce yaşım 40 oldu... Meslekte 15, Hürriyet’te 5’inci yılıma girdim. Bu yazıyı her sene kaleme alıyorum ve yıllar geçtikçe şunu fark ediyorum: Her sene öğrendiğim şeylerin sayısı katlanıyor.

Haberin Devamı

Galiba büyüdükçe, yaş aldıkça daha az şey bildiğimi fark ediyorum. 2019 da son derece öğretici, son derece ufuk açıcı bir yıl oldu benim için. Umarım sizler için de öyle olmuştur.

YILIN DERSİ: DIAGNE'NİN PENALTISI

6 Kasım akşamı Paris’te oynanan PSG-Brugge maçında yaşanan şey, sıradan bir hadise değildi. Brugge’lu Diagne, takımın birinci penaltıcısı olmamasına rağmen topu arkadaşının elinden zorla aldı, atışı kullandı ve kaçırdı. Brugge, o günden sonra Diagne’yi kadro dışı bıraktı ve antrenmanlarında dahi istemiyor. O akşam o golü atmış da olsa, benim için durum değişmeyecekti: Bu, kabul edilebilir bir şey değil. Brugge haklı. 6 Ekim 2016’da Ukrayna ile oynadığımız Dünya Kupası grup eleme maçının son dakikasında kazandığımız frikikte de benzer bir şey yaşanmış, Emre mor atışı kullanmak istemiş ve o büyük şansı heba etmiştik. Skor 2-2 idi. Sahada bu işin ustaları Çalhanoğlu ve Caner vardı. Ama 19 yaşındaki Emre mor, ‘hissetmiş’ diye o atışı ona bıraktılar. O gün de çok sinirlenmiştim, bugün de hatırladıkça sinirleniyorum. Futbol ciddi bir iş. Nasıl bir saha içi oyuncusu ‘hissetti’ diye, ‘rüyasında gördü’ diye kaleye geçmiyorsa, görevli olmayan biri de penaltı veya frikik atmayacak.

Haberin Devamı

YILIN CENTİLMENİ: REAL SOCIEDAD

La Liga’daki Sociedad-Barcelona maçının son dakikasında büyük bir penaltı polemiği yaşandı. Barcelonalılar kazan kaldırdılar, Pique’nin ceza alanı içinde çekildiğini ve haklarının yendiğini iddia ettiler. Hatta Barcelona Başkanı Bartomeu’nun Federasyon Başkanı Rubiales’e bu konuda bir mektup yazdığı iddia edildi. Olaydan bir gün sonra Real Sociedad kulübü, sosyal medya hesabından pozisyonun birkaç fotoğrafını yayınladı. Fotoğraflara göre ilk çeken Sociedadlı Llorente değil, Barcelonalı Pique idi! Fotoğrafları sırayla kaydırıp son kareye geldiğinizdeyse sizi bir sürpriz bekliyordu: Son karede Sociedad kulübünün, Barcelona efsanesi Iniesta’ya plaket verdiği an vardı. Ve altına da bir not düşülmüştü: Size penaltı pozisyonunun daha fazla fotoğrafını gösterebilirdik. Ama biz buyuz. Biz Sociedad’ız.

Haberin Devamı

YILIN EN HEYECAN VERİCİ OYUNCUSU: VALVERDE

Real Madrid onu 3 yıl önce Penarol’den sadece 5 milyona getirdi. Geçen sezon A takıma çıkardı. Zidane göreve dönene kadar ligde sadece 1 kez ilk 11’de oynamıştı. Zidane geldi, onu takımın değişmezi yaptı. Ve bu yıl sanırım bana en çok heyecan veren oyuncu o. Bir ıniesta ışıltısı var her hareketinde. Bu sezonki etkisi de inanılmaz: 13 maça ilk 11’de başlamış ve Real hiçbirini kaybetmemiş.
Valverde’nin sahada olduğu anlarda 31 gol atıp, 4 gol yemişler. Valverde’siz anlardaysa bu istatistik 19-16. Tek kelimeyle inanılmaz. Sanırım buradaki ders de şu: Zidane bir önceki gelişinde ilk 11’e Casemiro montajıyla fark yaratmıştı. Bu kez de Valverde’yi monte etti. İyi futbolcu, iyi teknik adam oluyor demek ki bazen. Üstelik de kendi pozisyonundaki futbolcuya bir başka gözle bakıyor belli ki.

Haberin Devamı

YILIN HATIRASI: ALEX FERGUSON

Bundan tam 30 yıl önce... 1989 Aralık’ında Manchester United, Crystal Palace’a karşı 2-1 mağlup durumda. Old Trafford tribünleri protesto sesleriyle inliyor. Artık kulübede Alex Ferguson’ı değil, futbolu henüz bırakmış 32 yaşındaki Bryan Robson’ı istiyor Old Trafford sakinleri: “3 yıldır üretilen bahanelere doyduk” şarkıları söyleniyor. Bu şarkılardan yaklaşık 6 ay sonra, Ferguson’ın İngiltere’deki ilk Federasyon Kupası geliyor. Sonra da çeyrek yüzyıllık yeni bir tarih yazılıyor. Her zaman çoğunluğun söylediğini doğru kabul etmek, pek akılcı bir iş değil belli ki..

YILIN POLEMİĞİ: LIVERPOOL'UN 2 GÜNDE 2 MAÇ OYNAMASI

Haberin Devamı

Muhakkak duymuşsunuzdur: Liverpool, geçtiğimiz 17 Aralık’ta Carabao Cup’ta Aston Villa ile, 18 Aralık’ta da Dünya Kulüpler Kupası’nda Monterrey ile oynamak zorunda kaldı. Bu garip fikstür de tabii birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Antrenörler ve futbolcular, bu kadar fazla maç oynanmasından şikayetçiler. Konfederasyonlar ve kulüp başkanlarıysa daha fazla müsabaka ve daha büyük bir ekonomi yaratma derdinde. Tam o tartışmalar sırasında Guardian’ın 1980’ler blogu yazarı steven Pye, muhteşem bir hatırayı canlandırdı: 11 Kasım 1987’de Mark Hughes, aynı günde iki maç birden oynamıştı. Önce Prag’da Galler formasıyla Çekoslavakya’ya karşı forma giydi. Ne yazık ki maçı kazanıp EURO 88 bileti alamadılar. Hughes, maç bitimi bu üzüntüye ortak bile olamadan özel bir jetle Münih’e geçti. Bayern’le Gladbach arasında oynanan Almanya Kupası maçının ikinci devresine yetişti. Oyuna girdi, uzatmalarda Rummenigge’nin attığı golle Gladbach’ı 3-2 yenip saf dışı ettiler. Bu muhteşem hikâye ne yazık ki bir peri masalı gibi artık... Çünkü aradan 33 yıl geçti, artık futbolcular bir maçta 5-6 kilometre değil, 12-13 koşmak zorunda kalıyorlar. Bugün kimsenin bir Hughes çılgınlığı yapma ihtimali yok. O yüzden de muhtemelen 2020’lerde böyle bir fikstür kargaşası yaşanmayacak. Hatta bence İngiltere Futbol Federasyonu da Noel sürecindeki bir maç gününü iptal ederek, 48 saat arayla futbol ısrarından vazgeçecek. 2019’un son futbol dersi buydu İngilizler için: Futbolcuların robot olmadığı.

 

Haberin Devamı

Canlı Bahis kaybına %10'a varan iade sadece Misli.com'da, katılmak için buraya tıklayın!

Yazarın Tüm Yazıları