Paylaş
Ataman’a Türkiye Kupası yolunu açan yapıda Doğuş-Dragic-Simon üçlüsü büyük öneme sahipken motorun ana dişlisi de Simon’du. Zalgiris maçında ise sakatlık ve milli takım görevleri nedeniyle bu oyuncularından faydalanamayan Ataman, Saras’ı alt etmeyi başaramadı ve Efes ligin dibinden kurtulma şansını kullanamamış oldu.
Maça şartlar nedeniyle Douglas-McCollum-Muhaymin-Brown-Dunston beşiyle başlayan Efes ilk çeyrekte Douglas’ın topu iyi yönlendirmesi ve yüzdeli oynaması ile 16-11 öne geçmesine rağmen Zalgiris’te bençten gelen Micic oyunu dengeleyince çeyrek sonunda fark ikiye inmişti.
İkinci çeyrekten itibaren ikili oyunları daha iyi kullanan ve rotasyonun da etkisiyle parkede yetenek toplamı olarak da yukarıda kalan Zalgiris özellikle çeyrek sonuna doğru kontrolü ele aldı ve aslında maç sonuna kadar da bırakmadı. 10-12 sayılık marjı koruyan Zalgiris’e karşı Efes’in verebileceği bir cevap ol(a)madı. Bu durumun iki temel nedeni var:
Birincisi, EuroLeague’in istatistiksel olarak en verimli ikili oyununun altında Spanoulis, Rodriguez, Doncic, Calathes gibi guardların değil, Pangos’un ve onu çok iyi tamamlayan Jankunas’ın imzası var. Dahası Zalgiris bu alanda bençten Micic’i getirme lüksüne de sahip. Ulanovas ve Milaknis gibi parçalar da bu yapıyla birleşince Zalgiris çok tehlikeli bir takım haline geliyor. Efes’in elindeyse Dogulas dışında ikili oyun yönlendiricisi bir guard yokken bençten de yan parça olarak Birkan geliyor. McCollum ise “isolation” sayılarının çoğunu takımın gerçekten ihtiyacı olduğu anlarda bulmuyor. İkincisi ise sadece altı dakika civarında süre almasına rağmen Stimac. Efes’te bençten gelen Stimac’ın genel istatistikleri aldatıcı. Sahada Stimac’ı gören EuroLeague guardları istisnasız onun yavaş ayaklarına hücum edip savunma zaafından faydalanma yolunu seçiyor. Bu maçta da aynısı oldu. (Stimac sahadayken Efes’in net verimliliği genellikle eksiye iniyor.) Bu durum Dunston’ın da çok fazla yorulmasına neden açmasıyla birçok zincirleme etki yaratıyor. Nitekim Stimac sahadayken +,- istatistiğinde -6’yı gördü. Stimac kötü bir oyuncu değil, hatta 1990’larda oynasa çok daha faydalı da olabilirdi. Ancak modern basketbolda ağır ayaklı uzunlara artık yer yok. Bu nedenle Stimac sahadayken bu seviyelerde (hücum ribaundu yapsa bile) problem yaratmaya devam edecektir.
Bu maç özelinde Muhaymin’in, Yiğitcan’ın ve Onuralp’in aldığı süreler dışında sevinilecek hiçbir şey yok. (Bu sürelerin bir kısmı gerçekten anlamlı sürelerdi.) Zaten kadro mühendisliği problemi yaşayan Efes, üç kilit oyuncusu da yokken, EuroLeague seviyesinin çok altına iniyor. Bu da Ataman’ın zaman zaman yaptığı gibi Motum-Brown-Dunston üçlüsüne dönerek çözülmesi mümkün olan bir sorun değil. Zira EuroLeague’de başarının anahtarı oyun kurucuların belirli bir seviyenin üstünde olmasıdır.
Bu maç Efes için rüyadan uyanma maçı olarak nitelendirilebilir. Her ne kadar şanssızlıklar söz konusu olsa da Efes için kupa ile gelen havanın ömrü Zalgiris maçıyla sonlanmış oldu. Bundan sonraki maçlarda ise Doğuş-Simon dönse bile çok daha fazlasını beklememek gerek.
Paylaş