Paylaş
Maça iki koç da fizikli beşlerle başlamasına rağmen çok fazla adam değişmeli savunmanın olmadığı ilk çeyrekte Efes, PAO maçındakine benzer şekinde, 13-0 seri yedikten sonra maça hiçbir zaman ortak olamadı. CSKA bu çeyrekte ikinci viteste 35 sayı atarken Efes’in de oynamasına kısmen izin verdi. CSKA’lı oyuncular Efes savunmasını olabilecek her yerden silkelerken Efes’te herhangi bir reaksiyon veya isyan da söz konusu değildi. İkinci çeyrekte ise CSKA vites düşürmese devreye 58 yerine 70 sayıyla girebilirdi. De Colo ve Cylburn’un toplam 24 sayıya ulaştığı ilk yarıda biraz Dragic’le direnen Efes en azından farkın açılmasını engellese de oyuna mental olarak ortak olacak seviyeye asla ulaşamadı – ulaşması da mümkün değildi.
Üçüncü çeyreğe maçın başındaki fizikli beşin zıttı bir kısa beşle başlayan ve tempoyu yukarı çeken Itoudis maçı fiilen bu çeyrekte noktalamayı da başardı. (Koçlar genelde ikinci yarılara maça başladıkları ilk beşle başlarlar. Ancak Itoudis bunun zıttını yaparak gövde gösterisi yapmayı da ihmal etmedi.) Nitekim Efes’in dar rotasyonunun CSKA’nın geniş rotasyonuna cevap verecek ne gücü ne de stratejisi vardı. Son çeyrekte ise CSKA darmadağın olmuş Efes’i yakalamışken Higgins önderliğinde, bir İspanyol takımı gibi, bu sezonki sayı rekorunu kırarak maçı 31 sayıyla kazanmayı başardı. (Burada şunu not düşmek gerek; Yunan takımları bu tip durumlarda maçı 25-30 sayıya taşımak için çaba sarfetmezler. Ancak CSKA bunu yapmadı diye kimsenin suçlamaya hakkı yok. Belki son topun oynanması için eleştirilebilirler ama daha fazla değil.)
CSKA’nın bütün oyuncularından skor katkısı aldığı maçta 110 sayı bulması aslında anormal bir durum değil. CSKA yüksek viteste bu ligdeki birçok takıma karşı 100 sayı barajını geçebilir. CSKA’nın zaman zaman örneklerini sunduğu modern basketbol veya spesifik olarak pace&space olarak adlandırılan oyun; tempo, doğru pas, doğru cut temelinde alan açarak kaliteli şut yaratmaya dayalı. Nitekim CSKA 18 üçlük bularak EuroLeague rekorunun sınırına gelmeyi de başardı. Efes’in 80 sınırına gelmesinin nedeni de bu tempo. Yoksa CSKA Efes’i rahatlıkla 60’larda tutabilirdi. Bu açıdan ortada bir karşılaşma olmasına rağmen sabaha kadar oynansa sonucun değişmeyeceği ve bitince taraftarların “Sonunda bitti!” dediği bir maç izlediğimiz gerçeğiyle yüzleşmemiz gerek.
Efesli taraftarlar veya Efes’in durumunu bilenler için maçın gidişatı sürpriz olmamıştır. Zira iki takım arasında Thor Dağı’nın kenarındaki uçurum kadar büyük bir uçurum var. Bu noktada tek olumlu nokta olarak Berk’in oynamasını kazanç olarak düşünenler olacaktır. Ancak Berk istekli olmasına rağmen bir genç oyuncunun 25-30 sayı olmuş maçta kendini geliştirmesini beklemek hayalcilik olur.
Bu ülkeye Avrupa’da takım bazında ilk kupasını getirmiş takıma rakibin aktif dinlenme fırsatı bulacağı maçlar oynamak yakışmıyor. Bu takım bundan 10-12 sene önce Avrupa’da herkesi yenebilecek takım konumundayken bu dönemde herkesin yenebileceği bir takım haline gelmiş durumda. Rakiplerde oluşan bu algıyı da yarım sezonda kırmak imkansız. Bu vaziyetin nedeni de çok açık: Sezon başındaki yanlış planlama ve daha geniş anlamda (uzun vadede) genel gerileme süreci. Bu kadroyu kuranlara ve onları denetleyenlere(?) selam olsun!
Paylaş