Paylaş
Ataman maça bildiğimiz şablonlarıyla başlamasına rağmen skoru, “skorerlerin” değil Dunston-Doğuş’un sürüklediği bir ilk çeyrek yaşandı. Ancak bu ilk çeyreğin sonunda 13-0 seri yiyen Efes ikinci çeyrekte Brown’un ekstra oyunuyla ayakta kalırken, ikinci yarının başında yine Tofaş’tan gelen 14-2’lik seri maçın erkenden bitmesine neden oldu. (Geçen sezonki playoff’larda da tarihi farklar yiyen Efes, bu durumu bir gelenek haline getirmek üzere.)
Simon’un savunmada, Motum, McCollum ve Weems’in hücumda aksadığı maçta Efes 23 saha içi isabetinin sadece yedisini asist üzerinden bulurken, Tofaş 37 isabetin 25’ini asist üzerinden bulmuştu. Dahası Efes’in asist/top kaybı oranı 0,7 gibi korkunç bir düzeydeydi.
Momentumun kaybedildiği anlarda takımın Doğuş’tan yoksun olması ve McCollum’un kara delik gibi oynaması tesadüf değil. Bu maçta başta o olmak üzere birçok Efesli oyuncu birer kara delik gibi topu yuttu ve ısrarla pas vermeden potaya fırlatmak dışında neredeyse hiçbir şey üretmedi. Günümüz basketbolunda dar rotasyonun işte böyle bir handikapı da var. Bir oyuncunun verimsizliği dahi tüm takıma sirayet edebiliyor ve ritim ortadan kayboluyor.
Bu maç Orhun Ene’nin öğrencileri açısından birçok şeyin iyi gittiği bir karşılaşma oldu. Nitekim genç Türk oyuncularından da belirli bir düzeyde katkı alan Ene, McCollum’un sahada olduğu dakikalarda net cezalar kesmeyi başardı. Ataman ise gençlerini maç fiilen bittikten sonra kullanmayı tercih etti.
Efes adına olumlu işler yapan nadir oyunculardan biri olan Doğuş’un sakatlığını ve McCollum’un verimsizliğini düşünürsek bu zamana kadar play-off’ta forma giyme şansı elde edemeyen Douglas’ı sonraki maç değerlendirmek doğru bir seçim olabilir. Zira McCollum’lu beşin çektiği piyangoya o gün ne çıkacağı kısmetten öte gidemiyor.
Bu ağır mağlubiyet sonrası takımın vereceği reaksiyon serinin kaderini belirleyecek. Bir sonraki maç bu anlamda Efes’in bu sezon ayağa kalkmak için elde edebileceği son şans olabilir.
Paylaş