Paylaş
Banvit maçını 4 numara pozisyonunda ezilerek kaybeden Efes’te Ataman bu maça ilk hamle olarak Brown’a küçük bir ceza keserek başlamayı ihmal etmedi. Ancak hücumda aktif olsa da savunmada problem yaratan Motum, Ataman’ın çok çabuk Brown’a dönmesine neden olurken muhtemelen koçun kafasındaki maç beşini de netleştirdi.
Efes bir maç planı olarak savunmada istekli, hücumda ise yay gerisinden agresif başlamasına rağmen skor 15-8 olduktan sonra Brose bençinin getirdiği enerjiyle başa çıkayamayınca 15-0 seri yedi ve devre sonuna kadar da Brose’yi bir türlü yakalayamadı. Tepedeki ikili oyunlarda sürekli delinen yay savunmasının dışında genel olarak uyurgezer gibi olan ve zorla basketbol oynuyormuş gibi görünen takımın ikinci yarıda aniden pedala basması maçın hikayesini tamamen değiştirdi.
İkinci yarıya çok daha saldırgan başlaması gereken Efes ilk yarıdaki uykusuna kısa bir süre daha devam edince Brose farkı 15’e kadar çıkarmayı başardı: 29-44. Ancak fark 15’e giderken Ataman’ın ikinci yarının hemen başında takımı silkelemek için aldığı mola birkaç pozisyon sonra sonuç vermeye başladı ve Efes o andan itibaren bambaşka bir maç oynadı. Hücumda McCollum’un yaktığı ateşe savunmada her açığı kapatan Dunston destek verince takım ayağa kalktı. Savunmada vites artıran Efes hücumda da daha iyi top paylaşıp ikili oyunlar üzerinden net cezalar kesmeye başlayınca maçın görünümü birden değişti. Bu sezon maç içindeki her yükselişten sonra düşüş yaşayan Efes bu sefer Brown’un oyunun iki yanındaki özverisi ile momentumu elinde tutmayı başararak maçı sökmeyi ve lige de tutunmayı başardı. (Burada Efes’in maçın son 17 dakikasında rakibini 40-14’le dağıtarak maçı 69-58 kazanması takımın yüksek enerjiyle oynamasının bir getirisi olarak görülmeli.) Bu noktada yeni jenerasyon koçların yükselen değerlerinden Trinchieri’ye yorgun Efes’e ceza kesememesi nedeniyle de teşekkür etmemiz gerekiyor.
Ataman Perasovic’ten farklı olarak oyunu yarı sahada oynamayı/kontrol etmeyi seven bir koç. Ayrıca koç, düzeni bu çerçevede kurduktan sonra da yarı sahada yay gerisinden top kullanabilen güvendiği oyunculara fazlaca süre vermeyi de seviyor. Dünkü maçta da böyle oldu. Ancak dünkü maçta rotasyonun daralması Ataman’ın oyun karakterinden çok kadro mühendisliğiyle ilgili. Efes bu sene EuroLeague’de genelde (McCollum bençten geldiği zamanlar hariç) ilk beşin yakaladığı oyunu devam ettirecek benç katkısı alamadı. Bu nedenle McCollum-Simon-Dragic-Brown-Dunston beşlisinin 30 dakikanın üzerinde sahada kalması veya Muhaymin’e sabretmemesi nedeniyle Ataman’ı -en azından bu maç için- eleştirmek doğru olmaz. Zira bu sezon Ledo, Batuk, Adams veya Stimac sahadayken bu oyuncular istatistik üretse bile Efes oyun kontrolünü genelde kaybeden ve modern basketbolun doğrularından uzaklaşan taraf oluyordu. Bu nedenle kısa vadede takıma öz güven aşılamaya çalışan Ataman yapabileceğinin maksimumunu yapıyor diyebiliriz.
Her şeyden önemlisi Efes dün sadece 58 sayı yedi ve 15-16 sayıdan geri gelip maç kazanmayı bildi. Bu olgular “kaybetme alışkanlığı” olan bir takım için çok kıymetli. Dahası Brown ve bu maçta tüm zamanlar blok istatistiklerinde birkaç basamak tırmanan Dunston’ın, karşılıklı 130’dan az sayı atılan bir yarı saha oyununda, toplamda 50 verimlilik puanını geçmesi, tempolu giden ve 85-80 biten bir maçta bu istatistikleri üretmesinden çok daha kıymetlidir (çok süre alsalar da). Bu durum da takımın karakterini kazanması yolunda büyük adımlar atan ve kanımca maçın asıl yıldızı olan Ataman’ın eseridir diyebiliriz.
Sonuçta karakter oluşturmak ve bir yapı inşa etmek için çabalayan ve Ledo ile Adams’ı gönderme kararı alan Efes’in yeni transferi Toney Douglas (ve olası başka transfer) iyi katkı verirse Ataman bu takımı yarıştığı her alanda yeniden potaya sokabilir.
Paylaş