Paylaş
BRUGGE maçı sonrası basın toplantısındayız... Fatih Hoca yine yeniden konuyu ‘transfer ekonomisine’ getirirken bu defa rakip Brugge ile ilgili açılım yapıyor :
“Arkadaşlar bir saniye!.. Şu bahsettiğiniz Brugge’ün aldıklarını biz alamayız. Siz kimden bahsediyorsunuz” diyor.
Ve ekliyor:
“Tabii neleri almalıyız, neleri almamalıyız, transferde nasıl bir takım kurmalıyız, bunlar bir tarafa. Size şunu da hatırlatmak isterim; bugün rakip takımın ekonomik olarak alabileceği oyuncuları biz alamayız. Rakam olarak tabii... Tam tersi ekonomik olarak da güçlü bir ekipten bahsediyoruz. Lütfen yani...”
Biz de merak ediyoruz, “Acaba Brugge transfere nasıl bir servet harcıyor?” diye. Gecenin bir yarısı Google amcayla birlikte Brugge’ün transferdeki ekonomik gücüne göz atıyoruz!
Bu sezon başı en fazla bonservis ödedikleri Seri B’den aldıkları Okereke. O da 8 milyon Euro.
OKEREKE’Yi SERiE B’DEN ALDILAR
Geçen sezon bu unvan 5 milyon Euro’yla Charleroi’dan aldıkları Rezai’ye, bir önceki sezon da Vitesse’den aldıkları Nakamba’ya ait. Onun da bonservisine ödenen bedel 3 milyon Euro. O sezon 15 oyuncuya ödedikleri toplam bonservis bedeli 16 milyon Euro. Yani senin sadece Kasımpaşa’dan aldığın Diagne’nin bonservisine ödediğin bedelden bir tık fazlası!
Son üç sezon Brugge’ün de Galatasaray’ın da transfere ödedikleri ve karşılığında aldıkları ortada... Falcao’ya, Babel’e, Diagne’ye, Luyindama’ya ödenen paralar da.
“Brugge’ün alabildiklerini biz alamayız” demek anca ‘dil sürçmesi’ olabilir. Belki de Fatih Hoca, “Brugge’ün bulabildiklerini biz bulamayız” demek istemiş olabilir! Bak ona katılırım.
Mesela Club Brugge’ün, bugün en kıymetli futbolcusu olan David Okereke’yi İtalya Serie B’den bulduğu gibi.
YAŞ MESELESi ‘YAŞ!’
BİR değil, iki değil, üç değil. Bu sezon Fatih Hoca kazanılan ve kaybedilen birçok maçtan sonra şu ‘yaşlı transfer’ meselesine vurgu yaptı.
Ve bakıyorum meslektaşlarımız da ocak ayı için ellerindeki transfer listesindeki (Arda Turan hariç) yaşlıları elemiş durumda! Tabii burada ilginç olan bir konu da Türkiye’de, Avrupa’da, Milli Takım’da üst düzeyde görev yapmış hatta ve hatta Türk futbolunun eğitim ve yapılandırma konusunda en üst makamına erişmiş bir teknik adamın böyle bir tezi (!) ilk kez 66’sında dillendiriyor olması! Hem de bir kaç ay önce Falcao gibi bir transfere onay veren biri olarak. Tezin klişe bir laf olmaktan öteye gideceğini düşünenlerden değilim. İşin yaşta değil başta olduğunu düşünenlerdenim. Tıpkı dünün transferleri Hagi, Popescu, Drogba ve Sneijder’leri gibi. Bugünün Babel’i, Emre Belözoğlu’su, Max Kruse’si gibi.
14 AYLIK SÜREDE 3 MHK GÖREN ‘VAR!’
VAR’ın hayatımıza girmesinin üzerinden çok değil yaklaşık 1-1.5 yıl geçti. Bir türlü VAR’ın çıtasını bir yere koyamadık! Birileri, “Minimum müdahale, maksimum fayda” derken, birileri de çıkıp “VAR ne için var ?” diyerek karşı tezi savundu. Çıta bir aşağı bir yukarı gidip gelip durdu. Nasıl yerinde dursun? Başındakiler yerinde durmuyor ki!
Düşünebiliyor musunuz; 14 aylık şu süreçte ‘VAR’, 3 faklı MHK Başkanı ve 25 farklı MHK üyesi gördü. Her üç dört ay da bir değişen VAR koordinatörleri de cabası... İlk başta Yusuf Namoğlu MHK’sı vardı. O gitti, Sabri Çelik MHK’sı geldi. O da gitti Zekeriya Alp MHK’sı geldi.
İlk VAR koordinatörü Murat Ilgaz’dı. Yani ‘ilk VAR rehberi.’ Sonra kriz çıkınca Namoğlu el koydu, Barış Şimşek VAR koordinatörü oldu. Yetmedi Jaap Uilenberg topa girdi. Yetmedi Danny Makkalie ders verdi..
HER KAFADAN FARKLI BİR SES
Kitap aynı, hakemler aynı... Ama uygulama?.. Her kafadan farklı bir ses. Dışarıdan futbolun üst düzey idarecilerine varıncaya kadar. Kısacası hakem de ne yapacağını şaşırmış durumda. Öyle ki MHK; ilgili ilgisiz herkes topa girip hakeminin de kafası karışınca üç gün önce çıkıp ‘VAR müdahale çizgisi’ başlığı altında ‘VAR Protokolü’nde de belirtilen Yüksek Müdahale Çizgisine bağlı kalınması gerekir’ uyarısını yapmak zorunda kaldı.
Canlı Bahis kaybına %10'a varan iade sadece Misli.com'da, katılmak için buraya tıklayın!
Paylaş