Riekerink'in rahatlığı Güneş'in dönüşü

İki başkanın yoğun çabalarıyla yanlıştan dönüldü. Olması gereken de buydu zaten. İlklerin yaşandığı bir derbiyi geride bıraktık. Hatalarla, güzelliklerle futbol anlamında çok güzel izler gördük. Maça gelince...

İKİ AYRI DEVRE

İlk yarı Galatasaray, ikinci yarı Beşiktaş’ın ön plana çıktığı bir derbi izledik. Galatasaray ilk devrede Beşiktaş’ı nasıl durduracağını ve rakibine karşı nasıl hücum yapacağını bilen bir futbolla sahadaydı ve bunun neticesini hem iyi oynayarak, hem rakibini oynatmayarak, hem de 2 gol atarak aldı.

Şenol hoca beklentilerin dışında bir 11 ile çıktı derbiye. Formda olan Talisca’yı kenarda oturttu, fiziksel olarak hazır olmayan Oğuzhan’ı 11’e sürdü. İki haftadır formsuz Atiba’nın sahada oluşu da cabası. Beşiktaş’ın sahadaki başlangıç takımı biraz soru işaretiydi.

Tabii burada Şenol hocanın ne düşündüğünü tam olarak bilmek mümkün değil. Skorun da bu şekilde gelişeceğini hiç tahmin edememiştir. Zaten ikinci yarıdaki hamleleri daha önceden planlanmış bir kurgu hissiyatı verdi. Tek sıkıntı skorda 2-0 geride olmasıydı.

KEYİFLİ BİR DERBİ

İkinci yarı sahada Beşiktaş vardı. Belki G.Saray ilk yarıdaki yüksek tempodan dolayı oyundan düştüyse de hele 60. dakikadan sonra Beşiktaş kazanmak için ne gerekiyorsa onu yaptı. G.Saray’ın zaafı olan kornerden bulduğu gol skoru değiştirebileceği düşüncesinde olmasını sağladı. Akabinde gelen Cenk’in golü geri dönüş sinyali verdi. Sonraki dakikalarda, hele hele son dakikada maç hem Galatasaray’ın hem de Beşiktaş’ın olabilirdi. Sonuç itibarı ile izleyenlerin keyif aldığı, dostluk mesajlarıyla başlayan ve öyle biten bir derbiyi geride bıraktık.

Maç sabahı Florya’daydım... Riekerink’in yüzündeki rahatlığın sebebinin ne olduğunu akşamında anladım. Takımına olan inancı ve güveninin karşılığını dün aldı, rahatlığı da bundandı.