Paylaş
Fakat Beşiktaş ilk üç periyot boyunca rakibinin hücum ribauntlarına boyun eğdikçe serbest düşüşe geçerken, son çeyrekte Sakarya’nın ikinci şans sayılarının kaynağını kurutunca bu defa tepetaklak düşen taraf ev sahibi ekip oldu. Dolayısıyla, bu başlığın mesajı, iki takım için de geçerli: Böylesi oyun sistemini benimseyen takımlar için ribauntlar, en az asistler kadar hayati önem taşıyor...
Sistem demiştik, sistemden devam edelim; her iki ekip de birbirininkini gayet andıran birer hücum, savunma ve rotasyon taktiği ile oynamayı seviyor, sahadaki kimliklerini benzer şekilde tayin ediyorlar. İç – dış dengesi, her iki takım için aynı derecede mühim. Her ikisi de, yarı sahada yavaş (veya iyimser deyimler, orta) tempoda hücum etmeyi, topu dolaştırıp sete set hücumlar üretmeyi seviyor ve her ikisinde de (işler kötü gidip, tahminler aksayınca) devreye giren birer muteber düzen-dışı-oyuncu kontenjanı üyesi guard var (Beşiktaş için Boatright, Sakarya için Jones). Hücum setlerinin en kritik yerlerinde, her iki takım da birer Ante Tomic benzeri uzun ile oynamayı seviyor (Beşiktaş’ta Sertaç, Sakarya’da Fall; fakat Sertaç daha hücum, Fall ise daha savunma ağırlıklı etkiler yaratıyor), bu uzunların “gözetleme kulesi” gibi oyun kurma, pas dağıtma özelliklerini lehine kullanıyor.
Ve her iki takım da, tam sahada baskıya başlamadığı sürece, adam değişmeli ve yardımlaşmalı alan savunmasını, bilhassa da hareketli ve potaya saldıran hücumlara karşı, istenen düzeyde yapmayı henüz beceremiyor. İkili oyunları, hele de çemberin altına kadar gidip, boyalı alandan cut yapan oyuncuya çıkartılan paslardan gelen sayıları engellemekte çok başarısız kalıyor. Böyle olunca da, böylesi iki rakibin düellosunda, galibi ribauntlar, şut yüzdeleri, oyuncuların formunda olması ve tam kadro olabilmek gibi, kadro kalitesini ve verimini azami ölçüye çıkartabilecek faktörler belirliyor.
Bu bakımdan, sakatlıktan dönmeyen Samet ve kadroya alınmayan genç Ömer hariç Beşiktaş, Salı günkü Aris maçından sonra yine sahaya tam kadro çıkabilmenin keyfini sürerken, Sakarya ise Pryor ve (muhtemelen) Kerem Gönlüm ile yollarını ayırmanın akabinde bu maça çıktığı için, Siyah-Beyazlılar’ın maç öncesinde galibiyete dair avantajı daha fazlaydı, diyebiliriz. Atılan ses bombaları haricinde bilinçli ve etkili bir Sakarya seyircisi ise, bir nebze bu farkı dengelemeye adaydı. Metecan’ın yükselen form grafiği de, Clark’ın henüz ritmini bulamadığını hesaba katarsak, farkı bir nebze daha fazla örtebilecekti. Ve gerçekten, öyle de oldu.
Beşiktaş, maça son haftalarda FIBA Şampiyonlar Ligi müsabakalarındaki rakiplerinin başladığı gibi başladı; dış şutlarda inanılmaz bir yüzde yakaladı ve Strawberry’nin asistleri üzerinden Diebler ve Boatright’ın üçlükleriyle farkı on sayıya kadar çıkardı. Fakat koç Ufuk Sarıca’nın da söylediği gibi, burada rehavete kapılan Kartallar, ribauntlardaki dev konsantrasyon kaybının ceremesini ikinci çeyreğe doğru iyiden iyiye hissetmeye başladılar. Özellikle Fall, Boothe ve Metecan’ın hücum ribauntlarında elit bir verim üretmesi ve buradan maç boyunca 15 ilave sayı kaydedilmesi, ibreyi tamamen Sakarya’nın lehine çevirdi. Ayrıca ilk çeyrekte 0/6 üçlük atan ev sahibi ikinci çeyreğe Can Korkmaz’ın “kanas menzilinden” attığı üçlükle, epey ivmeli başlayıp dış şutları da toparlayınca, Beşiktaş’ın seçenekleri daralmaya başladı. Bu yüzden, 14-24 biten ilk periyodun ardından, ikinci çeyrek 25-11 ev sahibinin üstünlüğüyle sonuçlandı ve Sakarya devreyi 39-35 önde kapattı.
İkinci yarı başlamadan takımı yarı sahada toplayan kaptan Muratcan bile, kötü gidişe hemen bir “dur” denmesini sağlayamadı. Üçüncü çeyreğin ortalarına dek, Fall’un içeriden, Jones’un dışarıdan sayı tehditleri, Metecan’ın asistleri, Boothe’un boyalı alan oyunu, benchten gelen Jankovic’in ve Tufan’ın tamamlayıcı ve bitirici noktalardaki etkisi ile, Sakarya maça hakim oldu. Üstüne üstlük o ana dek Beşiktaş’ın ikili oyunlarını ve içerideki üretkenliğini sayıya çeviren iki uzun, yani Lima ve Sertaç da faul problemine çok çabuk girdiler. Fall’un dev kulaçları sayesinde yakın mesafeden atılan her atışı bozması, Weems’in de verimliliğini düşürdü ve Diebler’ın suskun kaldığı bu çeyrekte Beşiktaş, ancak Semih’in içeride rakibe faul aldırması ve Boatright’ın düzen dışı basketleri ile rahat bir nefes alıp oyuna ortak olabildi. Ardından Sertaç’ın ve (ilk üç çeyrekte hiç potaya bakmayan) Strawberry’nin asistlerinde Diebler adeta bir mitralyöz gibi üçlükleri yağdırarak Beşiktaş’ı bir ara 55-56 öne geçirdi.
Derken, maçın ilk kırılma ânı yaşandı Sertaç 5. faulünü alıp oyun dışı kalırken, koç Ufuk Sarıca da itirazları sonucu teknik faul aldı. Serbest atışlarla hediye edilen 3 sayıya ek olarak bir de kenardan başlatılan topta Jankovic’in ikili oyun bitiriciliği sesini duyurunca, bir anda skor 60-56 Sakarya lehine döndü. Moralleri bozan bu fasıl, Metecan’ın dev oyunuyla birleşti; ama rakibin bu yıl en çok süre alan oyuncusu Harris’in çok kötü bir gününde olması, Beşiktaş’ın imdadına yetişti. Son çeyrek başında yine baskılı ve değişmeli alan savunmasına devam eden ev sahibi, bu defa karşısında ribauntlara çok konsantre, akıllı yardım getiren ve çabuk oynayan bir alan savunması ve pota altı döngüsü bulunca, işini boyalı alan etrafına ve orta ila dış mesafeli şutlara dökmeye mecbur kaldı. Bu noktada Harris’in hakemi aldatmaya yönelik hareketinden doğan teknik faulün üzerine bir de Diebler’ın enfes üçlüğü gelince, skor 66-63’e kadar geldi.
Bitime daha 7 dakikaya yakın bir süre varken Lima’nın 4, Semih’in de 3 faule erişmesi, maçın sonu için kara kara düşündürtse de, pota altında Semih’i gayet iyi kilitleyip içeriye top indirmemizi engelleyen Sakarya savunmasına, bu sayede boş alan bulan Boatright ve maçta ilk kez bireysel skor teşebbüsünde bulunan Strawberry’nin kilit basketleri ile yanıt verdik. Özellikle Strawberry’nin bitime 5:48 kala skoru 68’de eşitleyen basketi, maçın 2. kırılma ânıydı. Bu noktadan sonra tedirginleşen ve hücum disiplinini de, arkasına aldığı seyirci rüzgârını da yavaş yavaş yitiren ev sahibi oyunun sertliğini arttırdı ve bu Semih’in daha agresif ve motive oynamasını sağlayarak lehimize bir puan daha yarattı.
Maçın 3. kırılma ânı ise, Sakarya’nın akla mantığa sığmaz bir şekilde (1’i hücum faul olmak üzere) üst üste tam 6 hücumda topu kaybetmesiydi. Ribauntlardaki üstünlüğünü koruyamayan, dış şutlarda ve takım oyununda da ilk üç çeyrekteki ritmini tutturamayan ev sahibi, geri dönüş için elinde bulunan tüm fırsatları inanılmaz bir cömertlikle harcayarak, Beşiktaş’ın galibiyetini kesinleştirdi.
Neticede, • İkili oyunları daha iyi savunabilen taraf, büyük bir avantaj sahibi oldu.• Ribauntlarda denge kurulunca, Sakarya’nın iç – dış uyumu da zedelendi.• Asist üzerinden, en çok da ikili oyunlarda Semih ve Lima üzerinden oynamak, mutluluğun anahtarı oldu.• Maç sonunda galibi, hatalar belirledi.• Ribaunt yokken, zafer hayaldi.
Ufuk Hoca, rehavete kapılmak ve ribaunt konsantrasyonu ile ilgili özeleştirisinde sonuna kadar haklı. Fakat takım, günden güne daha iyi oynamaya başladı ve çıkışı sürüyor. Özellikle bu “Michael Roll’suzluğa geçiş” sürecinde, Boatright ve Clark’ın dönüşü, Sertaç’ın da çıkışı takımın kimliğine çok olumlu yansıyor. Alternatiflerin çokluğu da cabası. Maçın skoreri Diebler’a istikrarı ve eforu için; Boatright’a rolünü en iyi şekilde oynadığı için; Strawberry’ye de, en kritik yerler gelip inisiyatif almak zorunlu olmadıkça hakiki bir oyun kurucu gibi nasıl oynandığını gösterdiği için, tebriklerimi sunarım. Son periyotta rakibi sadece 9 sayıda tutan savunma düzenimize de ayrıca saygı duyduğumu söylemek isterim. Takımımız, takım halinde (Diebler ve Boatright hariç 1/8) iyi dış şut atamadığı, ribauntlarda çok geride kaldığı ve skor opsiyonlarını çoğaltamadığı bir günde bile galip gelmesini bilerek, kazanma kültürüne doğru evrildiğimizi kanıtladı.
Sakarya BŞB’ye, oyununu günden güne geliştiren ve triple-double ekseninde oynayan Metecan’a, yine yerlilere hak tanıyan koç Selçuk Ernak’a ve de (ses bombaları hariç) güzide bir ev sahipliği yapan Sakarya seyircisine de aynı oranda teşekkür ve tebrik iletmek gerekir; neticede bu maçta her iki takım da galibiyeti hak edercesine oynadı.
11 Kasım 2017 günü toprağa verilen, Türk basketbolunun her kademesinde sonsuz emeği geçmiş duayenlerden koça çınar Mehmet Baturalp’e Allah’tan rahmet, geride bıraktığı herkese de başsağlığı dilerim...
Paylaş