Paylaş
Beşiktaş Sompo Japan, Tahincioğlu BSL’nin 10. haftasında konuk olduğu Gaziantep Basketbol deplasmanında maçı işte bu senaryoya nazire yaparak, 69-62 kazandı. Koç değişikliğine gidip (kanaatimce yanlış yaparak) Nenad Markovic gibi bir ismi takımın başına getiren Gaziantep, Lyons ve Freimanis dışında çok az isimden istikrarlı katkı alabildiği için, maçın üçüncü çeyreğine dek Beşiktaş’a dilediği ‘ev sahibi baskısı’nı uygulayamadı. Beşiktaş ise, en güvenilir ellerin teklediği bu akşamda hiç beklemediği isimlerden en kritik ve zorlu yerlerde faydalanarak, rakibin ikramını geri çevirmemiş ve ligdeki üst üste 7. galibiyetini almış oldu.
Halen daha (Can ve Freimanis dışında) toplama bir takım görüntüsü çizen, Lyons, Armand ve Rudd gibi düzen dışı oynayan (sadece beş yabancıları var) isimleri ince işlemeyi henüz başaramayan ve sadece atletizmiyle fark yaratan Antep gibi bir ekibe karşı, Beşiktaş’ın anahtar sözcükleri “iyi geri koşmak”, “pota altına top indirmek”, “ribauntları forse etmek” ve “savunmada alan ve adam paylaşımını iyi yapmak”tı. Bu stratejilerin ilki hiç hayata geçemezken, diğer üçü eser miktarda can buldu ve böylelikle Siyah-Beyazlılar skorda hiç geri düşmediler.
İlk yarıda Antep sadece Lyons’ın düzen dışı isabetleri ve Freimanis’in ikili oyunlardan gelen sayıları ile ayakta kalırken, rakip potada dengine rastlamayan Lima benchten gelerek ilk 12 dakikada tam 12 sayı buldu. Bu sayıların pek çoğu ikili oyunlar ve hücum ribaundu üzerinden takip basketleri ile gelse bile, Lima’nın post up oyunu ve savunması da, (kendisinden tam da umudu kesmeye başladığım günlerde) bize Zalgiris günlerini hatırlatan bir resitale dönüştü. Benzer bir katkı (düşük yüzdeyle de olsa) Sertaç’tan gelince, topu pota altına, uzunlara indirmenin önemi bir kez daha görüldü. İlk çeyrek 21-12, ilk yarı da 38-26 Beşiktaş lehine geçildi.
Üçüncü çeyrekle birlikte sertleşen Antep savunması, adam değişmekte ve alan paylaşımında başarılı olamasa bile, çoğu müsait pozisyonda Beşiktaş’ın dış şutları karavana geçmesi sayesinde farkın 15’ten yukarı çıkmasını engelledi. Benchten gelip X-Faktör olan Can Öğüt ve Balazic ile kısıtlı bölümlerde olgun set hücumları üreten ve top kaybını azaltan Antep, Beşiktaş kısalarının topa baskı karşısında teklemesi sonucu bolca kolay hızlı hücum sayısı bulup son çeyreğe girilmeden farkı 53-42’ye düşürdü.
Fakat, ilk yarıda Erkan hariç rotasyondaki her isimden sayı katkısı alan Beşiktaş, yüksek tempoda kaos basketbolunu dikte eden rakibine karşı son çeyrekte epey tökezledi ve Lyons’ın sayılarıyla Antep 0-10’luk bir seri yakaladı. Böylesi clutch anlarında (hem üçüncü hem de dördüncü çeyrekte) Beşiktaş adına sahneye çıkan kişi, beklenenin aksine Strawberry değil, hiç tahmin edilemeyen bir isim, yani Clark oldu. Maçın genelini kötü oynayanlar kervanında yer alan Clark, son çeyreğin sonlarına dek rakibin serilerini ve hücumda takımının yaşadığı krizi birebirleri ve inisiyatifiyle bitiren isim oldu ve böylesi verimsiz bir günde takıma hayat verdi.
Lakin maçın bitiminde Rudd ve Armand’ın tek, Lyons’ın da son atımlık barutlarıyla skoru zorlaması ve Clark’ın da üç kez üst üste üçlük kaçırması, Beşiktaş’ı radikal hamlelere itti. Rotasyonda dış şut istikrarını kimse yakalayamadığı için, kadronun Melih Mahmutoğlu’su sayılan Can Maxim Mutaf’ı devreye sokan koç Ufuk Sarıca, Can’ın iki üçlüğü (toplam 9s) ile dev bir hamleye öncülük etmiş oldu. Son anlarda galibiyeti koparan ise, yine maçı sessiz sedasız geçirirken arka arkaya dört sayı atan Weems oldu. Böylece Beşiktaş, tartışmasız en kötü oynadığı bu maçta bile, as skorerlerinin etkisizliğine rağmen, pota altı gücü ve rotasyon çeşitliliği ve kudreti ile, Antep gibi dağınık ama inatçı bir rakibi yenmeyi başardı.
Beşiktaş’ta Clark 13 (Banvit maçındaki çıkışını hiç andırmayan, formsuzluğunu ispatlayan bir oyun oynadı), Sertaç 12, Weems de 10 sayı ile oynarken, 12 sayı 12 ribaunt 2 blok ile nihayet kendini bulan maçın kahramanı Lima’nın maç sonunda ribaunt takip ederken çok kötü düşüp sakatlanması ise, zafere gölge düşürdü ve günün karamsarlığını pekiştirdi (umarım ciddi bir şeyi yoktur).
Beşiktaş, ribauntlarda 40-36, hücum ribauntlarında ise 15-5’lik bir üstünlük kurup, en zayıf karnını en doğru maçta kapatarak galip geldi. Bunun yanı sıra, sadece 7 top kaybedip rakibi 17 top kaybına zorladı. Hem içeriden hem dışarıdan Antep’in isabet yüzdeleri daha yüksek olsa bile, ikinci şans sayıları, ikili oyunlar ve pota altı gücü ile, yani basketbolun belki de en düz temelleriyle zafere uzandı. Fakat, Antep de Lyons hariç dış şutlarda çok kötü bir gün geçirmeseydi, Rudd ve Armand hücumda felaket oynamasaydı veya Can Öğüt kırılma ânında ikinci boş üçlüğünü de sokabilseydi, muhtemelen galibiyet ev sahibinin olurdu. Yani özetle, rakipten daha az kötü oynayıp basketbolun temellerine sığınarak kazandı Kara Kartallar.
İstatistiklerin matematiğini bir kenara bırakalım. Basketbol, bilhassa da tempo ve alan paylaşımına dayanan modern basketbol, bir geometri sanatına dayanır. Öncülüğünü Tex Winter ve Phil Jackson’a ait “Üçgen Hücum”un yaptığı bu akımda, sahanın her yanında her saniye takım arkadaşlarınızla ve rakiple en doğru açıları yakalayarak en müsait pozisyonu oynamaya çalışmak, en doğru hücum ve savunma şeklidir. Olağan günlerde bunu layıkıyla yapan Beşiktaş, bugün geometriyle değil, coğrafya (beşeri coğrafya; yani rotasyonun çeşitliliği), tarih (oyunun temelleri), fizik (uzunların atletizmi, kuvveti) ve kimya (kadro kimyası) gibi unsurlarla istediğine ulaştı. Herkese tebrikler..
Paylaş