Basketbol Ziyafeti

Bir basketbol maçına kalite katan, seyir zevkini arttıran şey, nedir? Bol skorlu olması mı? İpin ucu ve ayarı kaçınca bunun hiç de zevk vermediğini bize son birkaç yılki NBA All-Star maçları defalarca kanıtladı.

Haberin Devamı

Yüksek tempo mu? Eğer üst düzey veya yüksek yüzdeli bitiricilik yoksa, o da bir Harlem maçına dönüşüyor ve seyirciler kaçan fırsatlardan yılgın hale geliyor. Yine bu çerçevede, düşük skorlu, yavaş tempolu bir maçın da her zaman “kalitesiz” veya “zevksiz” olmayabileceğine yüzlerce kez şahitlik ettik. Dolayısıyla, basketbolun içindeki tüm taktik ve teknik unsurların sağlam bir kurgu ve takım oyunu ile harmanlandığı, ‘az’ ile ‘çok’un arasında dengenin kurulduğu her maç, bizler için en optimum düzeyde kaliteyi arz ediyor. İşte bugün, Akatlar Spor Salonu’nda Beşiktaş Sompo Japan ile Tofaş’ı karşı karşıya getiren maç, tam da bu optimum kaliteye ulaştı ve bizleri mest etti.
Maç öncesinde, yeni transferlerden Palacios’un uzun süre sahalardan uzak kalacak olması sebebiyle kadrosunu Cady Lalanne ile takviye eden Beşiktaş’ın, bu ismin kadroya uyum sağlaması için biraz sabretmesi gerektiğini bu maçta ziyadesiyle gördük. Teorik olarak Palacios’un yaptığı işleri üçlük çizgisinin gerisine daha fazla taşıyabilen bir görünüm sergileyen Lalanne, buna karşın hareketlilik, çabukluk, ribaunt ve savunma içgüdüleri bakımından ligimizin seviyesinden henüz biraz uzak durumda. Zaten onun bu alışma evresi ve Clark’ın (cüssesine rağmen) fiziksel temas sevmeyen şaşırtıcı tabiatı yüzünden bugün Sertaç’ın adeta canı çıktı. Samet’in ise maça ilk beşte başladıktan sonra sadece 6 dakika süre bulabilmeyi hak etmek için ne yapmış olabileceğini anlamak zordu.
Tofaş ise, saha komutanı Barış Ermiş’ten halen yoksun olduğu için, hücumda yeni arayışlar peşindeydi. Nitekim maçın ilk 4 dakikası, savunma sertliği ve düşük tempo yüzünden 0-0 geçildikten sonra, Beşiktaş’ın ters taraftan yardım getirememe hastalığını değerlendirmek haricinde Tofaş, yarı saha hücumunda pas temposu ve set verimi yönünden büyük sorunlar yaşadı. Aynı durum Beşiktaş cephesinde de geçerliydi – ta ki, Sertaç oyuna girene dek. Sahaya adımını atmasından birkaç pozisyon sonra maça damga vuran Sertaç, maçı 16 sayı, (4’ü hücum) 8 ribaunt ve 2 blok ile tamamlayıp dev bir performans daha sergiledi.
İki takımın da birbirini çok iyi etüt ettiği, maçtaki her pozisyonda ayan beyan görülüyordu. Tofaş, savunmada Henry ile sürekli Sertaç’a yardım getirip topu çalmayı denemenin ödüllerini toplarken, Beşiktaş da Diebler’ı bir saniye boş bırakma gafletini gösteren her Tofaş’lıya cezayı dış şutlarla kesti. 10-11 Tofaş üstünlüğüyle geçilen ilk çeyrekten sonra maça ağırlığını koymaya başlayan Sertaç, onu iyi besleyen Strawberry ve Adams’ın yardımlarını, Erkan’ın da topsuz koşularını karşılıksız bırakmayarak farkı lehimize açtı. Savunma savaşı şeklinde geçen bu bölümde Beşiktaş tam saha baskıyı uygulayıp 34-28 öne geçti. Henry, Crocker ve Meija’nın düzen dışı ekstra katkıları sayesinde geriye düşmekten kurtulan Tofaş, bu kaos stratejisinin daha çok işe yaradığını fark edince, çeyreğin ikinci yarısından itibaren Mike D’Antoni ekolünde, 24 saniyenin ilk 7-8 saniyesinde biten yüksek tempolu hücum kurgusuna geçti ve bu sayede çeyreği sadece 4 sayı geride kapattı (37-33).
Adams’ın dış şutlarda aradığını bulamaması ve Strawberry’nin skor katkısında yetersiz kalması hariç sorun yaşamayan Beşiktaş’a, en büyük sorun Tofaş benchinden geldi – Kadji, Yiğit ve daha sonra da Berkan (bu isme dikkat) ile çember savunma noktasında Sertaç’a gayet iyi direnen, çok iyi yardım getiren ve çok faydalı işler üreten Tofaş, böylece hem Sertaç’ı çok yordu, hem de takımın geri kalanı da skor üretmekte zorlanınca çareyi rakibin temposuna çıkmakta buldu. Bu da elbette, Tofaş’ın işine geldi. Pota altındaki inanılmaz boğuşmadan Sertaç, üç sayının gerisindeki kaostan da Tofaş kısaları kârlı çıkınca, Meija’nın akıllı penetresi ve Henry’nin el üstünden attığı basketle çeyrek biterken Tofaş uzun bir aranın ardından ilk kez öne geçti (46-48). Yorgunluktan kenara gelmek için adeta yalvaran Sertaç’ın yerini dolduramayan Siyah-Beyazlılar, sahada gerçekten üstün oldukları tek noktayı da yitirince, tüm momentum konuk takımın lehine işledi.
Karşılıklı birer teknik faul ve Berkan’ın Sertaç’a dev bloğu ile başlayan son çeyrekte, Beşiktaş’ın yorgunluğu ribaunt verimliliğine de doğrudan ket vurdu ve Tofaş mebzul miktarda ikinci şans sayısı fırsatı elde etti. Bu da, yardımlar hariç savunma kalitesi hiç düşmeyen Beşiktaş’ın moralini epeyce bozdu. Ufuk Hoca skora tutunmak için yine çareyi Sertaç’a top indirmekte bulsa da, savunmada her perdelemeden sonra kısa oyuncuda kalan Sertaç giderek daha da fazla yoruldu. Adams hücumda kendi başına bir şeyler üretse bile, takım halinde organize hücumlarda boş pozisyonları üst üste kaçırdığımız ve dış şutlarda aradığımızı bulamadığımız için, savunma sertliğine ve pota altına her geçen an daha fazla tutunduk.
Crocker’ın ihmalimizden gelen üçlüğüne rağmen, günündeki Henry’yi tuzağa düşürüp, sahayı baştan başa geçerek basket-faul’ü alan Adams sayesinde bitime 28 saniye kala 59-58 öne geçtik, fakat serbest atış sayıya dönüşmeyince, galibi belirlemek son topa kaldı. Her iki takımın da dermanının kalmadığı bu anlarda çok iyi bir kenar oyunu çizen Tofaş, Morgan’ın 3’lü sıkıştırmaya rağmen boştaki Kadji’ye pası çıkarabilmesi ve Kadji’nin smacı neticesinde Tofaş 59-60 önde girdi. Bitime 2 saniye kala bizim kenar oyunumuzda top aslında Adams’a çarpıp çıksa bile, hakem hatalı bir kararla topu yine bize verdi. Weems’in kaçan üçlüğü bu fırsatı sayıya çeviremeyince de, her iki takımın da galip gelmeye hakkı olan bu abidevî mücadelenin kazananı, Tofaş oldu.
Beşiktaş, benchinden fazla fazla sayı katkısı bulsa da, ilk beşten sadece Adams çift hanelere çıkabildiği için, Sertaç’ın olmadığı opsiyonlarda potayı görmekte büyük sorun yaşadı. Ama sahadaki oyunun kalitesi, istatistiklerden bağımsız ve âriydi. Müsabakayı kaybetmek, bu gerçeği değiştiremedi.
Bitime 5:20 kala Crocker’ın süre dolduktan sonra smaç bastığını hakemlere söyleme erdemini gösterip bizi bir kez daha kendine ve fair-play ruhuna hayran bırakan, bir numaralı oyun kurucusunun yokluğunda bile takımını en iyi şekilde hazırlayıp galip gelen Koç Orhun Ene’ye, genç Berkan’a, Sertaç’a ve rakibini çok iyi analiz eden koç Ufuk Sarıca’ya, devamında da sahadaki her oyuncuya böylesi bir ziyafet için teşekkürü bir borç bilirim. Geçen sezonun ilk yarısındaki Beşiktaş SJ – Darüşşafaka maçından sonraki en kült maçlardan birisini izledik. Ve elbette, cephede vatanın bekâsı için şehit olan askerlerimize ve ansızın yaşamını yitiren hakemlerimizden Nezihi Soydan’a Allah’tan rahmet diliyorum. Hepimizin başı sağ olsun...

Yazarın Tüm Yazıları